İran’da 1979 yılının Şubat ayında gerçekleşen İslam Devrimi bölgesel ve uluslararası alanda büyük yankı uyandırdı. Soğuk Savaş ve iki kutuplu dünya anlayışının hâkim olduğu dönemde İran’da meydana gelen devrim sadece İran’ın içerisine değil, dış dünyaya dair de yeni söylem ve yaklaşımıyla iki kutubun dışında bağımsız bir dış politika iddiasını güdüyordu. Dış politikasının teorik çerçevesini bu iddia ekseninde “devrimci” bir bakış açısıyla oluşturma gayretine giren İran, özellikle İmam Humeyni döneminde söz konusu söylemi pratize etme yoluna gitti. Sonraki dönemlerde ise her ne kadar teorik açıdan ilk dönem söylemlerinden vazgeçmediyse de pratikte bazı değişimlere uğradı ve bugüne kadar farklı açılımlara girdi.
“Ne Doğu Ne Batı” sloganıyla politik bağımsızlığa vurgu yapan İran, dış politikasını devletler yerine halklar ve hareketlerle yakın ilişkiler kurmak, dış politika ilişkilerini ekonomik çıkarlara göre ayarlamamak, İsrail ile mücadele edip Filistin halk hareketini desteklemek, büyük siyasi güçlerin stratejik çıkarlarıyla arasına mesafe koymak gibi temeller üzerinde kurup ülkenin tam bağımsızlığı, uluslararası arenada Müslümanların haklarının korunması ve ezilenlerin ezenler karşısında müdafaa edilmesi hedeflerini ortaya koydu..