Avrupa bir seçim haftasına daha girmiş bulunuyor. Pazar günü Fransa’da yapılacak genel seçimler yeni dönemin dinamikleri açısından önem taşırken, Birleşik Krallık da 8 Haziran için geri sayıma başladı. Son dönemde sıklaşan terör hadiselerinin acısı ve karmaşası içinde bir seçim telaşı yaşayan İngiltere halkının vereceği karar merakla beklenirken, May’in ve temsil ettiği partinin elde edeceği başarının derecesi Brexit sürecinin sertliğine de yansıyacak. Bu noktada hatırlanacağı üzere May, gündemin ortasına aniden erken seçimi getirip attığında, AB’den çıkış sürecinde elinin güçlenmesi gerektiğini sebep göstermişti. Nitekim o vakit söylediğine göre, muhalefet hükümetin Brexit müzakerelerine ilişkin çalışmalarını tehlikeye sokmaktaydı.
Bu minvalde bir süredir tartışılmakta olan söz konusu seçimin sonuçlarını görüp yorumlamamıza şunun şurasında sayılı gün kalmışken, gelişmelerin çıkış noktası olarak konumlandırılan Brexit görüşmeleri de aslında kapıya geldi dayandı. Nitekim 19 Haziran günü, AB ve Birleşik Krallık o beklenen müzakerelere başlayarak uzun ve meşakkatli bir serüvenin ilk adımını atıyor olacak.
Bu noktada, gel zaman git zaman tartışıp durduğumuz üzere, sürecin iki taraf için de çeşitli implikasyonları olacağına şüphe yok. AB özelinden baktığımızda Brexit, kısa vadeli bir kısım etkilerin yanı sıra, esasen bölgenin geleceğine dair entegrasyonun gelecekteki gücü ve yapısı bağlamında bir fitil ateşleyecek.
BREXIT BAŞLIYOR
Öte yandan Brexit kararıyla geçen yaz cümle âlem şok geçiren Avrupa, Brexit kararını ilk etapta sindirmiş görünüyor. Hatta işi ekonomi tarafına bağlayacak olursam, Avrupa Merkez Bankası ECB’nin de, evvelki hafta yaptığı açıklamalarda bu mealde beyanat verdiğini hatırlatmak isterim. Zira bu doğrultuda Mayıs tarihli Financial Stability Review dedi ki; “Brexit süreci şu anda Avro Bölgesi’nin finansal istikrarına dair ana endişelerden biri değil”.
Hatta ECB Başkan Yardımcısı Constancio da, “bölgedeki iyileşmeye öyle ciddi zarar verecek bir durum yok” derken, sanki lafı da gediğine koydu gibi: “İngiltere için ehemmiyeti elbette büyük ancak AB açısından, nispi boyutuna bakıldığında o derece bir önem taşımıyor”.
AVRUPA İYİLEŞİRKEN
Avrupa ekonomisi yavaş da olsa kendine gelmeye çalışırken, ECB’den gelen açıklamalar da elbette dikkatle izlenmeye devam ediliyor. Hatta gözler şimdiden, Birleşik Krallığın seçime gideceği 8 Haziran günü gerçekleştirilecek olan ECB toplantısının çıktılarına dikilmiş durumda… Nitekim şimdi revaçtaki soru şu: Riskler yatışırken ve bölge ekonomisi ufak ufak toparlanırken, acaba karşılığında para politikasında normalleşmeye gidilir mi? Bir diğer ifadeyle şimdi merak edilen, faizin ve parasal genişlemenin nereye evirileceği...
İşte bu sorunun cevabına dair ipuçları hararetle aranırken, ilgili kritik göstergelerden olan enflasyonda ise halen keyifsiz bir gidişat olduğunu söylemek mümkün... Zira Nisan ayında enerji destekli de olsa %1,9’a yükselen tüketici enflasyonu, Mayıs ayında %1,4’e gerileyince
moraller yine bozuldu. Hadi onu geçtik diyelim, para politikacılarının daha bir itibar ettiği çekirdek de, Mayıs’ta Nisan’daki %1,2’lik oranından %0,9’a geriledi. Oysa biliyoruz ki; enflasyonda hedefe bir yakınsama görülmediği müddetçe, bölge para politikası, gevşekliğine devam edecek.
Hatta bu noktada, ECB Başkanı Draghi’nin geçtiğimiz hafta Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı konuşmadan da hemen bir ifade çekecek olursak, Avro Bölgesi’nin bu doğrultuda “fevkalade bir para politikası desteğine halen ihtiyaç duyduğunun” tescil edildiğini söyleyebiliriz. Elbette bu ifadenin, sözlü yönlendirme de dâhil çeşitli araçları içerdiğini hatırlatayım. Bununla birlikte, ECB’nin bu Perşembe son veriler ve analizler çerçevesinde yapacağı değerlendirme de elbette önemli olacak.
Bu arada Draghi’nin, Parlamento’daki o hitabına, daha temel bir meseleyle nokta koyduğunu ekleyeyim. Avrupa’da Ekonomik ve Parasal Birliğin (EMU) muvaffak olabilmesi için, bölgedeki kurumsal çerçevenin güncellenmesi gerektiğini vurgulayan Başkan, bu bağlamda “EMU’nun derinleştirilmesi” üzerine yayınlanacak görüş raporu ile bunun üzerine açılacak tartışmayı dört gözle beklediğini belirtti.
İşte bu konuşmadan 2 gün sonra da, Avrupa Komisyonu o beklenen raporu yayınladı. Detaylarına başka bir yazıda değineceğim söz konusu görüş raporu, Avrupa’nın geleceğine dair başlayan tartışmanın sadece bir ayağını oluşturuyor. Diyeceğim o ki; sosyal boyuttan savunmaya uzanan farklı alanları da benzer yayınlarla irdelemeyi sürdürecek olan AB, geçireceği dönüşüm üzerinde kafa yormayı ciddi ciddi ilerletiyor.
[Yeni Şafak, 6 Haziran 2017].