7 Haziran seçiminin önemli sonuçlarından biri Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde HDP'nin oyların büyük bölümünü almasıydı. HDP'nin seçim başarısının arkasında yatan nedenlerden en dikkat çekicisi bu süreçte başarılı bir siyasal iletişim stratejisi sürdürmesiydi. Bu strateji çerçevesinde HDP, seçimden önce çözüm süreci için büyük risk alan, kuruluşundan bu yana Türkiye'de yaşayan farklı kimliklerin belki de en rahat döneminin mimarı AK Parti'yi bir anda IŞİD destekçisi gibi lanse etmeyi başardı. Daha da ilginci AK Parti'yi IŞİD ile aynı kareye almaya çalışanların başında yer alan milliyetçi Kürt siyasal hareketinin henüz 6-7-8 Ekim'de onlarca masum insanın ölmesinin sebeplerinin başında gelmesiydi.
PKK ATEŞKESİ BOZDU
HDP çizgisinin 80 milletvekili çıkararak tarihindeki en büyük başarıya ulaştığı seçimden sonra siyasetin daha ön plana çıkacağı beklentilerinin aksine PKK/KCK ateşkesi bozarak terör saldırılarına başladı ve çözüm sürecinin dondurulmasına neden oldu. Hatta ateşkesin kim tarafından sonlandırıldığı çok açık olmasına rağmen HDP çizgisi bu konuyla ilgili soru işaretleri dahi oluşturmayı başardı.
Bütün bunlar aslında HDP'nin ne kadar başarılı bir iletişim stratejisi sürdürdüğünün göstergesi. Ve eğer özellikle Kürtlerin yoğun bir şekilde yaşadığı bölgelerde AK Parti eski oy oranlarına ulaşmak veya en azından söylediklerinin dikkate alınmasını istiyorsa bölgedekilerle iletişim konusunda biraz daha hassas davranmak zorunda.
Bu iletişim probleminin yakın zamanlardaki bir örneği ise KCK'nın ateşkesi bitiren açıklamasında ve HDP Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın bu açıklamayı yorumladığı konuşmasında geçen “askeri baraj” (KCK'nın açıklamasında askeri amaçlı barajlar) ifadesiyle yaşandı. Bu ifade bir anda popülerleşerek pek çok kez medyada kullanıldı. Herhangi bir kaygısı olmayanların bu ifadeyi tekrar ederek siyasi pozisyonunu tahkim etmek için kullanması doğal. Nitekim siyaset arenasında bazen küçük bir dil sürçmesi bile senelerce hatırlanabiliyor ve propaganda malzemesi yapılabiliyor. Ancak Kürt meselesinin geçmişi hakkında biraz fikir sahibi olanların askeri baraj ifadesini bu kadar kolayca kendilerine malzeme yapması ilgi çekici bir durum.
Öncelikle askeri barajın Kürt meselesi çerçevesinde hiç de yeni bir şey olmadığını ifade etmek gerekiyor. Tektipleştirici politikaların benimsendiği, Kürtlerin medenileştirilmesi gereken barbarlar olarak nitelendiği Cumhuriyet'in ilk yıllarında Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, Dersim'e sömürge nazarıyla bakılmasını söylediği raporunda “icap eden yerlerde blok havuzlar yapılması”nı önerir. Hakikaten su birikintileri kontrolsüz geçişleri önlemek için önemli bir araçtır. Birçok ülke sınırını su birikintilerinin ayırması tesadüf değildir. Ayrıca Kürt meselesi çerçevesinde baraj meselesinin tartışılması yeni değil. Hatta Güneydoğu Anadolu bölgesine yapılan barajların tüm ülkenin faydalandığı enerji üretim faaliyetine hemen geçtiği ama bir türlü bölgede yaşayanlara doğrudan fayda sağlayacak sulama faaliyetlerine başlamadığı bu konu üzerine çalışanlar tarafından dile getirilir. Dahası bölgede yaşayanların kutsal veya önemli gördüğü yerlerin yapılacak barajlar nedeniyle su altında kalacak olması öteden beri tartışılan bir durumdur.
ALGI OPERASYONUNU GÖRMEK
Askeri barajın yanında Demirtaş'ın açıklamasında geçen bir diğer ifade de askeri yoldu. Aslında bölgedeki yolların yeni katliamın hazırlığı ya da ordu rahat hareket etmesi amacıyla yapıldığı çözüm sürecinin bütün hızıyla devam ettiği ve demokratikleşme adımlarının atıldığı ortamda cılız da olsa birkaç kez dile getirilmişti. Hatta bir akademisyenin bölgede yapılan duble yollarla doğrudan Dersim katliamı öncesi açılan yollar arasında benzerlik kurarak katliamdan önce yolların yapıldığını söylemesi tartışma yaratmıştı. Şüphesiz son dönemde yapılan yollar, barajlar ve diğer yatırımlar Türkiye'nin her köşesinden oy alabilen AK Parti'nin hizmet siyasetinin bir ürünüydü.
Askeri baraj ve yol ifadelerini kullanmak söylem savaşında küçük de olsa geçerliliği olan argümanlar olabilir. Ancak bu ifadeleri kullanan KCK ve HDP'nin 7 Haziran seçiminde bölgede ulaştığı oy oranı bu ifadelerin bölgede yaşayanlarda bir karşılığının olduğunu gösteriyor. Son dönemin moda tabiriyle bir “algı operasyonu”yla Kürt meselesi konusunda Cumhuriyet tarihinin en demokratikleştirici adımlarını atan AK Parti ve lideri bir anda katliam hazırlığı yapıyormuş gibi yansıtılabiliyor ya da IŞİD'le eşitlenebiliyor.
YENİ BİR DİL OLUŞTURULMALI
Bu algının hızla oluşmasında Cumhuriyet'in kuruluş yıllarındaki tek-parti dönemi tecrübesinin, 90'ların getirdiği deneyimlerin muhtemelen etkisi büyük ancak bölgenin bütünüyle HDP çizgisine kayması istenmiyorsa farklı iletişim kanallarının açılması şart. Ve bu iletişim kanalları inşa edilirken kullanılacak dil de son derece önemli. Eğer yukarıdan, küçümseyen ya da bölge insanının 7 Haziran seçimindeki tercihlerinden dolayı onları azarlayan, cezalandırmayı ima eden bir dil kullanılırsa bu çabanın daha da fazla şiddetle arasına mesafe koyamayan milliyetçi Kürt siyasetine hizmet edeceği akılda tutulmalı. Aksi takdirde hali hazırda farklı araştırma şirketlerinin de belirttiği gibi 1 Kasım'da yenilenecek seçimde 7 Haziran'daki seçim sonuçlarından farklı bir tablo en azından Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri için beklemek doğru olmaz.
Elbette askeri baraj ve askeri yol ifadeleri üzerinden bir söylem kurmak kolay ve maliyetsiz. Ancak bu sırada bölgeyle ama gönüllü ama zorla bir ilişki kuranlar sadece Türkiye'yi değil bölgeyi yeniden şekillendirecek bir tasavvurla çalışmaya, konuşmaya ve “algı operasyonu”na devam ediyorlar.
[Yeni Şafak, 15 Eylül 2015]