2016 yılı ikinci çeyreÄŸi hem küresel ekonomideki birçok geliÅŸmenin hem de Türkiye’de yaÅŸanan iç diÂnamiklerin etkili olduÄŸu bir süreç olmuÅŸtur. Küresel ekonomiye bu çeyreÄŸin sonuna doÄŸru yaÅŸanan Brexit damgasını vurmuÅŸtur. Ä°ngiltere’de yapılan referandumun beklenenin aksine ayrılma kararı ile sonuçlanması küresel piyasaların derinden sarsılmasına neden olmuÅŸtur. Nisan ve Mayıs aylarında ABD’nin makroekonomik göstergelerinde oluÅŸan iyimser hava dolayısıyla FED’in faiz artırma ihtimalinin de 2016 yıl sonunda gerçekleÅŸmesi beklenmektedir.
Avro alanında ise açıklanan verilerden ılımlı bir havanın sürdüğü ve beklentilere paralel olarak para politikasında değişikliğe gidilmediği görülmüştür. Bunun yanında 2016 yılının ilk çeyreğinde açıklanan yüzde 6,7 büyüme ile 2009 yılından bu yana en düşük büyüme performansını sergileyen Çin, küresel piyasaları etkisi altına almaya devam etmektedir. Özetle FED ve Çin’den kaynaklı küresel risk iştahında azalma ve temkinli bir havanın devam ettiği görülmektedir. Öte yandan petrol üreticisi ülkeler arasında üretimi kısıtlamaya yönelik ortak bir anlaşmaya varılamamasına rağmen petrol fiyatlarındaki toparlanma devam etmektedir. Yaşanan bu gelişmelerin Türkiye ekonomisine yansımaları yakından takip edilmektedir.
Diğer yandan Mayıs ayının ilk haftalarında eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun istifası sonrasında işbaşına gelen yeni hükümet piyasalar tarafından pozitif karşılanmıştır. Bu durum yurt içine yönelik risk algısının azalmasını da beraberinde getirmiştir. Bunun yanında Merkez Bankasının 2016 yılı 2. çeyreğini oluşturan Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında 50’şer baz puan faiz indirimine gitmesi de Türkiye ekonomisini etkileyen bir diğer unsur olmuştur. Öte yandan Brexit sürecinin en az iki yıl süreceği düşünüldüğünde en büyük ikinci ihracat pazarı olan İngiltere ile ticari ilişkilerin kısa vadede olumsuz etkilenmemesi beklenmekte ancak orta ve uzun vadede bu durumun belirsizlik meydana getirmesi öngörülmektedir..