Kürt meselesinin çözümüne yönelik başlatılan süreçte Akil İnsanlar Komisyonu’nun oluşturulması, Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için başvuruda bulunulması ve BDP Heyeti’nin dördüncü defa İmralı’yı ziyaret etmesi gibi hızlı gelişmelerin gölgesinde geçen, barışın temeline dökülen betonu ıslatmaya yönelik gelişmeler gündemi fazlasıyla meşgul ediyor. Bir bakıma tarihin akışına yetişememe gibi bir problemle karşı karşıya kalan Türkiye toplumu, görece durgun geçen zaman dilimlerinde yaşanan gelişmelerin sağlamasını ve değerlendirmesini şimdilerde yapıyor.
GERİ ÇEKİLME SİLAHLI MI, SİLAHSIZ MI OLACAK?
Akil İnsanlar Komisyonu’nun ilanı ile eşzamanlı olarak BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ve milletvekilleri Pervin Buldan ile Sırrı Süreyya Önder’den oluşan BDP heyetinin İmralı ziyareti çokça tartışılan PKK’lıların geri çekilmesinin yöntemi konusunda Öcalan’ın fikirlerini mektuplar aracılığı ile Kandil ve Avrupa’ya taşıdı. Kandil ve Avrupa bu hafta geri çekilme ile ilgili düşüncelerini ve çekincelerini Öcalan ile paylaşan mektupları teslim ettiler. Demirtaş, İmralı ve ardından Kandil’e yapılan ziyaretlerin ardından yaptığı açıklamalarda Öcalan’ın silahsız geri çekilin çağrısı yapmadığını (1) belirtmesine rağmen, aslolanın geri çekilme olduğunu ve silahları bu aşamada bırakmanın çok sağlıklı olmadığını belirten açıklamalar yaptı. Kendi biricikliğinde seyreden sürecin başında nihai hedefin silahların bırakılması olarak açıklanmasından sonra, kendisini bu süre zarfında Kürtler adına taleplerimizi kabul ettirdikten sonra silahları bırakabiliriz hedefine kitleyen Kürt hareketi, Başbakan’ın ‘silahsız ve sivil çıksınlar’ talebi karşısında hazırlıksız yakalandı. İki haftadır gerçekleşen görüşme ve mektup trafiğinden de bu talebe karşı en pragmatik kararı alacak olan Kürt hareketi, Öcalan’a bu konuda da sonsuz güvenleri olduğunu teyit ettiler. Demirtaş’ın “Sınır ötesine çekilme yüzde yüz tamamlanmıştır diyemiyorum. Önümüzdeki bir hafta içinde konu tamamen netleşmiş olacak. Öcalan, Kandil’e bir mektup yazdı. Öcalan’ın şöyle bir tavrı var. Stratejik bir değişiklikten bahsediyor. Artık çekilmenin yöntemi teferruattır. Süreç buraya takılsın istemiyor” (2) şeklindeki açıklamasından sonra Öcalan’ın geri çekilme konusunda son noktayı koyması bekleniyor.
MUHALEFETİN İKİRCİKLİ TAVRI
Sürecin yeni Türkiye’ye adaptasyon açısından turnusol kağıdı işlevi göreceği uzunca bir süredir dillendirilen bir gerçek. Sürecin başlangıcında sessizce mevzi kazanmaya çalışan ve taktiksel açıklamalar yapan CHP ve MHP temsilcileri süreçte artık geri dönüşün olmadığının, provokasyonların süreci aksatmadığının ve tarafların sıkı sıkıya sürece bağlılıklarını ifade etmelerinin akabinde taktiksel tavırlarını nihai bir stratejiye çeviriyorlar. Bu minvalde, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun verdiği kredi bir CHP stratejisini değil, taktiksel bir manevrayı yansıtıyor. Anayasa’da Türklük, barışın bedeli olarak Başkanlık, yıllanmış Sevr sendromunun yeniden tedavüle sokulması üzerinden bölünme paranoyası ve çözümün içeriği konusunda nelerin vadedildiği tartışmaları ile muhalefetin çözümün önüne çıkardığı blokaj gün geçtikçe sertleşip yükseliyor. Bunun son yansıması çözüm sürecine dair Meclis’te oluşturulması istenen Araştırma Komisyonu oylamasında CHP ve MHP vekillerinin Genel Kurul’u terketmesi oldu. AK Parti, CHP tarafından 1 Mart tarihinde sunulan ‘Toplumsal Barışı Bozan Olayları Araştırma ve Çözüm Yolları Bulma’ yönündeki araştırma önergesine AK Partili vekillerin imza atmaları sonucu bu önergeye sahip çıktığını belirtti. Önergeden imzasını çeken CHP’nin, kendi önergesiyle oluşturulacak bir komisyona üye vermemesi gibi bir ihtimal, AK Parti’nin sadece Kürt hareketini değil aynı zamanda ana muhalefet partisini de hazırlıksız yakalayarak toplumsal maliyeti yüksek süreç idaresini kendi lehine çevirip muhalefeti zor bir durumda bıraktı.
DEMOKRATİKLEŞME ADIMLARI
Toplumda ‘4. Yargı Paketi’ olarak bilinen, İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı kabul edilerek yasalaştı .(3) Çözüm sürecinin demokratikleşme seyrinde ilerlemesi için önemli bir gelişme olan bu tasarı KCK sanıklarını kapsamaması nedeniyle eleştirilirken, terörle mücadelede ‘örgütün propagandasını yapan ve bildirisini dağıtanlara, silahsız örgüt olması koşuluyla örgüt üyeliğinden ceza verilemeyeceğine ilişkin’ değişiklik bir nebze de olsa Kürt meselesinin hukuki ayaklarından bir tanesinin önüne geçti. Kürt hareketinin, bu süreç zarfında siyasetin ve müzakerelerin doğası gereği taleplerinin hepsini alamayacağının farkına varması gerekiyor. Türkiye tarihinde yüz yıllarla ifade edilen geri plana sahip bir meseleye bu kadar bütünlüksel yaklaşıp, silahlı bir örgütle masaya oturacak kadar cesaret örneği sergilemiş ve bu zamana kadar kayıtsız şartsız kendilerini temsil ettiğine dair açıklamalar yaptıkları Abdullah Öcalan ile mutabakata varmış bir iktidar karşısında olduklarını unutmamaları ve politikalarını bu yönde geliştirmeleri gerekiyor.
KÜRT HAREKETİNDEKİ YARIK
Dicle Üniversitesi’ndeki olaylarda BDP ile PKK çizgisini benimseyen öğrenciler ile İslamcı olarak bilinen ve Hizbullah hareketine yakın olduğu belirtilen öğrencilerin karşı karşıya gelmesi sonucu hafta boyunca devam eden olayların İstanbul ve Ankara’daki üniversitelere sıçraması, 90’lı yıllarda yüzleşilmeden kapatılan bir hesabın mikro ölçekte kıvılcımlanması olarak açıklanabilir. Hizbullah hareketinin partileşmesi ile faaliyetlerini siyasi zemine taşımaya çalışan Hüda-Par ve BDP’den gelen sağduyulu açıklamalarla çatışma ortamı bir nebze durulurken, bu çatışmanın, sürecin sonununa sağ salim varılması halinde Kürt hareketinin içinde suların o kadar kolay durulmayacağı yönünde okunabilir.
Son kertede, Başbakan’ın silahsız ve sivil çıksınlar açıklamasının ardından çokça tartışılan geri çekilme Öcalan’ın yazacağı son mektupla tarihlendirilecek ve uygulamaya konulacak. Her ne kadar barış için toplumsal mutabakatın sağlanması hayati bir öneme sahip olsa da, muhalefetin yaşanan sürecin önemini anlamaktan çok uzak bir görüntü vermesi bu yöndeki umutları da azaltıyor. Bir yandan demokratikleşme ve anayasa çalışmalarını hızlandırıp bir taraftan silahların devreden çıkmasını sağlayacak entegre politika, sürecin biricikliği içerisinde ilerlemektedir. Dicle Üniversite’sinde başlayan ve diğer kampüslere de sıçrayan Kürt hareketi içindeki ayrım noktası, sürecin olası tamamlanması halinde Kürt hareketinin çok ciddi tartışma ve bölünmelere gebe olduğunu göstermektedir.