12 Haziran seçimlerine sayılı günler kala Güneydoğu'da yükselen tansiyonu yerinde görmek ve partilerin son durumunu yakından izlemek üzere geçen hafta Van, Hakkâri veŞırnak'taydım. Bütün ihtişamıyla baharın yaşandığı bölgede, siyasal iklimin aynı güzellikte ve netlikte olmadığını öncelikle söylemem gerekiyor. Kürt meselesinin çözümü konusunda yapılan iyileştirmelere ters biçimde şiddetin yeniden yükselmesi, Türk kamuoyunda atılacak adımların yerindeliği konusunda tereddütleri güçlendirebilir. Yükselen gerilim, seçimlerden sonra mevcut tartışmaların daha da şiddetleneceğinin ve Ankara üzerindeki basıncın artacağının işaretlerini veriyor. Öcalan'la görüşmelerin devam ettiği bir dönemde "çözüm çadırları, alternatif cuma, kepenk kapatma, oturma eylemleri, yürüyüşler ve sokağa çıkma yasağı" ilan etme gibi eylemlerle tansiyonun bu derece yükseltilmesi, seçimlerden sonra "PKK'nın vites büyüteceği" fikrini güçlendiriyor. PKK, kamuoyu ilgisinin seçime odaklandığı bir dönemde Kürt sokağını paralize ederek pazarlık gücünü artırmak ve siyasal hegemonyasını pekiştirmek istiyor.
Örgütün bu stratejisi bu dönemde kısmen başarılı olsa da kepenk kapatma konusunda dillendirilemeyen derin hoşnutsuzluk ve toplumu baskılama arayışları bölgeden sessiz bir çığlığınyükselmesine yol açıyor. Kürtler, ne devletin ne de örgütün bir tahakküm aracı haline dönüşmesini istemezken, özellikle son dönemde PKK'nın insanların gündelik hayatını ve mahremlerini kontrol etme isteği, şimdilik dışa vurulamayan bir tepkinin birikmesine neden oluyor. PKK'nın, doksanlı yıllardaki OHAL Valiliği pratiklerine öykünmesi ve halka karşı ceberut tavrı "orta sınıf" Kürtlerde soru işaretlerinin çoğalmasına yol açıyor. Örgüt, ideolojik bir körlük yaşıyor ve "devrimci şiddetten" aldığı gücü halk üzerinde kötüye kullanıyor.
Psikolojik üstünlüğünü kaptırmak istemeyen parti: BDP
BDP, 12 Haziran seçimleri öncesinde bölgedeki en rahat partilerden biri olarak, AK Parti'yi rakip görüyor. Bağımsız adayların yaşadığı "yüksek özgüvenin, özgüven zehirlenmesine" dönüşme ihtimali, BDP'ye pahalıya mal olabilir. BDP'ninbölgelemede yaptığı hatalar, stratejisini yerel seçim sonuçlarına göre yapması, sürekli eylemliliğin yarattığı tedirginlik ve zaten kazanıyoruz yaklaşımı hedeflediği sonuçları almasını engelleyebilir. Aslında eylemsizlik sürecinde yapılan operasyonlar ve hız kesmeden devam eden KCK tutuklamaları BDP'lilerin kampanya yapmasına gerek bırakmıyor. Ancak buna rağmen BDP'lilerin 24 saat sokakta, AK Partililerin ise salonlarda olduğunu söylememiz gerekiyor. BDP, geçmişte RP'nin yaptığı "kapı siyasetini" başarıyla yürütüyor ve girilmedik ev bırakmıyor. Bağımsız adayların kampanyalarını "Erdoğan karşıtlığı" ve AK Partinin "açılım" sürecinde Kürtlere verdiği sözleri yerine getirmediğini üzerinden yürüttükleri görülüyor.
Doğu'daki değil, Batı'daki Kürtlerin oyuna talip parti: CHP
Kemal Kılıçdaroğlu'nun Baykal döneminde görülmedik biçimde Güneydoğu'ya ilgi göstermesi ve peş peşe mitingler yapması CHP'nin Kürt sorununda siyaset değişikliğine gittiğinin işaretlerini veriyor.