Türkiye, Suriye krizinin çözülmesi için neredeyse bütün taraflarla farklı seviyelerde müzakerelerini sürdürürken neredeyse her gün "çatışmasızlık" bölgelerinden saldırı haberleri geliyor.
Yoğun görüşmeler sonucunda varılan İdlib mutabakatı rejim ve Rusya tarafından neredeyse her gün ihlal ediliyor.
"Terör" bahanesi ile yapılan bombardımanların her birinde kadın ve çocuklar hayatlarını kaybediyorlar.
Her bombardımanın yarattığı enkazın altından çocuk cesetlerinin çıktığını canlı yayında görüyoruz. Nisan ayının başından beri bu saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı yarısı çocuk ve kadın olmak üzere yaklaşık 650 kişi.
Esed rejimi ile Rusya'nın bu saldırıları, büyük ümitler bağlanan İdlib mutabakatını, İdlib'de yaşayan dört milyon insanın nezdinde anlamsızlaştırıyor.
Dahası Türk gözlem noktalarına yapılan saldırılar, Rusya ve rejime olan güveni sarsıyor.
Halbuki bir yandan Astana mekanizması işlemeye devam ediyor.
Barışçıl çözüm için belirlenen Anayasa komisyonunun oluşturulması başta olmak üzere, HTŞ'nin dönüştürülmesi, terör örgütlerinin nasıl etkisizleştirileceği, sivillerin nasıl korunacağı, insani yardımların ulaştırılması gibi konulardaki müzakereler hız kesmeden devam ediyor.
Bu müzakereler de aslında Türkiye ile Rusya'nın Suriye konusundaki iş birliğinin hayati önemine işaret ediyor.
Bu iş birliği olmaksızın Suriye krizinin çözülemeyeceğini artık herkes gördü.
Dahası bu iş birliğinin alternatifi ise oldukça kötü senaryolara gebe.
Suriye'nin bölünmesi, büyük bir kısmının tahrip olması, DEAŞ benzeri terör örgütlerinin yeniden hortlaması ve çatışan tarafları yok olma aşamasına getirecek yeni bir çatışma döneminin başlaması bu senaryonun öngörülebilir kısımları.
Bu senaryodan ne Rusya ne rejim ne de muhalifler bir şey kazanamayacak.
Aksine herkes daha çok şey kaybedecek.
Bu durum bile Türkiye ile Rusya arasındaki müzakere ve işbirliğinin neden devam etmesi gerektiğine işaret ediyor.
Ancak İdlib'in son birkaç aydır belirli aralıklarla havadan bombalanması kafalarda ciddi soru işaretleri yaratıyor.
Kaldı ki ne rejim ne de Rusya bu bombardımanlardan hiçbir kazanç elde etmiyor.
Rejimin Nisan ayında başlatır gibi yaptığı kara operasyonu da verdiği kayıplar dolayısıyla başlamadan bitti.
Zamanlama olarak bombardımanların iki dönemde yoğunlaştığı da dikkatlerden kaçmıyor.
Birincisi Türkiye ile ABD arasında müzakerelerin gerçekleştiği dönemler.
Bu dönemlerde amaç Türkiye'ye mesaj vermek ve ABD ile anlaşmasını zorlaştırmak. Halbuki olası bir anlaşma Rusya'yı tehdit eden bir sonuç yaratmayacak.
İkincisi de Astana görüşmeleri öncesi. Burada da Rusya her dönemde müzakere masasına eli güçlü oturmak istiyor.
Halbuki Türkiye'nin meseleye yaklaşımı bunu gerektirecek bir düzeyde değil. Cumhurbaşkanı Putin ile Erdoğan arasındaki güven düzeyi de bu anlamda önemli bir gösterge.
Tablo böyle iken İdlib'e yönelik saldırıları anlamak gerçekten zorlaşıyor.
Idlib Grozni'ye dönerse Suriye'nin diğer kısımları da bundan payını alır.
Anlaşılması gereken öncelikli bir gerçek varsa o da budur.
[Fikriyat, 17 Ağustos 2019].