Neredeyse bir haftadır CHP ve MHP’nin cumhurbaşkanı adayıEkmeleddin İhsanoğlu’nun kimliğini, seçilme şansının olup olmadığını konuşuyoruz.
Ekmeleddin İhsanoğlu isminin yarattığı kısa süreli şok atlatıldıktan sonra, bu ismin sosyo-politik karşılıkları ve MHP ile kurulan koalisyonun CHP’ye ne tür maliyetler üretebileceği de konuşulmaya başlandı.
Ne var ki, sürecin bir diğer ve önemli aktörü de MHP ve bu koalisyonun MHP’ye ne getirip götüreceğini de konuşmamız gerekiyor. Kurulan koalisyonun gerekçesi net olsa da, MHP tabanı ve elitleri nazarında bu siyasal girişimin bir politik acziyet duygusu yaratıp yaratmadığı merak konusu.
AK Parti karşıtlığı zemininde CHP’yle ortaklaşan MHP’nin Türkiye siyaseti içindeki yerini yeniden düşünmemiz gerekiyor. Biz her ne kadar önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine odaklansak da, siyasal partilerin performans göstermeleri gereken esas sınav 2015 genel seçimleri olacak. Bu süreçte MHP, mevcut koalisyonu “geçici”, “taktiksel” veya “mikro” bir ittifak olarak gösterebilecek mi? Hele hele bu koalisyona destek veren siyaset dışı ve hatta siyaset karşıtı unsurları da göz önünde bulundurduğumuzda MHP tabanı bu sürece nasıl tepki verecek?
MHP önümüzdeki dönemde ciddi siyasal imtihanlarla karşı karşıya kalacak.
1- Kendisini bir yandan “ideoloji partisi”nden “merkez partisi”ne dönüştürmeye, diğer yandan kuruluşundan itibaren sahip olduğu “lider - teşkilat - doktrin” üçlemesini korumaya çalışan MHP, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecindeki performansı nedeniyle ciddi bir “doktrin” ve “teşkilat” imtihanı yaşayacak.
2- Diğer partiler için kullandığımız “muhafazakarlar-yenilikçiler”, “radikaller-ılımlılar” ikilemleri önümüzdeki dönemde MHP içinde neşvü nema bulabilecek ve bugün MHP’de temsil edilen farklı yönelimler, muhtemel bir Cumhurbaşkanlığı seçim yenilgisi sonrasında ve genel seçimler öncesinde gün yüzüne çıkabilecek.
3- “Aşkın devletçilik”, “kutsal devlet anlayışı”, “devletin bekası” ve “devletçi milliyetçilik” anlayışı ile siyaset yaptığını her fırsatta ilan eden MHP’nin “paralel devlet” iddialarına konu olan kesimlerle ilişki ve işbirliği içerisinde olması (yahut böylesi bir intibanın genel geçer kabul görmesi) parti tabanında ciddi bir rahatsızlık oluşturacak.
4- Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde CHP tabanını ikna etmek adına ortaya koyacağı söylemsel performans, kendi milliyetçilik anlayışını CHP’nin temsiliyetindeki Kemalist milliyetçilikten (ve ulusalcılıktan) ayrıştırmaya çalışan MHPliler tarafından ciddi bir sorun olarak algılanabilecek.
5- MHP’nin, kurduğu bu ittifak sonrasında CHP’yi atlatıp ana muhalefet partisi olma girişimlerini sürdürebilmesi zorlaşacak, MHP’nin kendi politikasını CHP politikasına endekslediği izlenimi, parti elitlerinin kolaylıkla savuşturabilecekleri türden bir eleştiri olmayacak.
Bahçeli’nin liderliğiyle birlikte bir siyasetbilimcinin ifadesiyle, “başkalaşmadan değişme” çabası içerisine giren MHP, yeni bir evreye girdi ve bir “başkalaşım” süreci yaşamaya başladı. Önümüdeki dönemde Türk siyaseti bu başkalaşımın etkilerini çok daha iyi hissedecek gibi görünüyor.
MHP, bugün hangi boşluğu doldurmak iddiasıyla siyaset yaptığı, kimi temsil ettiği, hangi siyasal değerlerin savunuculuğunu üstlendiği ve ne tür politik vaatlerde bulunduğu sorularına cevap vermek durumundadır. Gerilim siyasetini varoluşunun merkezine koyan bir partinin “toplumu kucaklamak” gibi bir teslimiyet diline hapsolması en hafif deyimiyle siyasetsizliğin göstergesidir.
[Akşam, 22 Haziran 2014]