IMF’nin Türkiye Revizyonu
21. yüzyıl teknolojik dönüşümle ilerliyor. Ülkeler teknolojik altyapılarını kuvvetlendirmek için rekabet ediyorlar. Yapılan çalışmaların rakip ülkelerden korunması için tedbirler alınıyor. Araştırma ve Geliştirme (Ar-Ge) alanı mevcut rekabetin temelini oluşturuyor. ABD ve Çin kendi aralarında teknolojik yarışı hızlandırırken dördüncü sanayi devrimi olarak isimlendirilen süreç giderek güçleniyor.
Paylaş
21. yüzyıl teknolojik dönüşümle ilerliyor. Ülkeler teknolojik altyapılarını kuvvetlendirmek için rekabet ediyorlar. Yapılan çalışmaların rakip ülkelerden korunması için tedbirler alınıyor. Araştırma ve Geliştirme (Ar-Ge) alanı mevcut rekabetin temelini oluşturuyor. ABD ve Çin kendi aralarında teknolojik yarışı hızlandırırken dördüncü sanayi devrimi olarak isimlendirilen süreç giderek güçleniyor.
TEKNOLOJİK DÖNÜŞÜM
Elektrikli araçlar, yeni nesil hava araçları, uzay teknolojisi, silah sanayi ve orta-üst düzey teknoloji üretim kapasitesiyle Türkiye de yaşanılan dönüşümden etkilenen-etkileyen aktörler arasında bulunuyor. Türkiye’nin eriştiği üretim kapasitesi 140 binden fazla fabrikada işlevsel hale getiriliyor. Bu temel üretiminin ana omurgasını ise 15 milyar dolar sınırını aşan Ar-Ge harcamaları sağlıyor. 2002’de 1,2 milyar dolar Ar-Ge harcaması yapan Türkiye toplam Ar-Ge harcamalarını 15 milyar doların üzerine taşıdı. 2002-2023 arasında 151 milyar dolar toplam Ar-Ge harcaması yapan Türkiye, 2024-2028 arasında 150 milyar dolar daha Ar-Ge harcaması yapmaya hazırlanıyor.
Mevcut yatırımların bir sonucu olarak IMF, Türkiye ekonomisi hakkındaki tahminlerinde yukarı yönlü revizyon gerçekleştirdi. 2023’te 1,154 trilyon dolar büyüklüğe erişen Türk ekonomisinin 2028’de 1,575 trilyon dolar olmasını bekliyor. Türkiye ekonomisindeki büyüme altyapısında ise Ar-Ge’nin yadsınamaz bir yeri var.
Ar-Ge HARCAMALARINDA ALTYAPI
Ar-Ge harcamaları bir bütün olarak ele alındığında farklı teknoloji yoğunluğuna sahip sektörlerde kullanılabilmektedir. Kalkınmış ülkelerde ağırlıklı olarak yüksek teknoloji gerektiren alanlarda kullanılan Ar-Ge harcamaları az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde daha düşük teknoloji üretim yapılan sektörlere kayabilmektedir. Türkiye 2002-2023 döneminde gelişmiş ülke statüsünü elde etmek için fiziki altyapısına 770 milyar dolarlık yatırım yaparken dışardan 266 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırım çekti. Yapılan kamu, özel ve yabancı yatırımlar Türkiye’nin ihracat kapasitesini ve teknoloji üretme altyapısını ciddi anlamda geliştirdi. 2023’te 80 bine yaklaşan Türkiye’de faaliyet yürüten yabancı firma sayısı mevcut gelişimin bir yansıması olarak okunabilir.
EKONOMİK DEĞİŞİM YAŞANIYOR
Türk ekonomisindeki değişimi ihracat yapısındaki dönüşümden de okumak mümkündür. 2002’de alt-orta yoğunlukta üretim ve ihracat yapan Türkiye, 2023’te orta-üst teknoloji gerektiren sektörlerde ihracat yapmaya başlamıştır. Toplam ihracat içerisinde en büyük payı alan orta-üst teknoloji üretim yapısı Türkiye’nin ekonomik olarak değişim geçirdiğinin bir göstergesidir. Bunun en önemli itici gücü ise Ar-Ge harcamalarındaki artıştır. 2002’de kişi başı 17 dolar Ar-Ge harcaması yapan Türkiye 2023’te mevcut rakamı 170 dolar sınırına taşıyarak büyük bir artış kaydetmiştir. 2023’te 15 milyar dolar seviyesini aşan Ar-Ge harcamaları satın alma gücüne göre Türkiye’yi en fazla Ar-Ge harcaması yapan ülkeler ligine taşımıştır. Bu artışın yansıması olarak Aselsan, STM, Türk Telekom, Türk Hava Yolları ve TOGG gibi firmalar küresel sıralamalarda yerini kuvvetlendirmiştir.
ÖNÜMÜZDEKİ BEŞ YIL
IMF’e göre Türkiye’nin milli geliri 2023’te 1,154 trilyon dolar aşarak tarihi bir rekor kırdı. Kişi başı gelirde 13,400 dolar seviyesine yaklaşılırken Cumhuriyet tarihinin en yüksek milli gelir rakamına ulaşıldı. Küresel ekonomiden tarihte ilk kez yüzde 1,1’lik pay da 2023’te elde edildi. Enflasyonla mücadelenin başarıya ulaşmasıyla daha fazla hissedilecek olan refah artışının 2024-2028 döneminde sürmesi bekleniyor. 2024’te 1,34 trilyon dolarlık büyüklüğe ve 15.400 dolarlık kişi başı gelire erişecek olan Türkiye’nin, IMF’ye göre gelişmiş ülke statüsü kazanması ve yüksek gelirli ülkeler seviyesine yükselmesi bekleniyor. 2024’te küresel ekonomiden yüzde 1,22 pay alması beklenen Türkiye’nin 2028’de yüzde 1,4 paya sahip olması bekleniyor. Gelir dağılımındaki düzelme, fiyat istikrarı ve mali disiplinin işleme alınmasıyla daha fazla hissedilmesi beklenen refah artışının toplumun geneline yayılması 2024’ün ikinci çeyreğinden itibaren olabilir. Fiyat istikrarının sağlanması temel bir girdi olarak Türk ekonomisinin en büyük önceliği haline gelmesi de mevcut refah artışıyla yakından ilgilidir.
POZİTİF İYİLEŞME
IMF’nin Türk ekonomisi hakkındaki tahminleri son üç yıllık süreçte sürekli yukarı yönlü olarak yenilendi. Dünya Bankası ve diğer uluslararası kuruluşların da benzer yönlü bir eğilim benimsediği görülüyor. Uluslararası finans kuruluşlarının Türkiye ekonomisi hakkında yayınladıkları raporlarda pozitif bir iyileşmeye işaret ediyor. Bu iyileşmenin temelinde ise Mehmet Şimşek’in maliye bakanlığına atanması ve rasyonel ekonomi politikalarına dönüşün önemli bir yeri bulunuyor. Merkez Bankasının enflasyonla mücadeleye yoğunlaşması ve parasal sıkılaşma önlemlerinin işleme alınması da mevcut pozitif iyileşmenin önemli bir girdisi olarak bulunuyor. Bütün halinde Türk ekonomisi tahminlerinin iyileşmesini rasyonel ekonomi politikalarına dönüşe bağlanmak genel bir yorum olarak okunabilir. Türkiye’nin insan kaynağı, üretim gücü, ticari rotaların merkezinde yer alması, ihracat merkezli yaklaşımı ve teknoloji yatırımları günümüzde yaşanılan imaj değişiminin temelini oluşturuyor. Geçmiş 22 yılda altyapıya 770 milyar dolardan fazla yatırım yapan ve 266 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım çeken Türkiye, uzun vadeli bir kalkınma politikası benimsedi. Benimsenen politika siyasi istikrarla birleşerek orta ve uzun vadeli politikalarda süreklilik sağladı. Sağlanan süreklilik karar alma mekanizmasının daha verimli kararlar almasına katkı sundu. Özellikle Ar-Ge yatırımlarının süreklilik kazanması ve geçmiş yıllara göre hızla artışı beraberinde Türk teknolojisini dünyaya tanıttı.
Türkiye günümüzde Avrupa’nın en büyük orta-üst düzey teknoloji üreten ülkesi olarak kalkınmasını sürdürüyor. Küresel ihracattan alınan pay yıllara göre artış gösteriyor ve dünya ortalamasının üzerinde teknolojik ürünler üretilebiliyor. Bölgesel krizlere kıyasla güçlü savunma sanayi ve askeri gücüyle bir istikrar halkasını andıran Türkiye, ekonomik gelişmesine süreklilik kazandırmayı hedefliyor.
[Yeni Şafak, 29 Kasım 2023]
Etiketler »
İlgili Yazılar