Biri en az benim yaşımda, biri de babamın. Ellerinde pankart. "Aydınlık bir Türkiye için okullarımızı geri istiyoruz" yazıyor. Yanlış anlaşılmasın, üniversiteden değil, liseden bahsediyorlar. Hepimiz bal gibi biliyoruz. Dertleri gençler, yahut gençlerin eğitimi değil. Onlar nöbetçi eylemci. Yeni bir devrim hayaliyle oradalar. Sadece pankart da yazmıyorlar. Gençler için bildiri de yazıyorlar. Son yazdıkları bildiri pek bir devrimbaz! Bildirinin öznesi "liseli genç." Sadece metnin mi, aynı zamanda tarihin de maşallah! Bu liseli genç, "gücünü tarihinden alıyor, neşesini mücadelesine katarak büyüyor"muş. "Gericiliğin her çıktığı yerde yumruk olup patlıyor"muş! "Her şeye rağmen üretiyor"muş! Onunla yetinmiyor, "paylaşıyor, sorguluyor ve geleceğini çiziyor"muş. Bu liseli gencin "sırtını dayadığı yegâne kuvvet Atatürk ve Cumhuriyet değerleri" imiş. Görüldüğü üzere bu süper kahraman genç, her şeye rağmen üreten, neşeli ve devrimci bir kişilik. Bilmem farkında mısınız? Son zamanların modası, hedonizmle başkaldırı fantezilerini birleştirip süslü devrimler üretmek için gayret etmek. Bunlar yoksa hep şu "eğlenerek öğrenme" paradigmasının bir ürünü mü? Şimdi de "eğlenerek devirmek"ten dem vuruyorlar. Bunlara göre devrimin iki safhası var. Birinci aşama "vur patlasın" aşaması. İkinci safha "çal oynasın" safhası. Yaşam tarzı savunusu ile devrim çağrısı yapmak ne garip şey anne! Belli başlı liselerden ve onların ailelerinden başkaldırı ortamı inşa etmelerini bekleyenler kimler? Gezi'yi ve sonrasındaki paçozlukları planlayanlar kimlerse onlar. Cumhuriyet mitinglerine yön veren ruh da aynı, Gezi kalkışmasına iştirak eden ruh da. Türk Solu da, Aydınlıkçısı da, Ulusalcı Kemalisti de burada figüran. Güya geçmişler karşımıza gaz veriyorlar. Mustafa Kemal de direnişe askeri lisedeyken başlamış! İş yine koca yürekli 15'liklere düşmüş! Günümüzün liselileri Çanakkale 15'liklerine benziyormuş! Bu sefil zihniyet, Türkiye tarihinde sokakları kan gölüne çeviren zihniyettir. "Anti-emperyalist" görünüp sömürgecilerin ekmeğine yağ sürenler bunlardır. Yıllarca kendi emelleri için gençleri sahaya süren bu çapsızların yeni oyuncakları "Kemalist ailelerin çocukları"nın yoğun olarak bulunduğunu düşündükleri liseler. Liselerden bekliyorlar devrimi. Bir de "belki Tayyip gider" hülyalarıyla bu sefillere alkış tutan bir güruh var. Değil mi ki, söz konusu olan devrimse toplumsal barış da, siyasal istikrar da, ekonomik büyüme de teferruattır! Türkiye'nin gayrı milli muhalefetinin aslı esası bu işte. Hal böyle olunca yapıcı muhalefet vazifesi de iktidara düşüyor. Garip bir hal bu da. İktidarın kendi üzerine daha fazla düşünmesi, daha fazla muhasebe yapması gerekiyor. Yapacak bir şey yok. Düşünecek, muhasebe yapacak. Bir de malum "durmuş bir saat bile günde iki kez doğruyu gösterir" derler. Öyle görünüyor ki bu ülkenin muhalefet aktörleri bu performanslarıyla iktidarın özdüşünümselliğine katkı sunuyorlar. Bize de bununla avunmak düşüyor...
[Sabah, 15 Haziran 2016].