Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki yakınlaşmanın "yeni bir Sünni blok kurulduğu" şeklinde medyada tartışılması Irak ordusunun Tikrit'i IŞİD'den geri almak için operasyon başlattığı döneme denk geldi. Bu operasyonda İran destekli Şii milislerin ve Kasım Süleymani'nin etkin olarak yer alması dikkat çekti.
Her iki gelişme İran'ın Arap ülkelerindeki yumuşak ve sert gücünü tahkim ederek hızı gittikçe artan "yayılmacı bir siyaset" yürüttüğü olgusu ile birlikte ele alınıyor. Bu "yayılmacılık" İran'ın devrim ihracı gayretlerine (1979 sonrası) kadar geri götürülebilir. Askeri ve ideolojik anlamda donatılan bu gruplar arasında Lübnan Hizbullah'ı ve Hizbullah el-Hicaz ön sırada gelir.
ABD'nin 2003 Irak işgali Şiici siyasetin önüne yeni fırsat alanları açtı. İran'ın Şii dünyasında güçlenmesinin yansımaları olarak Irak'ta İran yanlısı Şii grupların iktidara gelmesi, Bahreyn'de Şii muhalefetin isyanı, Afganistan'daki Şii Hazaraların ve Yemen'deki Zeydilerin İran tarafından Şii siyasetine eklemlenmesi (son dönemde Husilerin Sanaa'yı ele geçirmesi) ve S. Arabistan'ın batısındaki stratejik petrol bölgelerindeki Şii nüfusun hareketlenmesi gösterilir.
Suriye ve Irak'taki Şii milisler İran'ın Şiici siyasetinin son örnekleri oldu. Kasım Süleymani'nin Irak'ta yönlendirdiği gruplar arasında Bedir Tugayları, Kata'ib Hizbullah, Asaib al Hak, Kata'ib İmam Ali ve Mukteda Sadr'ın milisleri bulunmaktadır.
İran destekli milislerin IŞİD'e karşı savaşta yer almasını olumlu bulan ABD Genelkurmay başkanı Dempseyin verdiği rakama göre sahada savaşan güçlerin üçte ikisini Şii milisler oluşturuyor. İlginçtir, bu grupların bazıları ABD'nin terörist örgütleri listesinde bulunmakta... ABD uluslararası terörizm tehlikesine verdiği önem çerçevesinde El-Kaide ve IŞİD gibi Sünni grupların oluşturduğu örgütlerle mücadeleyi öncelemektedir.
Resmin diğer yarısı ise eksik. Yabancı savaşçıların bir de Şii milisler kısmı mevcut. Bu kısım, IŞİD ile mücadele konusunda İran ile örtülü bir ittifak içinde olan ABD tarafından ihmal edilmekte. Halbuki, İran'ın gücünden rahatsız olan çevrelere göre bölge Sünni IŞİD'den kurtulurken Şii IŞİD oluşturulması tehlikesi ile karşı karşıya. Şii milislerin terörizm bağlamında Batı başkentlerine tehdit oluşturmaması bu ihmalin ana açıklayıcı sebebi. Ancak yakın tehdit olarak görülen IŞİD ile mücadelede kullanılan bu grupların öncelikle Irak ve Suriye'de Sünnilere yönelik şiddeti yükseltmesi kuvvetle muhtemel. Bu durum İran'ın Şii dünyada liderliğini pekiştirirken Sünni dünyada Şiilere yönelik nefreti körükleyen bir mahiyet kazanmakta.
İran'ın 40'a yakın TV ve yayın organı üzerinden oluşturmaya çalıştığı yumuşak gücünün tesiri Şiilerle sınırlı kalmakta. Sert gücü öne çıkan İran Sünni dünyada ötekileştirilmenin objesi haline gelmekte. Bu "Şiici yayılma" hem milli çıkarların ve stratejilerin din kisvesine bürünmesi olgusunu (teopolitik) hem de Sünni dünyada tekfirci akımları beslemektedir.
Bölgesel güçlerin İran'ı dengelemesi bölgede düzenin kurulmasına katkı sağlayacaktır. Türkiye ve S. Arabistan'ın yakınlaşmasını bu şekilde anlamak gerekir. Sünni-Şii bloklaşması teopolitiği ve tekfirciliği daha da büyütecektir.
[Sabah, 10 Mart 2015]