ABD'li, İspanyol ve Fransız teröristler... YPG saflarında savaşıyorlar. Kiminin cesedi dönüyor ülkelerine kimisi de sağ. Ne olursa olsun batı ülkelerinin güvenlik güçleri ve mahkemeleri soruşturma başlatıyor.
Sağ dönene terör eğitimi almaktan ceza kesiliyor. Tabutu dönenin bağlantıları didik didik araştırılıyor, sorumlulara terör örgütüne adam kazandırmaktan soruşturma açılıyor. Yani batı ülkeleri YPG'yi bir terör örgütü olarak kabul ediyor. YPG saflarında, velev ki bir diğer terör örgütü olan DEAŞ'e karşı, savaşmış olan vatandaşlarını terörist olarak kabul edip yargılıyor, bağlantılarını araştırıyor, adam kazanma sistemini çökertmeye çalışıyor. Ama gelin YPG'yi resmen terör örgütü olarak kabul edin deseniz yanaşmazlar. Hatta Fransa örneğinde olduğu gibi YPG'nin çapulcu başlarını devlet sarayında 'özgürlük savaşçısı' diye ağırlarlar? Ortada bir ikilem, bir çelişki yok. Batı terörü kökten reddetmez. Ne getirip ne götürdüğüne bakar. YPG DEAŞ'e karşı savaşırken onu bir terör örgütü olarak görmez. Lafı eveler geveler, uzatır, ipe un serer, konuyu dağıtır ama YPG terör örgütüdür demez. Ama o YPG'nin saflarında savaşan bir vatandaşı ülkesine dönünce ucu kendisine dokunmaya başlar.
YPG'den öğrendiği terör ve propaganda tekniklerini acaba burada kullanır mı, başka terör örgütleri ile iş tutar mı diye kollarından tuttuğu gibi hapse atıverir.
Çıkarı böyle gerektirir... DEAŞ'ın geriletilmesi çıkarınadır. YPG bu alanda batının kuklası olmaya dünden razı olduğu için bu zahmetsiz ve maliyetsiz 'partner'i doya doya kullanır. Ülkesine gelince çıkar biter. Suriye'de özgürlük savaşçısı olan, İngiltere'ye döndüğünde terör eğitimi almış muhtemel teröristtir.
Çıkarlara aykırıdır, ulusal güvenliğe tehdittir, ülke için risktir. Yapılması gereken yapılır. Batılılara kızmamak lazım, onlar çıkarlarının gereğini yerine getiriyorlar. Ancak içeridekilere kızmak lazım. İçeride olup da bir türlü bizden olamayanlara. 'Batı medeniyeti' masalına hala inanan alıklara; Afrin'e yapılan operasyon cihat mıdır değil midir diye tartışan gafillere; çok uluslu terör örgütlerine karşı savaştığımız şu dönemde 'milliyetçilik yükseliyor' diye kaygılanan entel görünümlü kara cahillere kızmak gerekiyor. Hala nasıl bu kadar saf olabiliyorsunuz? Dünyayı okumaktan bu derece uzak olduğunuz halde nasıl millete akıl veriyorsunuz?
SENİN MAGANDAN, BENİM MAGANDAM
Bir zamanlar çok popüler olan Kelime Oyunu programının sunucusu Ali İhsan Varol 3.5 yıl hapisle yargılanacakmış.
Sunucunun eşi birkaç ay önce kocası tarafından hakarete uğradığı ve darp edildiği gerekçesiyle karakola başvurmuş.
Ayşe Varol'un şikayeti kabul edilmiş ve mahkeme başlıyormuş.
Ali İhsan Varol malum gezi kalkışmasının çapulcularını destekleyenlerdendi. Programında sokakları yakıp yıkan, duvarlara küfürler yazan, esnafın dükkanını yağmalayan vandalları öven içeriklerde sorular sormuştu. Sonra programı yayından kaldırılınca vicdan pazarlamasına başlamıştı. Şiddeti, terörü, vandalizmi, yağmayı öven programının yayından kaldırılmasından bir kahramanlık hikayesi devşirmeye çalıştı. Haber programlarına konuk oldu, gazetelere röportajlar verdi. Sahte kahramanların peşinden gitmeye pek meraklı şapşalların hayranlığını kazandı, fenomen oldu.
Şimdi ise karısına yumruk attığı ve hakaret ettiği iddiası ile mahkemelik oldu. Merak etmeyin, 'geziciler işte böyle karısını dövüyor' diyecek kadar ucuz değilim. Onu genelde Cumhuriyet gazetesinde veya amiral gemisinde yazanlar yapıyor. Bir de mezhepçi gazeteler var; adı sol kendisi faşist olanlar... Benim sorum ise şu; kadına şiddete, tacize, istismara karşı toplumsal duyarlılığın çok şükür yükselmeye başladığı, insanların hassasiyetinin arttığı, şiddet olaylarının üzerinin örtülmemesi için medyanın gündemine taşındığı bu günlerde, neden Ali İhsan Varol'un haberini gazetelerde görmedik?
Yoksa gezi çapulcusu diye bu haberi vermek işinize gelmedi mi? Yok canım, o kadar da ahlaksız olamazsınız!
CEVABI BELLİ SORU
Yanılıyor muyum, yoksa o kadar ahlaksız mısınız?
[Takvim, 19 Şubat 2018]