Hatırlanacağı üzere, 2011 yıllında küresel ekonomik koşullar göz önünde bulundurularak, yüksek cari açıktan dolayı üretimde fren yapılmış ve büyüme oranlarında hedefler küçülmüştü. Cari açık mı, büyüme mi sorusunda cari açık tercih edilmiş, bu amaçla başta iç talebin azaltılması gibi tedbirlerle cari açık kontrol altına alındı.
2014 yılı Ocak-Ekim ayı döneminde ise önemli bir azalma gerçekleşti. Açıklanan verilere göre, 2014 yılının ilk 10 aylık döneminde cari açık miktarı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 37 azaldı.
Diğer yandan, 2013 yılı sonunda 65 milyar dolar düzeyinde gerçekleşen yıllık cari açık, 2014 yılı Ekim ayı verilerine göre hesaplandığında, yaklaşık olarak 45 milyar dolarla son 4 yılın en düşük seviyesine gerilemiştir. Böylelikle cari açığın Orta Vadeli Program’da (OVP) 2014 yılı için hedeflenen 46 milyar doların altına düşeceği beklenmektedir.
Görünen o ki, cari açık miktarındaki bu azalmayla beraber 2015-2017 yıllarını kapsayan OVP’de belirtilen cari açığın mili gelire oranı hedeflerine ulaşılmış olacak. Hatta 2014 yılı için belirlenen yüzde 5,7 cari açık/GSYH oranından daha düşük oranlara da ulaşma olasılığı çok yüksektir.
Cari açıktaki bu düşüşte, iç talebi kısmaya yönelik makro ihtiyati tedbirler, net ihracatın artışı ve petrol fiyatlarındaki düşüşün büyük etkisi vardır.
PETROL FİYATLARININ DÜŞMESİ TÜRKİYE’YE YARIYOR
Üretimdeki enerji girdi maliyetine yüksek bir fatura ödemek zorunda kalan Türkiye ekonomisi için, büyüme ve yüksek miktardaki enerji ithalatı arasındaki zincirin kırılması büyüme potansiyelini devam ettirebilmenin ön şartını oluşturmaktadır. Cari açığın da en büyük kalemi olan enerji ithalatında, son dönemdeki gelişmeler Türkiye’yi avantajlı bir konuma yükseltmektedir. Brent petrol fiyatının 63 dolara kadar düşmesi ve daha da düşeceğine yönelik beklenti, Türkiye ekonomisinin hem cari açığını azaltacaktır, hem de büyümesini destekleyecektir.
Petrol fiyatındaki her 10 dolarlık düşüşün cari açık/GSYH oranında yarım puanlık iyileşme getirdiği dikkate alındığında, petrol üreticisi ülkelerin ekonomilerini tehdit eden bu durumun, Türkiye için fayda sağladığı açıktır. Yapısal sorun olan cari açıktaki bu iyileşme, cari açığın azaltılması için büyümeden feragat edilmemesi, enflasyonu düşürme ve ihracatta rekabet gücü kazanma konusunda birçok fırsatı beraberinde getiriyor aslında.
Diğer yandan, küresel enerji oyunundaki başlıca aktörlerin birbirinden rol çalma girişimleri, Türkiye’nin enerji sahnesindeki gücünü artırmaktadır. Çünkü Türkiye güçlü ekonomisi ve rasyonel dış politikası sayesinde, enerji alanındaki coğrafi olarak önemli konumunu jeostratejik duruma getirmiştir.
BÜYÜMEDE FREN DEĞİL, HAFİFÇE GAZA BASMA ZAMANI
Enerjide yeni ortaklıkların oluştuğu, petrol fiyatlarının düştüğü, yerli enerji üretimine yönelik girişimler ve enerji verimliliğinin sağlanması için reformların hız kazandığı böyle bir ortamda, büyümeyi destekleyerek üretim artışını sağlamak, Türkiye ekonomisinin yüksek ve dinamik yapısını güçlendirecektir.
2008 küresel ekonomik kriz döneminde de, Türkiye sahip olduğu güçlü maliye ve bankacılık göstergeleri sayesinde krizin etkilerini daha hafif hissetmişti, yani kriz teğet geçmişti. Bu yüzden Türkiye, 2009 yılının son çeyreğinden beri ekonomik büyümesini sürdüren nadir ülke konumunu da devam ettirmektedir.
O dönemdeki şartların içinde bulunduğumuz dönemin şartlarına göre daha olumsuz olmasına rağmen bu başarı elde edilmişse, önümüzdeki dönemlerde büyümeyi öne çıkarmanın ve hafifçe gaza basılmasının tam zamanı olduğu görülecektir.
Dolayısıyla, küresel ekonominin büyümeyi birinci gündem maddesi olarak kabul etmesiyle beraber, büyümeyi destekleyecek politikaların öncelik kazandığı bu dönemde, cari açığın kontrol altına alınması fırsat bilinmeli ve Türkiye büyüme ivmesini hızlandırmalıdır.
Cari açığı azaltma adına yapılacak tercih üretimi kısma veya talebi azaltma değil, cari açığı besleyen faktörlerin ortada kaldırılması olmak zorundadır. Bu noktada, ekonomide üretim yapısını değiştirmeye yönelik yapısal reformlar, enerji ithalatını azaltmak için izlenen politikalar ve ekonomik aktiviteyi artırmak için ortaya konulan çabaların sürekli olarak desteklenmesi büyük önem arz etmektedir.
Aksi halde, cari açığı değişmez bir gerçek olarak kabul ederek cari açığın azaltılmasını merkeze koyan hedefimiz, uzun dönemde ekonomik büyüme için en büyük engel olacaktır.
[Yeni Şafak, 15 Aralık 2014]