Rusya’nın NATO Vilnius Zirvesi sonrasında yeni bir oyun planı arayışında olduğu söylenebilir. Türkiye’nin Ukrayna’nın üyeliğine desteğini yinelemesi ve İsveç’in üyeliğinin önünü açmasının Moskova’yı rahatsız ettiği açık. Zirvenin hemen sonrasında Rusya’nın hem Suriye’ye insani yardım girişini veto etmesi hem de tahıl anlaşmasını sona erdirmesi el yükseltmek istediğini gösteriyor ancak elinin çok da güçlü olmadığının altını çizmek gerek. Tahıl anlaşması Rusya’nın ‘Küresel Güney’ ülkeleri nezdindeki itibarını artıran bir adım olduğu için anlaşmanın yenilenmemesi Moskova’nın aleyhine olur. Suriye’deki insani dramın derinleşmesi de Rusya’nın itibarına ne kadar hizmet eder tartışılır. Tahıl anlaşmasını bitirerek BM’den yaptırımlar konusunda ödünler koparmak, Suriye’ye insani yardımı engelleyerek de Türkiye’yi zor durumda bırakmak isteyen Moskova’nın attığı bu adımlar, yeni müzakere süreçleri başlatabilir ancak savaşın gidişatını Rusya lehine çevirmeye yetmez.
Rusya’nın tahıl anlaşmasının bittiğini ilan etmesi, Prigojin ayaklanması ve Vilnius Zirvesi sonrasında kartların yeniden karılmasını istediğini gösteriyor. Prigojin kalkışmasının Rus ordusundaki zayıflık ve çatlakları gün yüzüne çıkarması Putin’in siyasi itibar kaybına sebep oldu. Rusya’nın cephede yakın zamanda net bir sonuç alamayacağı netleşmiş oldu. Buna karşın başlattığı karşı hücumun yavaş ilerlemesi Ukrayna’nın da kısa sürede sonuç alamayacağına işaret ediyor. Bu denge durumu savaşın korkulduğu gibi yıllara yayılabileceğini gösteriyor. Tabii Putin ani bir kararla çekilme emri vermezse. Zira Rus ordusunun ciddi insan kaynağı ve lojistik zorluklar yaşadığı biliniyor. Askeri üstünlük sağlamanın mümkün olmadığı bu tabloda, tahıl anlaşmasının iptali gibi asimetrik avantaj sağlayacak yöntemlere başvurulduğunu görüyoruz.
Cephedeki askeri ‘yenişemezlik’ durumu karşısında her iki tarafın da hem oyun değiştirici adımlar hem de psikolojik üstünlük sağlayıcı başarılar arayışında olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin Wagner güçlerinin Belarus’a konuşlanması cephenin genişletilmesi amacına matuf olabilir. Ukrayna tarafında da Zelenski’nin NATO’dan üyelik için net bir yol haritası alma çabası başarılı olsaydı savaşın gidişatında yeni bir safha başlayabilirdi. Ukrayna güçlerinin Kırım Köprüsü’nü tekrar hedef almaları, Rus ordusunu yeni bir psikolojik yenilgiye uğratarak karşı hücumun temposunu artırmak istediklerini gösteriyor. Kremlin’in tahıl anlaşmasını sona erdirmesi de Ukrayna’nın ekonomik opsiyonlarını azaltma ve Karadeniz’e erişimini iptal çabası olarak yorumlanabilir. Savaşın askeri tarafında mesafe almakta zorlanan tarafların çatışmayı başka alanlara taşıyarak üstünlük sağlamaya çalıştıklarını görüyoruz.
Rusya’nın NATO Vilnius Zirvesi sonrasında yeni bir oyun planı arayışında olduğu söylenebilir. Türkiye’nin Ukrayna’nın üyeliğine desteğini yinelemesi ve İsveç’in üyeliğinin önünü açmasının Moskova’yı rahatsız ettiği açık. Zirvenin hemen sonrasında Rusya’nın hem Suriye’ye insani yardım girişini veto etmesi hem de tahıl anlaşmasını sona erdirmesi el yükseltmek istediğini gösteriyor ancak elinin çok da güçlü olmadığının altını çizmek gerek. Tahıl anlaşması Rusya’nın ‘Küresel Güney’ ülkeleri nezdindeki itibarını artıran bir adım olduğu için anlaşmanın yenilenmemesi Moskova’nın aleyhine olur. Suriye’deki insani dramın derinleşmesi de Rusya’nın itibarına ne kadar hizmet eder tartışılır. Tahıl anlaşmasını bitirerek BM’den yaptırımlar konusunda ödünler koparmak, Suriye’ye insani yardımı engelleyerek de Türkiye’yi zor durumda bırakmak isteyen Moskova’nın attığı bu adımlar, yeni müzakere süreçleri başlatabilir ancak savaşın gidişatını Rusya lehine çevirmeye yetmez.
Öte yandan Moskova’ya rest çekip tahıl ihracatının Rusya’ya rağmen yapılması gerektiğini savunanlar da var. Tahıl nakliyat gemilerinin üçüncü bir ülke tarafından korunabileceğini ve bunun için Türkiye’nin Boğazlar’dan geçişe izin vermesi gerektiğini savunanlar Rusya’nın gemileri engelleme hakkının olmadığını belirtiyor. Ancak böyle bir senaryoda tahıl gemilerini koruyabilecek donanma gücü çok az sayıda ülkede var. Dahası Türkiye Karadeniz’de çatışma riskini artıracak senaryolara geçmişte de izin vermedi. Bu nedenle Türkiye yeni bir tahıl anlaşmasına varılmasının yollarını arayacaktır. Kremlin yeni bir anlaşmaya kolaylıkla tamam demeyecektir ancak ‘Küresel Güney’ ülkelerinin baskısını da hissedecektir. Moskova’nın tahıl anlaşmasının sona erdiğini açıklayarak el yükseltmeye çalışması, sonuçta gene Türkiye’nin yeniden kritik arabulucu rolünü oynamasına yol açabilir.
Türkiye’nin Vilnius Zirvesi bağlamında attığı adımlar abartılı biçimde ‘Batı’ya dönmek’ şeklinde yorumlandı. Türkiye’nin terörle mücadeleye ilaveten AB ve F-16 süreçleriyle ilgili aldığı sözler karşısında attığı İsveç adımı, ‘Batı’ya dönmek’ olarak yorumlansa da bunun ulusal çıkarların gereği olarak yapıldığı hatırlanmalı. Rusya’yla tekrar masaya oturulduğu takdirde bu sefer de ‘Doğu’ya dönüyor’ analizleri okursak da şaşırmamak gerekiyor. Türkiye ortada Batı veya Doğu gibi yekpare ittifak seçeneklerinin olmadığının gayet farkında olduğu için ulusal çıkarları önceleyerek hareket etmeye devam edecektir. Türkiye’nin girişimlerine rağmen yeni bir tahıl anlaşması mümkün olmazsa, o zaman Rusya’nın küresel gıda krizini ağırlaştırmak pahasına Ukrayna’nın Karadeniz’e erişimini imkânsız hale getirmek istediği anlaşılır. Böyle bir senaryoda Karadeniz’de suların ısınması kaçınılmaz hale gelebilir.
Türkiye Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminin başından itibaren çatışmanın sona ermesi için diplomatik girişimlerde bulundu. Ukrayna ve Rusya Dışişleri Bakanları’nı İstanbul’da buluşturan Türkiye’nin çabaları Batı’dan destek görmemesi ve Rusya’nın maksimalist yaklaşımı yüzünden ateşkesle sonuçlanmadı. Buna rağmen Türkiye kritik arabulucu rolü oynayabilecek bir ülke olarak öne çıktı. Ukrayna’nın kendini savunmasına destekte Avrupa’nın birçok ülkesinden önce harekete geçen Türkiye, ulusal çıkarını bir an önce çatışmanın sona ermesinde görüyordu. Diplomatik çözüm mümkün olmadığı noktada da savaşın bölgesel ve küresel etkilerinin hafifletilmesine odaklanarak esir takası ve tahıl anlaşması gibi başarılara imza attı. Tahıl anlaşmasının yenilenmemesi küresel gıda krizini körükleme riskini beraberinde getireceği için Türkiye’nin tahıl anlaşması müzakerelerinde yeniden anahtar rol oynaması gerekecek.
[Yeni Åžafak, 19 Temmuz 2023]