Irak'ta 10 Ekim'de yapılan erken genel seçimlerin sonuçlarına göre, Şii lider Mukteda es-Sadr'a bağlı Sadr Grubu 70 sandalye elde ederek seçimin kazananı oldu. 329 sandalyeli parlamentonun 70 üyesini kazanmaları, büyük bir zafer olarak değerlendirilebilir. Sadr grubunun aksine İran yanlısı gruplar başta Fetih ittifakı olmak üzere büyük bir hezimete uğrarken, eski Parlamento Başkanı Muhammed Halbusi'nin Takadddum Partisi ikinci, eski başbakanlardan Nuri Maliki'nin Kanun Devleti Koalisyonu ise üçüncü parti konumuna yerleşti. KDP de 34 sandalye kazanarak, KYB ve Goran gibi muarızları karşısında yine büyük bir başarı elde etmiş oldu.
Seçime katılım oranı ise yüzde 41'de kaldı. Bu oran ABD işgali sonrası en düşük seçime katılım oranı olarak kayda geçti. Irak'ta siyasete olan güvenin gittikçe aşındığının bir tezahürü. Ülkedeki etnik ve mezhebi ayrıma dayalı siyasal sistemin daha ne kadar sürdürülebileceği noktasında şüpheleri artıran olumsuz bir gelişme. Ayrıca yolsuzluklar altında ekonomik, toplumsal sorunlarla boğuşan Irak halkının seçimlerden pek de bir ümidinin olmadığını bize gösteriyor.
Bu tespiti yaptıktan sonra sonuçlara odaklandığımızda Sadr Grubunun bu seçimde de birinci olmasının hükümet kurma görevini alması anlamına geldiğini görüyoruz. Bu anlamda Barzani liderliğinde 34 sandalye kazanan KDP'nin Sadr ile hareket etmesi kuvvetle muhtemelken, Sünni lider Muhammed Halbusi'nin 38 sandalye alan Takaddum Partisi de en güçlü Sünni parti olarak bu ittifaka katılabilir. Dolayısıyla İran'ın ülkedeki etkisini kıracak, Türkiye'ye ise görece çok daha fazla pozitif yaklaşacak bir iktidar şekillenebilir. İran'a yakın siyasi oluşumlar ise seçim sonuçlarını tanımayacaklarını ortaya koyarak ön alıcı hamleler yapma arayışında görünüyorlar. Ülkedeki ilgili güç mücadelesinin devam edeceğini öngörebiliriz.
PKK HEZİMETE UĞRADI
Türkiye açısından Kuzey'de IKBY ve statüsü tartışmalı bölgelerdeki seçim sonuçları da ayrıca önem arz ediyor. Özellikle PKK'ya bağlı parti ve bağımsız siyasilerin olası performansları Türkiye'nin Irak'ın kuzeyinde sergileyeceği askeri ve siyasi hamleler açısından belirleyici olacaktır. Bu bağlamda Türkiye açısından çok olumlu bir fotoğraf ortaya çıktı diyebiliriz.
PKK'nın Süleymaniye'de Sincar'a kadar tüm alanlarda büyük bir hezimet yaşadığı görüldü. PKK'ya bağlı Tevgera Azadi adlı örgütün, Süleymaniye ve Kerkük'te gösterdiği 4 bağımsız aday anlamlı oylar dahi alamayarak seçilemediler. Süleymaniye 4. bölgeden Muhammed Hasan, 2. bölgeden Ronak Macid ve 5. bölgeden Yusra Receb ile Kerkük 1. bölgeden Şirin Abdullah'ın oy sayısının 100'ü dahi aşamadığı görülüyor.
Sincar'da da KDP adayları PKK'nın kurduğu ve Haşdi Şaabi'nin de desteklediği PADE (Partiye Azadiya Demokrasi a Ezidiyan)'ye karşı tüm vekillikleri kazarak büyük bir zafer elde ettiler. PKK'nın iki yıldır Sincar'a girmesine izin vermediği Sincar kaymakamı Mahma Halil 16 bine yakın oy alırken, Viyan Dahili de on binden fazla oy alarak seçildi. PKK adayları ise Haşdi Şaabi ile olan ittifaklarına rağmen toplamda birkaç bin oy dahi alamamış görünüyor.
Böylelikle PKK'nın Sincar da dahil olmak üzere Süleymaniye ve Kerkük'te de iddia ettiği gibi bir halk desteği olmadığı da net bir şekilde görülmüş oldu. Ayrıca sözde "Sincar özerk yönetiminin" de aslında kağıt üstünde olduğu teyit edilmiş oldu. PKK'nın son dönemlerde Peşmerge ile çatışmasının örgütün sahip olduğu az miktardaki sempatiyi de kaybetmesini beraberinde getirmiş olduğu görülüyor. Elbette bu durum Türkiye'nin terörle mücadelesinde yeni imkanları beraberinde getiriyor.
[Sabah, 16 Ekim 2021]