Cumhuriyet gazetesinin bazı yöneticileri FETÖ ve PKK terör örgütlerine destek oldukları iddiası ile gözaltına alındılar. Ve hemen bildik “basın özgürlüğü” yaygarası başladı. Türkiye’de demokrasi mevzi kaybediyormuş, ifade özgürlüğü kısıtlanıyormuş, basın organları kapanıyormuş.
Dillendirdikleri eleştiriden ziyade temenni. “Ah keşke demokrasi mevzi kaybetse, ifade özgürlüğü kısıtlansa, basın organları kapansa ne güzel olurdu” diye iç çekiyorlar. Hakikat ise farklı! Bu felaket senaryolarına karşı Türkiye’nin sigortasının ne olduğunu 15 Temmuz gecesi hep beraber gördük ve gösterdik. Türkiye bir yere gitmiyor, gitmez, gitmesine Türk toplumu müsaade etmez. Hürriyetine ne kadar düşkün olduğunu bir kere daha gösteren Türk toplumunun hürriyetini kimse kısıtlayamaz. Aklı başından gitmiş çılgınlar buna niyet ederse, milletin çelik sinesine çarpıp dururlar.
Türk toplumu 15 Temmuz’da sadece hürriyetine değil vatanına da ne kadar düşkün olduğunu ortaya koydu. Özellikle bazı ağzı karaların “bilinçsiz, bilgisiz, sürü” diye iftira ve hakaret ettikleri toplum kesimleri ne kadar erdemli ve donanımlı olduklarını gösterdiler. “Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır” edebiyatı yapanlar bankamatik kuyruğuna girerken bankayı da, ekonomiyi de, vatanı da, edebiyatı da kurtardılar. Bu insanlar vatanları için yaptıkları fedakârlık karşısında tek bir şey bekliyorlar; devlet çarkının yeniden etkin ve güçlü bir şekilde dönmesi ve “toplum ve devlet düşmanları”nın cezalandırılması.
Çok şükür beklenti boşa çıkmıyor. FETÖ illetinden temizlenen devlet daha hızlı ve etkin bir şekilde çalışıyor. Terör örgütü ve destekçileri ile daha etkili mücadele ediyor. Dağdaki teröristin yanında şehirdekine, devlet dairesindekine, belediyedekine ve gazetedekine de hesap soruyor. Cumhuriyet gazetesine düzenlenen operasyon da bu kapsamda gerçekleştirildi. Gazetenin terörle ilişkilerini temin ettiğinden şüphelenilen yöneticileri gözaltına alındı. Ve tabii ki basın özgürlüğü korosu zaman geçirmeden sahneye çıktı.
Koro aynı nakaratı tekrarlayıp duruyor. Türkiye’de basın özgürlüğünün gerilediğini, gazetecilerin tutuklandığını söylüyor. Ancak bu iddialarını somut delillerle gerekçelendiremiyor. Kimsenin itiraz etmeyeceği “basın özgürlüğü demokrasi için vazgeçilmezdir” türünden sloganları tekrar ederek haklı çıkmaya çalışıyor. Gelin somut konuşalım kimmiş şu tutuklu gazeteciler denildiğinde her biri önümüze farklı bir liste koyuyor. Listedeki isimler birbirini tutmadığı gibi aralarında gazeteci de yok. Büyük bir kısmının sarı basın kartı yok. Diyelim ki gazetecilik faaliyeti basın kartıyla mukayyet değil. Pekâlâ basın kartı sahibi olmadan da gazeteci olabilirsiniz. Ancak listenin tek tutarsızlığı bu değil. Tutuklu gazeteci diye ismi verilenlerin birçoğunun sosyal güvenlik kaydı bile yok. Yani bu kişiler herhangi bir gazetede veya başka bir kurumda çalışan kişiler de değiller. Onu da geçtik diyelim, tutuklandıkları suçlara bakalım o zaman. Aralarında gasptan tecavüze kadar çeşitli adi suçlardan tutuklananlar var.
Türkiye’ye karşı adil olmalarını beklemiyoruz ama en azından biraz tutarlı olmaları gerekir. Doğru düzgün bir liste bile oluşturamayanlar Türkiye’yi özgürlükleri kısıtlamakla suçluyorlar. Bir diğer iddiaları ise kapanan gazeteler. Terörle münasebetlerinden dolayı kapanan gazeteleri “muhalif seslerin kısılması” olarak pazarlıyorlar. En az diğeri kadar tutarsız ve ciddiyetsiz bir iddia. Bir liste yapıp kaç gazetenin kapatıldığını bile ortaya koymuyorlar. Çünkü somut delillerle konuştukça yalanları ortaya çıkar. Evet son dönemde Türkiye’de kapatılan bazı gazeteler var. Mesela Zaman gazetesi, hani şu 15 Temmuz darbesinin faili FETÖ’nun propaganda makinesinin amiral gazetesi veya Özgür Gündem; PKK yöneticilerinin düzenli köşe yazdığı gazete. Kapatılan gazeteler konusunda cevap veremedikleri bir soru var; peki siz kendi ülkenizde DAEŞ’in herhangi bir yayın organına müsaade eder miydiniz?
Aslını isterseniz dertleri de basın özgürlüğü filan değil. Maksatları eldeki tüm imkânlarla Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak. Kavgada yumruk sayılmaz prensibince akla yatkın veya değil bütün argümanları kullanıyorlar. Tam da bu nedenle 15 Temmuz dâhil ülke tarihindeki hemen bütün darbelere destek olmuş Cumhuriyet gazetesini kırmızı çizgi ilan ediyorlar.
[Türkiye, 3 Kasım 2016].