Son günlerin karmaşık siyasi atmosferinde kolayca fark edilemeyen kaba gerçeklerden biri Kürt sorunu söyleminin PKK söylemi ile yer değiştirmesi. Son bir yılın gelişmeleri ile PKK terör örgütü, Kürt sorununun haklılık zeminine göz dikmiş ve bir hayli taraftar toplamış görünüyor. Üniversitelerin sosyoloji/siyaset bölümlerinde, siyaset kulüplerinde, akademik toplantılarda, gazete köşelerinde ya da televizyon programlarında, her tür kamusal tartışma alanında, eskiden dile getirilen Kürt meselesinin haklı argümanlarının bugün bir nevi PKK'nın varlığına ve haklılığına teşmil edilmek istendiğini görebiliyoruz. Kaba gerçek PKK'nın şiddet eylemlerinin mübah olduğunun ilan edilmesi ile sınırlı değil. Özyönetim girişimleri ile artık Kürt sorununun tek bir hedefe kilitlenmesi, PKK'nın talepleri ile özdeşleşmesi tehlikesi de var. Kültürel haklarla ilgili konuşmak bu saatten sonra ancak başka bir bağlamda ve belki de başka kişilerle mümkün görünüyor.
ORTAK PAYDA: ŞİDDET
Kürt hareketi, siyasal zeminde kendisine yer açmaya çalışan çok katmanlı bir hareket. İçinde şiddete yakın-uzak tabakalar var. En meşru tabaka mecliste temsil hakkında sahip, fakat PKK'nın eylemlerini bazen dolaylı bazen doğrudan savunuyor. PKK ise bir yandan savaşı bitirmek istiyoruz derken diğer yandan da önümüzdeki ayların daha şiddet dolu geçeceği mesajını veriyor. Kısaca çeşitli yollarla şiddet eylemlerine arka çıkma halleri hareketin tüm katmanlarının ortak paydası haline geldi. Özyönetim ideali ve girişimleri ise şiddetin yaygınlaştırılmasının ana motivasyonu ve artık üzeri örtülmüyor. Yani bugünlerde şiddet eylemleri Kürt hareketi içindeki tüm katmanlar için son derece meşru ve birleştirici bir yöntem. Bu gelişmeler Kürt hareketini sıkıştırdı ve monolitik hale getirdi. Devlet karşısında tek bir forma indirgenmesine ve muhatap alınacak aktör kalmamasına neden oldu. Böylece hem Kürt hareketinin tüm katmanları en düşük meşruiyet zemininde bir araya gelmiş, eşitlenmiş, hem de müzakere zemini ortadan kalkmış oldu. Genellikle Kürt hareketinin legal aktörleri tarafından dile getirilen “Şiddetin her türlüsüne karşıyız” söylemi bu şiddet ortamının devam edeceğinin en önemli işareti.
ŞİDDETİ MEŞRULAŞTIRAN DİL
Şiddete karşı olduğunu söyleyen Kürt hareketinin mensupları, devlet şiddetinin var olduğu koşullarda karşı şiddetin de meşru olabileceğini söyleyerek şiddet sarmalını döndürüyorlar. “Şiddetin her türlüsüne karşıyız” söylemi, “önce istediklerimiz verilsin sonra şiddeti bitirelim” demenin kısa yolu. Fakat Çözüm Süreci ile denenen zaten “şiddetin her türlüsüne karşıyız” söyleminin samimiyetiydi. Müzakere masası kurulduğunda da Kürt hareketi silahlanmayı sürdürdü ve masa devrildiği anda yeniden silaha sarıldı. Siyasi iktidar kurduğu masa ile “şiddetin her türlüsüne karşıyız” söylemine samimi ve yeterli bir cevap verdiğini düşünüyor. Gerekçesi ise adı Çözüm Süreci olan yeni bir siyaset geliştirmiş olması. Gerçekten de bu yeni siyaset Kürt kamuoyu da dahil olmak üzere neredeyse toplumun tamamının desteğini almıştı ve bugün nostaljisi yapılacak kadar güçlüydü. Sırtını Kürt yurttaşların mağduriyetlerine dayandırmıştı. Bugün yapılan yorumlarda tüm taraflar açısında Çözüm Süreci'ne nostaljik bir bakış oluşmuş durumda. Bugünkü şiddet sarmalı ne yazık ki Çözüm Süreci söylemini de yuttu. Çözüm Süreci “denedik olmadı” demenin bir başka yolu haline geldi. Netice itibariyle PKK'nın başlattığı savaş sonucunda başlangıçtaki motivasyondan bir hayli uzaklaşıldı. Kürtlerin mağduriyetlerinin giderilmesi için atılması gereken adımlar olduğunu kabul eden ve bu yola girmiş olan yeni Kürt siyaseti, yani Çözüm Süreci, bugün buharlaşmış görünse de, en azından hala zihinlerde ve tartışılmaya devam ediyor. Çözüm Süreci gibi dinamik bir adımın dolapta beklerken bakteri üretmemesi için asli anlamına ve motivasyonuna geri döndürülmesi lazım.
KÜRT HAREKETİ MEŞRUİYETİNİ YİTİRDİ
Diyaloğun tıkandığı ve silahların konuştuğu ortamda sosyolojik beklenti taraftarların fanatikleşmesidir. Netice itibariyle Kürt hareketi meşruiyet zeminin yitirerek şiddet etrafında biraraya gelen halkaları ile artık tek tip görüntü veriyor ve bunun karşısında Türk milliyetçisi dalga yükselişe geçiyor. Hep söylendiği gibi çatışmalar ve faili meçhul cinayetler güvenin olmadığı karanlık ortamların ürünüdür ve siyasetsizlikten beslenirler. Hem devletin reflekslerini hem de toplumsal kabulü aşağıya çeken bir terör dalgasının tehdidi ile yeni siyaset üretmek zor olsa da en azından kaldığımız yeri unutmayalım. Hiç şüphesiz Kürt meselesini çözmenin asıl dinamiği, PKK'nın haklılığı söylemini bertaraf etmekten ve yeniden topluma, Kürt halkının beklentilerine, haklarına, refahına ve mutluluğuna odaklanmaktan geçiyor.
[Yenişafak, 16 Aralık 2016]