Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Prof. Dr. Muhittin Ataman, AA muhabirine dünyanın yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla uğraştığı bir dönemde Suriye başta olmak üzere birçok kriz noktasının kendi haline bırakıldığını ve bu durumun bir süre daha böyle devam edeceğini anlattı.
ABD ve Rusya'nın salgın hasarından dolayı bir süre Suriye sorunundan uzak kalacağını, hatta görmezden geleceğini dil getiren Ataman, "Salgının daha yeni vurmaya başladığı Rusya büyük ihtimalle birkaç hafta belki de birkaç ay kendi iç işleriyle uğraşmak zorunda kalacak. ABD ve diğer bölgesel ülkeler de bir süre uzak kalma, görmezden gelme durumunu sürdürebilir." diye konuştu.
Suriye'deki sürecin yerel dinamiklere kalmış gibi göründüğünü belirten Ataman, şunları kaydetti:
"Suriye'de görece bir sükunetin olduğu da söylenebilir. Rejim saldırıları ve insanları toplu göçe zorlama gibi faaliyetlere de ara verilmiş gibi görünüyor. Salgın Suriye'deki krizi dondurdu ama korona sonrası dönemde yeni şartlar altında kartlar yeniden karılacak diye düşünüyorum. BAE, Suriye'de ateşkesin sürdürülmemesi konusunda Esed'i ikna etmeye çalışıyor. Bununla ilgili talepleri Rusya'nın Suriye'de izlediği siyasetin ötesine taşındı. Dolayısıyla siyasi sıkıntılar çıkmış durumda. Yani Esed'in hangi hamisinin istediği siyaseti izleyeceği konusunda ciddi bir şekilde kafası karışmaya başladı. Çünkü hamilerinin talepleri çatışmaya başladı."
"BAE, Esed'e İran ve Türkiye karşıtı politika karşılığında destek verecek"
Ataman, dış yardımların azalmasıyla Esed'in "içeriyi" dizayn etmeye başlayacağını belirterek, "Dışarıdan gelen para azalınca Esed, tıpkı Suudi Arabistan'da olduğu gibi muhalifleri hedef alacaktır. Bu da sadece iş adamı olan kuzeni Rami Mahluf'la sınırlı değil. Daha önce müttefik olarak gördüğü pek çok kişiyi kıskaca alma siyaseti izlemeye başladı." değerlendirmesini yaptı.[caption id="attachment_71476" align="aligncenter" width="1120"] SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Prof. Dr. Muhittin Ataman[/caption]
Rejim içinde ciddi çalkantılar olduğunu, Esed'in müttefikleriyle hatta aile ve akrabalarıyla ilişkilerinde sıkıntılar ortaya çıktığını aktaran Ataman, BAE'nin Suriye'de devreye girmesinin Rusya'nın, Orta Doğu'dan ve Suriye'den çekilmesi anlamına gelmediğini ama çıkarlarını koruması koşuluyla Esed dışında yeni bir aktöre de sıcak bakabileceğini söyledi.
BAE ile İran'ın Orta Doğu'da farklı cephelerde konumlandığını ifade eden Prof. Dr. Ataman, şöyle devam etti:
"Birisinin lehine gelişme öbürünün aleyhine olur. Dolayısıyla asıl çıkmaz da Rusya'dan ziyade, bölgede önemli olan bu iki aktör arasında cereyan edecek. Birisi mezhepsel noktada ve ortak siyasi çıkarlar üzerinden Esed'e destek veriyor. Öbürü de Araplık üzerinden. Ayrıca benim şahsi kanaatim Arap dünyasının liderliği iddiasında bulunan emirlikler var. BAE ve bu emirlikler Araplık üzerinden, Türkiye ve İran karşıtlığı üzerinden Esed'e destek vermek istiyor. Dolayısıyla BAE Esed'e destek verirken İran'dan uzaklaşmasını talep edecek ve Esed'in Türkiye karşıtlığı konumunu güçlendirmesine yönelik siyasetini sürdürmesini isteyecek."
"Suriye'nin geleceğinde söz sahibi olacak ilk ülke Türkiye'dir"
Türkiye'nin Suriye'de temel parametreleri olduğunu ve bu temel parametrelerde bir durum değişikliği yaşamadığı sürece mevcut siyasetini devam ettireceğini, topraklarına yönelik hiçbir tehdide müsaade etmeyeceğini belirten Ataman, "Türkiye sınırdaki tehditlere yönelik şu ana kadar 4 ayrı askeri operasyon gerçekleştirdi. Bu operasyonların tamamının ilk amacı buydu." dedi.Türkiye'nin bölgedeki varlığını sürdüreceğini kaydeden Ataman, şöyle konuştu:
"İster PYD/PKK ister DEAŞ isterse Şii milisler ve benzer örgütler veya unsurlar olsun Türkiye kendi bütünselliğine yönelik, ulusal güvenliğine yönelik hiçbir tehdidin sınırında ortaya çıkmasına müsaade etmeyecektir. Orada gerçek veya potansiyel tehditler varlığını devam ettirdikçe Türkiye, askeri olarak ve tek yanlı müdahale etmekten kaçınmayacağını şu ana kadar 4 operasyonla gösterdi. Bundan sonra da göstereceğini ilan etmiş durumda. Dolayısıyla caydırıcı güç olarak Türkiye bölgedeki varlığını devam ettirecek. İkincisi Türkiye oradaki muhalefetin varlığını önemsiyor. 4,5 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye, İdlib'in de dahil olduğu kontrol ettiği alanlar üzerinde kuvvetli bir etkinliği var. İnsani endişelerden hareketle bölgeyi muhafaza etmeye çalışacak. Dolayısıyla ikinci önemli husus budur. Bu noktada da çok başarılı bir şekilde hem devlet kurumları hem devlet dışı aktörler üzerinde orada ciddi bir şekilde varlığını hissettiriyor ve oraları kontrol altında tutabiliyor. Üçüncüsü Suriye krizinin geleceği ile ilgili. Bu kriz nasıl çözülecek, anayasa süreci nasıl devam edecek, genel yönetim ne olacak, bağımsız devletçikler mi ortaya çıkacak, federal bir devlet mi ortaya çıkacak? gibi konularda da sahada olan bir aktör olarak Türkiye, masada hak ettiği yeri alacak diye düşünüyorum."
Suriye'nin geleceğinin düzenlenmesinde söz sahibi olacak ülkelerden ilkinin Türkiye olduğunu belirten Ataman, bu konuda ABD ve Rusya ile dengeli ve uzlaşmacı bir politika izlendiğini sözlerine ekledi.
[AA, 11 Mayıs 2020]