Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından "Suriye Krizinde Yeni Safha İdlib" başlıklı panel düzenlendi.
SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Muhittin Ataman'ın moderatörlüğünü yaptığı panele, SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş, Omran Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü Ammar Kahf ve SETA Dış Politikalar Direktörü Can Acun katıldı.
Yeşiltaş, İdlib meselesinin Suriye krizinde en önemli safhalardan biri olduğunu belirterek, “Aktörlerden hiçbirinin elinin tam manasıyla güçlü olduğunu söylemek pek mümkün değil. İdlib meselesini masada tartışan, büyük oranda da İdlib’in geleceğini onun üzerinden de Suriye’nin geleceğini elinde bulunduran Türkiye, İran ve Rusya gibi aktörlerin aslında birbirlerine yönelik stratejik bir denklem içinde hareket ettiklerini görüyoruz.” dedi.
Suriye’deki genel güç dengesinin yeniden şekillendirmesi bakımından İdlib’in önemli bir rol oynadığını söyleyen Yeşiltaş, Tahran’daki görüşmelerde Türkiye’nin istediği olursa, o zaman başka bir İdlib sonrası Suriye denklemi ile karşı karşıya kalınabileceğini kaydetti.
Yeşiltaş, İdlib'e yönelik kapsamlı bir operasyonun Türkiye açısından çok riskli olacağını ifade ederek, taraflar açısından da bunun ciddi maliyetleri olduğunu söyledi.
İdlib'in Türkiye açısından son derece önemli olduğunu kaydeden Yeşiltaş, "İdlib’in, rejimin kapsamlı bir saldırısıyla çözülmesi durumunda Astana süreci anlamsızlaşacak. Bu durumun Türkiye açısından ciddi bir soru işareti olduğunu söylemek mümkün." şeklinde konuştu.
Yeşiltaş, Türkiye’nin önceliğinin, Suriye'nin kuzeyindeki varlığı, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatları bölgelerindeki kontrolü olduğunu aktardı.
"İdlib, hem Rusya hem İran tarafından bir tehlike olarak görülüyor"
Omran Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü Amran Kahf ise rejimin ele geçirdiği bölgelerde insanların temel yaşam haklarının tehlikeye atıldığını, bunun da İdlib'de beklendiğini kaydetti.Halkın İdlib'ten gitmek zorunda kaldığını belirten Kahf, "İdlib, hem Rusya hem İran tarafından bir tehlike olarak görülüyor." dedi.
Kahf, yerel ve bölgesel anlamda birçok güvenlik tehlikesi bulunduğunu belirterek, Türkiye'nin bölgede hükümetin yapılanması, merkezi yönetim, altyapı ve diğer konularda rol almasının beklendiğini ifade etti.
İdlib'de halihazırdaki durumu “uzlaşmak için büyük bir fırsat” olarak gördüğünü söyleyen Kahf, cephedeki Suriyelilerin inisiyatif alarak birleşmek için şanslarını kullanabileceğini kaydetti.
Kahf, yerel temsilcilerin, müzakere ve anlaşma yoluyla kurulan yeni sisteme katkı sağlayabileceğinin altını çizdi.
"Aynı şey İdlib’de yaşanıyor"
SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun da, ABD ve Rusya'nın verdiği desteğin ardından Suriye'de rejim ile muhalifler arasında simetrik bir denge oluştuğunu ifade etti.Türkiye’nin Suriye’deki savaşın bitirilmesi, oradaki krizin siyasal çerçevede çözülmesine kavuşturulması adına Rusya ile Astana sürecini başlattığına dikkat çeken Acun, “Türkiye’nin tüm çabalarına ve iyi niyetine rağmen, Suriye’deki muhalefeti askeri açıdan tamamen imha ederek topraksızlaştırmaya çalıştılar. Önce Doğu Guta’ya, ardından Dera’ya, çok ciddi insani bir krizin yaşanması pahasına müdahaleler yapıldı. Şimdi de aynı şey İdlib’de yaşanıyor.” diye konuştu.
Acun, muhaliflerin son kalesi olan yaklaşık 3,5 milyon insanın yaşadığı İdlib’i, Esed rejimi ve Rusya’nın bölgeyi hedef haline getirerek bombalamaya devam ettiğini hatırlattı.
İleride Suriye ile ilgili olası senaryolardan bahseden Acun, “Eğer Suriye rejimi ülke üzerindeki kontrolü tek taraflı sağlarsa, siyasal bir çözümden bahsetmek mümkün olmayacak. Bu durum Türkiye açısından Fırat Kalkan ve Zeytin Dalı Harekatlarının gerçekleştirildiği bölgelere tehdit oluşturabilir. Türkiye de bunu kabul etmez.” ifadelerini kullandı.
[AA, 6 Eylül 2018]
Aynı anda iki şehirde gerçekleştirilen panelleri aşağıdaki linklerden izleyebilirsiniz:
SETA Ankara: Panel: Suriye Krizinde Yeni Safha İdlib
SETA İstanbul Panel: Suriye’nin Geleceği, İdlib Meselesi ve Bölgesel Aktörler
.