1999 depremini yaÅŸayan Türkiye, bu zamana kadar bilinmeyen belki de bilinip göz ardı edilen niteliksiz konut gerçeÄŸiyle acı bir ÅŸekilde yüzleÅŸmiÅŸ oldu. Enkaz altında kalan sadece canlarımız deÄŸil, o güne kadar ihmalkâr ÅŸekilde geliÅŸen ve oldu-bittiye getirilen inÅŸaat arzımızdı. Ä°marsız yapılaÅŸma ve denetimsiz inÅŸaat sektörünün faturaları acı bir ÅŸekilde ödendi. 2011 yılında yaÅŸanan Van depremi ise gerekli derslerin alınmadığının kanıtı ve muhtemel depremlerin uyarıcısı oldu.
Fay hatları üzerinde olan ülkemizin benzer bir felaket yaÅŸamaması için alınan önlemler içerisinde en önemlisi, 16.05.2012 tarihinde kabul edilen 6306 Sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların DönüÅŸtürülmesi Hakkında Kanun” olmuÅŸtur. Kısaca “Afet Yasası” olarak da bilinen bu kanunun gerekçeleri arasında kaçak, plansız veya plana aykırı olarak geliÅŸmiÅŸ ve inÅŸaat kalitesi son derece yetersiz riskli bina ve alanları belirlemek, afetler meydana gelmeden önce zarar azaltmaya yönelik gerekli tedbirlerin alınmasını saÄŸlamaktır.
Nihai hedef, kentlerin belirli kurallar çerçevesinde yeniden imarının gerçekleÅŸtirilmesi. Bu noktada, “kentsel dönüÅŸüm” kavramı tekrar gündeme geldi. Ülkemizde uygulanan kentsel dönüÅŸümün en önemli gerekçesi, öncelikle can güvenliÄŸinin saÄŸlanmasıdır. Dünyada uygulanan kentsel dönüÅŸüm örnekleri incelendiÄŸinde ise ya kent estetiÄŸi, ya turizmin desteklenmesi veya tarihi alanların yenilenmesi ve korunması amaçlarının öncelendiÄŸi görülmektedir. Ne var ki ülkemizin deprem gerçeÄŸi nedeniyle bu tür bir lüksü bulunmamaktadır. Kentsel dönüÅŸüm bizim için bir gerekliliktir. Canlarımızın güvenliÄŸi, saÄŸlam yapılarda ve saÄŸlıklı alanlarda yaÅŸam hakkının saÄŸlanması birincil önceliÄŸimizdir. Bu yüzden çıkarılan 6306 Sayılı Yasa son derece önemli. Ancak yasanın uygulaması belirli ilke ve prensipler çerçevesinde yapılmalıdır.
Bir kentsel alanın salt fizik mekâna yönelik müdahalelerle ele alınması dönüÅŸüm sürecini tek taraflı ele almak olacaktır. Aslında amaç riskli alanların yenilenmesidir. Bunu gerçekleÅŸtirirken dikkate alınması gereken bir dizi soru kentsel dönüÅŸümün de ilkelerini oluÅŸturmaktadır:
Kentsel dönüÅŸüm ne demek?
Kentsel alanın eski sakinleri proje bitiminde yine aynı bölgede yaÅŸamlarına devam edebilecekler mi?
Sosyal ve kültürel doku deÄŸiÅŸecek mi?
Projeler sakinlerin sosyo-ekonomik düzeylerine uygun yapılaÅŸma içeriyor mu?
Uygulamalar baÅŸlamadan tüm tarafların katılımı saÄŸlandı mı?
Bu soruların yanıtı baÅŸarılı bir kentsel dönüÅŸümün temel basamaklarıdır.
Ne yazık ki kentsel dönüÅŸüm uygulamalarında ilke ve prensiplerin dışında farklı yaklaşımlar görülebilmektedir. Konutların saÄŸlamlaÅŸtırılması, altyapı sorunlarının çözülmesi,enerji verimliliÄŸi vb. gibi hedefler çoÄŸunlukla öncelik kazanırken sosyal ve kültürel problemlerin çözülmesi, konut sahiplerinin memnuniyeti, yaÅŸam standartlarının korunması, mahalle kültürünün devamlılığı gibi etkenler göz ardı edilebilmektedir.
Bu durum tamamen kentsel dönüÅŸüm projelerine taraflarının bireysel yaklaşımları sonucu ortaya çıkmaktadır. Bazen müteahhitler devasa ve kent dokusuna uygun olmayan projelersunmakta, bazen de riskli yapılarda oturan halk, projeleri bir kazanım olarak görmekte ve fırsatı(!) deÄŸerlendirmek istemektedirler. Sonuç olarak, bir dizi sorun kentlerimizi kentsel dönüÅŸüm adı altında, aslında haksız bir adlandırmayla tehdit etmektedir. Yapılan yanlış uygulamalarla kentsel dönüÅŸüm hedef haline gelmektedir.
27 AÄŸustos 2014 tarihinde gerçekleÅŸtirilen AK Parti Kongresi’nde BaÅŸbakan Ahmet DavutoÄŸlu, “Kadim karakterin moderniteyle yüzleÅŸtiÄŸi yerde yıkıcı olmayan, darbe vurmayan modern mimariyi kabul edeceÄŸiz ama kadim tarihi birikimimize bir tehlike teÅŸkil ettiÄŸinde ona karşı duracağız. Dikey mimari deÄŸil yatay mimariyi kadim ÅŸehirlerimize egemen kılacağız” diyerek yeni ÅŸehir tasavvuru vurgusu yapmış, kentsel dönüÅŸüm dâhil tüm kent politikalarımızın yeni bir anlayışla geliÅŸtirileceÄŸi müjdesini vermiÅŸti.
Yıldız Teknik Üniversitesi 2012-2013 öÄŸrenim yılı açılış konuÅŸmasında CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan ise “Bugün kentsel dönüÅŸüm için binaları yıkmaya baÅŸlıyoruz. Maalesef insanlar yaÅŸadıkları o ÅŸehirleri korumadılar, korumasını bilmediler. Bir yeri kapayım, oraya bina yapayım da ne olursa olsun dediler. Åžu topraklardan insanın ayağının kesilmemesi lazım. Sadece beton yığınları arasında hayat, hayat deÄŸil. Toprakla yeÅŸille iç içe bir hayat çok daha anlamlı olacak” diyerek yüksek katlı projeleri eleÅŸtirirken; mahallenin önemi, mahalle yaÅŸantısı, kültürü ve komÅŸuluk hukukuna da dikkat çekmiÅŸti.
MAHALLEYÄ° KAYBETMEMEK
Bir kenti tanımak için onu mahalle ölçeÄŸinde anlamlandırmak gerekir. Mahalleler, bir kenti oluÅŸturan en küçük yapı birimidir. Mahalle, tıpkı ÅŸehir gibi kimlikli bir yapıdır. Adı, tarihi, hafızası, kültürü vardır. Mahallenin kimliÄŸi; nasıl bir mahalle olduÄŸunu, hangi nitelikler, özellikler ve unsurlarla donatıldığını, mahalle sakinlerinin özellikleri hakkında ilk tanımlayıcı bilgiyi verir. Mahallenin kentteki konumu, o yerin özellikleri, taşıdığı hikâye ve miras, zaman içindeki dönüÅŸümü de mahalle kimliÄŸi açısından kayda deÄŸer hususlardır. Bir ÅŸehrin kazanımları mahallelerin gücüyle orantılıdır. Aynı ÅŸekilde, yitirilen deÄŸerler önce mahallelerde gözlemlenir. Dolayısıyla, mahalle ölçeÄŸinde yapılan her müdahale aslında ÅŸehre yapılan müdahale olmaktadır.
YoÄŸunluklu olarak karşımıza çıkan yanlış uygulamalar farklı bir fotoÄŸraf sunuyor. Amaç güvenilir, saÄŸlam ve yaÅŸanabilir bir alan sunmak iken kentsel dönüÅŸüme sıkı sıkıya sarılan inÅŸaat sektörü, kentlerimizi proje merkezlerine dönüÅŸtürdü. Her zaman cazip ve çok kazanımlı olan bu uygulamalar riskli olan-olmayan alanlarda yeni dönüÅŸümler gerçekleÅŸtirmek için fırsatlar oluÅŸturdu. Öncelikli gerekçesi “can güvenliÄŸi” olan kentsel dönüÅŸüm, ÅŸu sıralar kent parçacıklarını lüks konut projelerine dönüÅŸtürmekte!
ÖrneÄŸin, aynı mahallede birçok farklı proje yükselebiliyor. Hatta aynı sokakta bile önüne “kentsel dönüÅŸüm” tabelası asılan binalar hemen projelendiriliyor. Burada dikkat çekilmesi gereken farklı uygulayıcılar tarafından projelendirilen binaların birbiriyle örtüÅŸmeyen, uyumsuz nitelikler sergilemesi. Yapılan iÅŸ kentsel deÄŸil; ancak binasal(!) dönüÅŸüm oluyor. Tek sokakta her biri farklı planlanmış binalar yükselmekte. Lüks konut konseptinde, güvenlikli ve dış mekândan bağımsız.
Projeler, yukarıda sayılan ilkeleri içerip içermemesi bir yana, mevcut formları ve görünürlükleri ile mahallenin, dolayısıyla kentsel mekânın hem fiziksel yapısı hem de sosyo-kültürel açıdan bütünlüÄŸünü bozmakta. Yüksek katlı projeler, mahalle kültürü ve kent kimliÄŸinin üzerinde yükseliyor. Bir yanda henüz “dönüÅŸmemiÅŸ” alanlar, bir yanda lüks konutlar mahallenin bölünmüÅŸlüÄŸünü arttırıyor.
Ä°stanbul özelinde düÅŸünüldüÄŸünde kentin genel görünümü pek de iç açıcı deÄŸil. Yaklaşık 16 asır boyunca Roma ve Bizans ile Osmanlı devletine baÅŸkentlik yapmış olan Ä°stanbul; eÅŸsiz bir kültürel mirasa sahip. Åžu sıralar bu medeniyet ve kültürel miras üzerinde beynelmilel bir etkileÅŸimle isimlendirilen projeler kentte görünür olmakta. Bosphorus City, Brooklyn, Toskana, Manhattan, MyHome, Via Port Venezia, Åžanzelize, Allure Tower, Demir La Vida, Evila, Kent Optimum, Skyport, Suare Residence, Marina Palace, GreenVillage, Sky Blue, Garden Hill, Mina Towers, Anthill Residence, Middleist, Propa Aura Residence, Nuvo Dragos, My World Europe, bu projelerin sadece bir kaçı. Ä°lk okunduÄŸunda Ä°stanbul deÄŸil de farklı dünya ÅŸehirlerinin projeleri gibi düÅŸünülen bu isimler ne yazık ki Ä°stanbul’u kuÅŸatmış durumda ve bunlara her gün yenileri eklenmekte. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, “Arenamega” adlı gösteri ve sanat merkezinin açılış töreninde yaptığı konuÅŸmada”Açılışını yaptığımız yatırımlarda Türkçe hassasiyetini kaybettik. Eserlerimize isim koyarken, asla yokluÄŸunu ve yoksunluÄŸunu hissetmeyeceÄŸimiz bir tarihimiz, kültürümüz, medeniyetimiz var. Kendi dilimizi ve kendi medeniyetimizi yaÅŸatacak bir anlayışı sürdürmeliyiz” diyerek salona verilen ismi eleÅŸtirmiÅŸti.
Eski ÅŸehir tarifindeki “yeÅŸil camiyi geç, dik yokuÅŸtan sola sap, çeÅŸmenin yanındaki ev” artık çok gerilerde kaldı. Yakın gelecekte “Brooklyn’den saÄŸa sap, Skyport’un solundaki sokaktan içeri gir, My Roseville’in yanında” denilecek belki de. Farklı ÅŸehirlerin kimliÄŸi ve simgeleri haline gelmiÅŸ yapı ve isimlerin kötü kopyalarının Ä°stanbul’a layık görülmesi ise farklı açıdan önemli bir problem. Tarih ve kültür hazinesi Ä°stanbul’da inÅŸa edilen projeler için seçilen ithal sembol ve isimler çok iÄŸreti duruyor.
Åžehirlerin de hafızaları var. Çokça düÅŸünülmeden inÅŸa edilen projeler ÅŸehrin hafızasını da zamanla silecektir. Åžehrin hafızası silindiÄŸinde kültürel mirası ve kimliÄŸi de silinir. Kimlik silindiÄŸinde ise artık geri dönülmez bir dönüÅŸüm baÅŸlar. Ne tarih ne medeniyet kökleri korunabilir. Artık gelecek nesillerin elinde kalan, medeniyet ve tarih bilincinden yoksun, hafızası silinmiÅŸ, kimliÄŸi olmayan ÅŸehirlerdir.
Kentsel dönüÅŸüm, doÄŸru anlaşılıp uygulandığında hem kimliÄŸi, hem tarihi-kültürel mirası muhafaza edecek, hem de yaÅŸanabilir ve güvenli alanlar temin edebilecektir. DiÄŸer yandan, bu konuda acil önlem alınmaz ise ÅŸehirlerimiz bir ucubeye dönüÅŸecek. Çok geçmeden kentsel dönüÅŸümden neyin anlaşıldığı sorgulanmalı ve yasanın çıkış gerekçesi unutulmadan gerekli önlemler alınmalıdır.