SETA > Yorum |

Amerika'da Şahinlerin İran Senaryoları

Washington'da bugünlerde dış politika üzerine en çok tartışılan hususların başında İran meselesi geliyor.

Her ne kadar Barack Obama yönetimi meseleye ihtiyatlı bir şekilde yaklaşıp koyduğu kırmızı çizgilerle durumu kontrol etmeye çalışsa da iki ülke arasındaki gerginliğin Suudi elçisine suikast planı iddiası, İranlı bilim adamlarına yönelik suikastlar, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun son raporu ve karşılıklı açıklama ve tehditler sonrası kısa bir zaman zarfı içinde bu denli tırmanmış olması Washington'da farklı İran senaryolarının da konuşulmasına yol açıyor. Özellikle Obama yönetiminin konuyu ele alış biçiminin -her ne kadar kendisi reddetse de- bir nevi 'containment' (çevreleme) siyasetine dönüştüğünü düşünen şahinlerin başta İran'ın nükleer tesislerine yönelik bir 'pre-emptive strike' (engelleyici saldırı) olmak üzere sundukları askerî reçeteler hem önerilerin niteliği hem de doğurabileceği sonuçlar bakımından sıklıkla tartışılıyor.

Şahinlerin İran için geliştirdiği senaryonun temelinde İran'a karşı duyulan güvensizlik yatıyor. İran'ın şimdiye kadar nükleer silah üretme konusunda herhangi bir niyetinin gözlemlenmemesi ve bu konuda bir siyasî karar verilmemiş olmasına rağmen daha önce Kum ve Natanz'daki uranyum zenginleştirme tesislerini yıllarca uluslararası gözlemcilerden saklamayı başarmış olduğu hesaba katılarak İran'daki rejimin liderlerine güvenilmemesi gerektiği ifade ediliyor. Bunun yanında Amerika'daki istihbarat birimlerinin de bu konudaki benzer görüşlerini reddeden şahinler, daha önce Irak Savaşı'nda ABD'yi yanıltmakla suçladıkları CIA ve istihbarat birimlerinin aynı hataya düşebileceğini iddia ederek tamamen istihbarata dayanan güvenlik değerlendirmelerine şüpheyle yaklaşıyor.

Şahinlere göre İran'ın nükleer silah üretme kapasitesine yaklaşması dahi Amerika ve bölge için ciddi sıkıntılar doğurabilecek. Öncelikle böyle bir kapasiteye sahip İran bölgedeki güçler dengesini Amerika ve müttefikleri aleyhine değiştirebilecek. Bu durumda öncelikle Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez'deki Arap devletleri nükleer programlar başlatarak Ortadoğu'da enerji piyasalarını ve petrol fiyatlarını etkileyebilecek bir silahlanma yarışı başlatacak. Bunun yanında İsrail devletinin İran'a tek taraflı olarak müdahale etmesi krizi Amerika'yı topyekün içine sürükleyecek bir fırtınaya dönüştürebilecek.

HEDEF SADECE NÜKLEER TESİSLER Mİ?

İran'ın böyle bir silaha sahip olması durumu, Amerika'ya olan ekonomik ve askerî yükünü daha da artıracak. Böyle bir durumda Amerika, İsrail ve Körfez'deki müttefiklerini korumak için bölgedeki askerî varlığını güçlendirmek zorunda kalacağı gibi İran'ı sürekli gözetim altında tutmak da Amerika'nın kırılgan ekonomisindeki yeni kısılan savunma bütçe harcamalarının artırılmasını gerektirecek. Buna ek olarak bu tip bir çevreleme siyaseti belki de İran'daki rejim değişip ABD ile dostane ilişkiler geliştirecek bir yönetim işbaşına gelene kadar sürebilecek. Bu da çevreleme siyasetinde yapılan harcamaların yıllarca sürmesi anlamına geliyor.

Washington'daki bazı şahinler tam da bu sebeplerden dolayı İran'ın nükleer tesislerine, en azından yer altında olmayan reaktörlere yapılacak tek taraflı ve önleyici saldırının akıllıca bir fikir olacağı görüşünde. Böyle bir saldırının İran'ın tüm nükleer kapasitesini yok edemeyeceğinin farkında olan uzmanlar verilecek geniş çaplı bir hasarın onarılmasının siyasî ve ekonomik maliyetini göz önünde bulunduracak İran rejiminin bir daha bu tip bir nükleer maceraya atılmayacağı görüşünde. Önleyici saldırı fikrine eleştirel yaklaşanların ortaya koyduğu