Fransa'da Emmanuel Macron yönetimi, 2018'de tüm ülkeyi kasıp kavuran Sarı Yelekliler protestolarının ardından son haftalarda yeni bir sınavdan geçiyor. Uzun zamandır gündemde olan tartışmalı emeklilik reformu nedeniyle ülkenin dört bir yanında protestolar düzenleniyor. İçişleri Bakanlığı Gerald Darmanin, emeklilik reformu karşıtı protestolar nedeniyle 850'den fazla göstericinin gözaltına alındığını açıkladı. Dahası sendikaların öncülük ettiği grevler ve iş yavaşlatma eylemleri nedeniyle ülkedeki günlük hayat felç olmuş durumda.
Macron yönetiminin parlamentonun alt kanadı Ulusal Meclis'in nihai onayını almadan doğrudan geçirdiği tartışmalı emeklilik reformuyla ilgili detaylı bir değerlendirme yapmadan önce bu reformun içeriğine kısaca bakmak gerekiyor. Bu bağlamda 9 Mart'ta parlamentonun üst kanadı Senato'nun onayını alan reforma göre öncelikle 1 Eylül 2023 tarihinden geçerli olmak üzere Fransa'da şu an 62 olan emeklilik yaşı her yıl 3 ay artarak 64'e yükselecek. Yani emeklilik yaşı 2027'de 63 yıl 3 ay ve 2030'da 64 yıl olacak. Ayrıca 2027'den itibaren bir çalışan emeklilik yaşını doldursa bile emeklilik maaşının tamamını alabilmesi için 43 yıl prim ödemesi gerekecek. Kısacası emeklilik reformuyla Fransızlar emekli olabilmek için daha fazla çalışacak.
Emeklilik reformuyla ilgili kritik bir ayrıntı olması bakımından Macron, esasen 2017'deki cumhurbaşkanlığı kampanyasında cumhurbaşkanı seçilmesi halinde emeklilik yaşının yükselmesine dair düzenleme yapacağını dile getirmişti. Ancak Macron, göreve geldikten sonra akaryakıt fiyatlarını ve yaşam maliyetlerini protesto etme amacıyla sokakları işgal eden Sarı Yelekliler nedeniyle daha fazla baskıya maruz kalmamak için emeklilik reformunu hayata geçiremedi.
Macron yönetimi, daha sonra 2020 yılında emeklilik reformuna teşebbüs etti fakat tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgını nedeniyle bunun devamını getiremedi. Nitekim Macron, 2017-2022 arasındaki ilk görev döneminde yaşanan krizlerin gölgesinde emeklilik reformunu sıcak gündemin parçası yapsaydı ikinci kez seçilmesi daha zor olurdu.
Bu şartlar altında Macron, geçen yıl yeniden cumhurbaşkanı seçildi ve görev süresinin sona ereceği 2027'ye kalmadan emeklilik reformunu bir an evvel hayata geçirmek istedi. Bu kapsamda hükümet Ocak ayı başında emeklilik reformu meselesini yeniden gündeme getirdi ve nihayetinde Başbakan Elisabeth Borne emeklilik reformunu ilan etti. Bu açıdan bakılırsa hükümetin emeklilik reformunun yeni ve sürpriz bir adım olduğunu söylemek mümkün değil.
Ayrıca diğer Batı Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında Fransa'daki emeklilik yaşının nispeten düşük olduğu zaten tartışılan bir konuydu. Nitekim Almanya, Avusturya, Belçika, Hollanda, İngiltere, İspanya ve İtalya dâhil birçok ülkede en düşük emeklilik yaşı 65. Dahası bu ülkelerin bir kısmı önümüzdeki 10 yıl içerisinde emeklilik yaşını en az 1 yıl artırmayı planlıyor. OECD üyesi ülkelerde emeklilik yaşı ortalamasının erkekler için 65 ve kadınlar için 63 olduğu dikkate alınırsa Fransa ekonomisinin geleceği ve ülkedeki refahın sürdürülebilirliği için emeklilik reformunun geç kalınmış bir düzenleme olduğu rahatlıkla ifade edilebilir.
Hükümetin emeklilik reformunu yapacağı uzun zamandır beklenen ve daha önemlisi gerekli bir düzenleme olduğu halde toplumun bu kararı protesto etmesinin iki sebebi var. Birincisi Fransızlar rasyonel bir yaklaşımla tabii olarak daha erken yaşta emekli olma imkânı varken 2 yıl fazladan çalışmak istemiyor. Nitekim yapılan birçok ankette halkın emeklilik reformuna karşı çıkmasındaki sebepler arasında bu durumun açık ara ön planda olduğu görülüyor.
Fransızların emeklilik reformuna karşı çıkmasındaki ikinci sebep kararın alınış yöntemiyle ilgili. Zira normal şartlar altında Fransa'da yasa tasarıları için parlamentonun her iki kanadından onay alınır. Ancak Anayasanın 49'uncu maddesinin 3'üncü fıkrası, mali ve sosyal güvenlik konularıyla ilgili başbakana özel bir yetki veriyor. Buna göre başbakan, gerekli görmesi durumunda bahsi geçen konularla ilgili yasa tasarılarını Ulusal Meclis'teki milletvekillerinin onayını almadan doğrudan uygulamaya koyabilir. Nitekim Başbakan Borne, emeklilik reformu için Ulusal Meclis'te yapılması planlanan oylamaya az bir süre kala özel yetkiyi kullanarak milletvekillerinin onayını almadan yasa tasarını uygulamaya koydu.
Macron-Borne ikilisinin böyle bir yol izlemesinin sebebi ise bağlı bulundukları partileri LREM'in geçen yıl Haziran ayında gerçekleşen genel seçimde 577 sandalyeli Ulusal Meclis'teki salt çoğunluğu kaybetmesiyle ilgili. Yani yasa tasarısı Meclis'te oylamaya sunulsaydı büyük ihtimalle kabul edilmeyecekti. Hükümet de böyle bir sonuçla karşı karşıya kalmamak için Anayasa'nın verdiği özel yetkiyi kullanarak emeklilik reformunu geçirdi. Yine de muhalefetteki partiler, sendika liderleri ve protestocular; emeklilik gibi toplumun tamamını ilgilendiren bir konuyla ilgili hükümetin kısa yolu tercih ederek halkın iradesini yok saymasına tepki gösteriyor.
Konuyla ilgili olması bakımından hükümetin 2023 bütçesi yasa tasarısı için de özel yetkiyi kullandığını not etmek lazım. Bu açıdan hükümetin son dönemde sık sık bu yetkiye başvurması, bir yandan yasama organını etkisiz bıraktığı için kuvvetler ayrılığı ilkesine zarar veriyor diğer yandan demokratik tartışmaların ve istişare mekanizmalarının zayıflamasına sebep oluyor.
Bunların yanı sıra Fransızların doğrudan kendilerini ilgilendiren emeklilik reformuyla ilgili yaptıkları protestolara karşı polisin uyguladığı kötü muameleyi gözden kaçırmamak gerekiyor. Zira daha önce Sarı Yeleklilerin protestolarında olduğu gibi Fransız polisi; Paris başta olmak üzere büyük şehirlerdeki protestoları bastırmak için kendi vatandaşlarına karşı ağır bir şiddet uyguluyor. Öyle ki medya organlarının yayınladığı görüntülerden ve protestocuların sosyal medyada paylaştıkları videolardan anlaşıldığı üzere Fransız polisi, sanki bir savaştaymışçasına karşılarındaki sivillere cop, tazyikli su ve göz yaşartıcı gazlarla acımazsızca müdahale ediyor. Bu noktada belirtmek gerekir ki Fransa gibi sıkı bir halk direnişiyle "devrim" yapan ülkede polisin bulduğu her fırsatta vatandaşa bu denli sert tepki göstermesi, ülkede polis şiddetinin normalleşmesi açısından önemli bir tehdit.
Son olarak emeklilik reformunun akıbetine dair bir yorum yapmak gerekirse ülke genelinde iki haftadır devam eden protestolar hiç şüphesiz uzun bir süre daha gündemdeki yerini koruyacaktır. Ancak Cumhurbaşkanı Macron ve Başbakan Borne emeklilik reformunu sonuna kadar savunuyor. Zaten reform planı şu anda kanun haline gelmiş durumda. Dolayısıyla hükümetin bu saatten sonra geri adım atması pek mümkün değil. Bu nedenle toplum, emeklilik reformunu kabullenmek zorunda ama bunu yaparken yönetime duyduğu öfkeyi kusmak için sokakları işgale devam edecek.
[Sabah, 1 Nisan 2023].