Bir Ramazan ayına daha kavuşmuşken, “yokluğun" ne demek olduğunu, ancak sonu ödülle biten geçici saat dilimleri ölçüsünde bir parça hissetme imkânı buluyoruz. His diyorum zira ifa edilen, gerçeğiyle kıyaslanamayacak derecede hafif. Bununla birlikte, hakiki yokluğu yaşayanları akla sıkça düşürmesi açısından da, oldukça etkili. Zira şöyle bir başımızı çevirip baktığımızda, dünyanın dört bir yanındaki kıtlık ve açlıkların amansız bir şekilde devam ettiğini görüyoruz. Bu yokluklar diğer yandan çeşitli sağlık sorunlarını da tetiklerken, ilgili ülkelerin bir kısmında ölümcül hastalıklar da kol geziyor. Hatta özellikle Ortadoğu ve Afrika'da gözlenen söz konusu tablo kapsamında, son zamanlarda “insani kriz" alarmının verildiği yerler de var.
Bu nedenle, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından (Suriye ve Irak gibi her daim endişe ettiğimiz ülkelerin yanı sıra) 3. mertebede acil kriz vakası olarak ilan edilen Güney Sudan ve Etiyopya'daki duruma bugün kısaca değinmek istiyorum.
SAVAÅž, KITLIK VE KOLERA
BM'nin Şubat ayında kıtlık ilan ettiği Güney Sudan'da durum giderek kötüleşiyor. 2011 yılında bağımsızlığa karar verip Sudan'dan ayrılan ülke, farklı etnik grupların sürdürdüğü çatışmalar ve düşmek bilmeyen siyasi tansiyon sonucu adeta çöküyor. Varılan noktada ekonomik vaziyetin vahametiyle birlikte, G.Sudan resmen insani bir krize girmiş durumda. Bugün ülkede milyonlarca insan yardıma muhtaçken, asayişin sağlanamaması hayatları darmaduman eden birincil faktör rolü oynuyor.
Bu bağlamda, canını kurtarmak için G.Sudan'dan göç edenlerin sayısı da giderek artıyor ve bugüne kadar ülkeyi terk edenler arasında 1 milyonu aşkın da çocuk olduğu belirtiliyor. Üstelik gerek göç eden gerekse ülke içinde yerinden edilen ya da asker olmamak için kaçan çocukların önemli kısmının kimi kimsesi yok. G.Sudanlı çocukların yüzbinlercesi de, ne yazık ki yetersiz beslenme sonucu ölüm riskiyle burun buruna… Çocukların bu içler acısı durumuna bir de yetişkinlerin halini eklediğimizde, tablo kopkoyu bir renk alıyor.
Ki bu tabloda, ayrıca bu yıl feci şekilde yayılan kolera salgını da var. Zira ülkede bugüne kadar tespit edilen ilgili vaka adedi 8 bine yaklaşırken, bu sebeple hayatını kaybedenlerin sayısı da giderek artıyor.
KURAKLIK MAHVEDÄ°YOR
Öte yandan bir diğer acil alarm veren Afrika ülkesi olan Etiyopya'da aşırı sıcaklarla pekişen kuraklığın özellikle güney bölgede bu yıl da hissedilmeye devam etmesi, büyük bir insani krizi tetiklemiş durumda... Bu doğrultuda ülkede ciddi su kıtlığı eşliğindeki uzun kesintiler bitmez bilmezken, mahsul kayıplarının da etkisiyle gıda hususunda vahim problemler yaşanıyor. Ülkede 6 milyona yakın insan şiddetli açlıkla karşı karşıya iken, yine milyonlarcası güvenli içme suyuna erişemiyor. Üstelik böyle bir ortamda, bu yıl halkın başına bir de akut ishal (AWD) hastalığı musallat oldu. WHO verilerine göre, yılbaşından Mayıs ortasına kadar 33.145 AWD vakasının görüldüğü ülkede, maalesef 776 kişi de bu sebeple hayatını kaybetti.
Ve yeri gelmişken bir parantez açacak olursam; Etiyopya, kuraklığın mahvettiği tek Doğu Afrika ülkesi değil malum. Somali başta olmak üzere, bölgedeki diğer bazı ülkelerde de kuraklık hasebiyle yaşanan gıda krizi, milyonlarca insana hayatı zindan ediyor. Öte yandan parantezi kapamadan bir ekleme daha yapmam gerekirse, WHO tarafından yine acil bölge ilan edilen ve Mart ayında bu köşede gündeme getirdiğim Yemen'de de kriz halen sürerken, halk şu günlerde bir de yeniden patlak veren kolera illetiyle boğuşuyor. Son 1 aylık süre içinde 400'ün üzerinde ölüme sebebiyet veren koleradan, onbinlerce Yemenli etkilenmiş durumda…
Kısacası; yoksulluk, savaşlar ve kuraklıkla gelen açlıklar ve peşi sıra dadanan ölümcül hastalıklar, 2017 senesinin göbeğindeki dünyada şiddetli insani krizlerin yaşanmasına neden oluyor.
Buna maruz kalan biçare halklar, şüphesiz topraklarında istikrar ve kalkınma görmeye nicedir hasret. Öte taraftan insanca yaşamak şöyle dursun, bugün hayatta kalabilmek için ise, dünyanın uzatacağı yardım eline ölümüne muhtaç…
[Yeni Şafak, 30 Mayıs 2017].