BaÅŸbakan Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın açıkladığı DemokratikleÅŸme Paketi’nin en önemli baÅŸlıklardan birisi, seçim sistemine -özellikle %10 seçim barajına- iliÅŸkindi. KonuÅŸmasında mevcut seçim sisteminin katılımcılıktan uzak olduÄŸunu ve bu sebeple sistemde deÄŸiÅŸiklik yapma isteÄŸini daha önce de ifade ettiklerini belirten BaÅŸbakan ErdoÄŸan, seçim sistemi ile ilgili olarak tek bir öneride bulunmak yerine üç farklı alternatif sundu. Bunlar; %10 barajlı mevcut sistem ile devam etmek, barajı %5’e düÅŸürüp daraltılmış bölge sistemini tercih etmek veya barajı tamamen kaldırıp dar bölge seçim sistemine geçmek ÅŸeklindeydi.
Seçim sistemlerinden herhangi birisinin tercih edilmesinde, temsilde adalet ve yönetimde istikrardenilen iki temel deÄŸer arasında çatışma yaÅŸandığını ve bunlar arasında bir denge kurulması gerektiÄŸini görmekteyiz. Yani hem seçimlerde kullanılan oyların mümkün olduÄŸu nispette milletvekilliÄŸine dönüÅŸmesi saÄŸlanmalı; hem de siyasi partilerin küçülerek ufalanması ve hükümet krizleri önlenmelidir.
MEVCUT YAPIYA Ä°LÄ°ÅžKÄ°N TEMEL ELEÅžTÄ°RÄ°
Ülkemizdeki mevcut seçim sistemi, 1961 yılından beri kısa bir kesinti dışında ve zaman içerisinde yapılan bazı deÄŸiÅŸikliklerle elli yılı aÅŸkın bir süredir uygulanmaktadır ve güncel bir demokratik sistemdir. Mevcut yapıya iliÅŸkin temel eleÅŸtiri; bu seçim sistemine deÄŸil, % 10 oranındaki ülke seçim barajına yöneliktir. Batı demokrasilerinde ülke barajının hiç uygulanmadığı -yani sıfır olduÄŸu- ya da en fazla % 5 olduÄŸu göz önüne alındığında, ülkemizdeki %10’luk barajın kabul edilebilir olmadığı açıktır. Böylesine yüksek bir barajın büyük oranlarda oyun Meclis’te temsiline engel olabileceÄŸi ve ciddi temsilde adalet sorunları çıkarabileceÄŸi, en çarpıcı bir ÅŸekilde 2002 yılı seçimlerinde görülmüÅŸtür. Bu seçimlerde % 45 civarındaki bir oy Meclis’te hiç temsil edilememiÅŸti.
BAÅžBAKAN’IN ÖNERÄ°LERÄ°NE DAHA GENEL BÄ°R BAKIÅž
Yapılan açıklamaya bakıldığında, BaÅŸbakan’ın birinci öneri olarak, mevcut % 10’luk barajlı sistemin devam edebileceÄŸini söylediÄŸini görüyoruz. Kanımızca mevcut tecrübe ve eleÅŸtirilerden sonra bu sistemle devam etmeyi bir alternatif olarak görmek mümkün deÄŸildir. Kaldı ki, konuya iliÅŸkin açıklamasında seçim sisteminin deÄŸiÅŸmesi gerektiÄŸini bizzat BaÅŸbakan’ın kendisi de ifade etmiÅŸtir.
BaÅŸbakan’ın sunduÄŸu ikinci öneri ise barajın %5’e düÅŸürülmesi ve daraltılmış bölge sistemine geçilmesidir. BaÅŸbakan’ın açıklamasından anlaşıldığı kadarıyla, daraltılmış bölge sistemi ile kastedilen, mevcut seçim sistemi sürdürülerek, seçim bölgelerinin her birisinin beÅŸ milletvekili çıkaracak ÅŸekilde küçültülmesidir. Bu yöntem ile beÅŸten fazla milletvekili çıkaran illerin ve seçim bölgelerinin beÅŸ milletvekili çıkaracak ÅŸekilde bölüneceÄŸi anlaşılmaktadır.
Nisbi temsil sistemlerinde seçim çevrelerinin büyüklüÄŸü partilerin çıkaracakları milletvekillikleri açısından belirleyici olabilmektedir. Seçim çevresi büyüdükçe küçük partilerin milletvekili çıkarma ihtimali artmaktadır. ÖrneÄŸin; on milletvekili çıkaracak bir seçim çevresinde, bir partinin % 10 civarında oy alması en az bir milletvekili elde etmesi için yeterli iken; beÅŸ milletvekili çıkaracak bir seçim çevresinde gereken oy oranı % 20 civarında olacaktır. Yani bu önerinin genel olarak büyük partilerin lehine ve küçük partilerin aleyhine olduÄŸunu söylemek mümkündür.
Seçim sistemleri ile ilgili üçüncü öneri ise, barajsız dar bölge sistemi olarak açıklandı. Bu sisteme göre, ülke toplam milletvekili sayısına -Türkiye için 550’ye- bölünecek ve her bir seçim çevresi bir milletvekili çıkaracak ÅŸekilde belirlenecektir. Her seçim çevresinden bir milletvekili çıktığı için tek isimli seçim sistemi adı da verilen dar bölge seçim sistemi, tek turlu ve iki turlu olmak üzere iki ÅŸekilde uygulanmaktadır. Basında çıkan çeÅŸitli haberlere göre, hükümetin önerdiÄŸi sistem tek turlu olarak uygulanan ABD ve Ä°ngiltere’deki sistemdir. Bu sistemde adaylar, partilerin ve programların önüne geçip oy verme eÄŸiliminde daha belirleyici olmaktadır. Çünkü çok sayıda milletvekili çıkaran büyük bir seçim çevresinde seçmenin bir partinin tüm milletvekili adaylarını tanıması ve adaylara göre oy vermesi çok zor iken; tek milletvekili çıkaran küçük bir seçim çevresinde partilerin her bir adayını deÄŸerlendirmesi ve gerekirse aday tercihine göre oy kullanması mümkündür. Dolayısıyla bu sistemde partilerin aday belirlerken seçmen tercihlerini daha fazla gözetmek zorunda kalacakları açıktır. Bu sistemin, aday belirleme süreci noktasında parti içi demokrasiyi geliÅŸtireceÄŸi düÅŸünülse de, aynı süreçte bazı dezavantajlar barındırdığı da bilinmektedir. Bu sistemde taÅŸra siyasetinde ve parti teÅŸkilatında etkili olamayacak akademisyen ve entelektüellerin veya çeÅŸitli alanlarda uzman kiÅŸilerin adaylığı zorlaÅŸacaktır.
Tek turlu dar bölge sistemi, ABD ve Ä°ngiltere’de olduÄŸu gibi iki partili bir sisteme sebep olmaktadır. Bunun birinci sebebi, yukarıda belirttiÄŸimiz gibi seçim çevrelerinin küçülmesinin doÄŸal olarak büyük partiler lehine ve küçük partiler aleyhine iÅŸlemesidir. Tek milletvekili çıkaracak bir seçim çevresinde milletvekilliÄŸini kazanabilmek için, o seçim çevresinde birinci olmak zorunludur. Ä°kinci veya üçüncü olmak, partiler için hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Ä°kinci sebep de, seçmen davranışları ile ilgilidir. Seçmenler oy kullanırken ilk tercihleri olan partilerin seçilme ihtimalinin düÅŸük olduÄŸunu gördüklerinde, seçilebilecek ikinci tercihlerine yönelmektedirler. Bu ikinci tercihler de genelde en büyük iki partiden birisi olduÄŸundan, sistem iki partili bir yapıya doÄŸru evrilmektedir.
EN MAKULDE UZLAÅžMAK
Temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkeleri ile Türk siyasetinin gerekleri açısından bu üç seçim sistemi önerisi içerisinde en makul olanı barajın % 5’e düÅŸürülerek seçim bölgelerinin daraltılmasıdır. Çünkü BaÅŸbakan’ın dar bölge sistemi olarak andığı tek isimli-tek turlu seçim sistemi, doÄŸası gereÄŸi küçük partileri tamamen sistem dışına itmekte ve iki partili bir yapıya sebep olmaktadır. Bu sebeple ikinci öneri kabul edilir ve her seçim bölgesinin çıkaracağı milletvekili sayısı da beÅŸ yerine dokuz veya on gibi daha yüksek olarak belirlenir ise hem siyasi yelpazede aşırı parçalanma önlenir hem de küçük partiler tamamen yarış dışı kalmaktan kurtulurlar. Son olarak belirtmek gerekir ki, bir seçim sisteminin mutlak olarak diÄŸerlerinden daha iyi ya da daha kötü olduÄŸunu söylemek mümkün deÄŸildir. Her ülke kendi siyasal yapısı, hükümet sistemi ve tarihsel koÅŸulları içerisinde bazı seçim sistemlerini ve hatta karma modelleri tercih etmiÅŸtir. Türkiye de, bunlar gibi birçok deÄŸiÅŸkeni ve temel demokratik deÄŸerleri gözeterek yeni bir seçim sistemi üzerinde uzlaÅŸmalıdır.