SETA > Köşe Yazıları |
Almanya nın Yel Değirmenleri ile Savaşı

Almanya’nın Yel Değirmenleri ile Savaşı

Almanya'daki bazı kesimler yel değirmenlerine karşı savaşan Don Kişot gibi kendi kafalarında inşa ettikleri bir düşmana karşı savaş veriyor ve kendilerini rezil ediyorlar.

Son dönemde Türkiye ve Erdoğan düşmanlığı bazı Avrupa ülkelerinde şirazesinden çıkmış durumda. Bu ülkeler arasında Avusturya, Belçika, İsviçre ve Almanya ön plana çıkıyor. Fakat özellikle de Almanya medya, siyaset, akademi ve entelijansiyasının kahir ekseriyetine hâkim olan ve artık bir histeri halini almış olan Erdoğan düşmanlığı ile diğer bütün ülkelere fark atmış durumda. Arada özellikle iş dünyasından çıkan tek tük muhalif sesler 'yahu ne yapıyoruz nereye gidiyoruz bu gidişat hiç de iyi değil, ilişkilerin rasyonel zemini ortadan kalkıyor, Türkiye ve Almanya tüm problemlere rağmen diyaloğu sürdürmeli' dese de bunları dinleyen ya da kulak asan yok.

Adeta kendilerinden geçmişçesine nefret ayinleri düzenleyen bu güruh Türkiye'ye, Türk halkına ve onun seçilmiş Cumhurbaşkanına hakaret etme konusunda adeta birbiriyle kıyasıya bir yarışa girmiş durumda. Güya sanatsal etkinlik adı altında Erdoğan'ı öldürün çağrılarından, çocuk kanallarında Erdoğan'ı şeytanlaştıran haberlerin yayınlanmasına, her taşın altından Türk istihbaratını bulmaktan, her sorunu bir şekilde Erdoğan ve Türkiye'ye bağlamaya kadar bir paranoya ve zıvanadan çıkmışlık hali söz konusu. Almanya'daki bu kesimler artık yel değirmenlerine karşı savaşan Don Kişot gibi kendi kafalarında inşa ettikleri ama aslında rasyonel bir temeli olmayan bir düşmana karşı savaş veriyor ve kendilerini rezil ediyorlar.

Almanya adeta bu güruhun inşa ettiği bir nefret söyleminin peşinden sürükleniyor. Son üç yılda medya, siyaset ve entelijansiya eliyle yapılan kampanya sonucunda Erdoğan, Bahçeli, AK Parti, MHP ve muhafazakâr milliyetçi Türkler Avrupa kamuoyunda o kadar şeytanlaştırıldı ki rasyonel bir diyaloğun zemini neredeyse ortadan kalktı. Merkel liderliğindeki Alman hükümeti ise bu gidişata dur diyeceğine yaklaşan seçimler nedeniyle özel yasa çıkarmayı da göze alarak Erdoğan'ın G20 zirvesinde Türk vatandaşları ile buluşmasını yasakladı.

Bütün bu olan bitene bakınca insanın aklına acaba bunlar bir kesimin Türkiye nefretinden ziyade bilinçli bir politikanın ürünü mü sorusu geliyor. Yani acaba Alman devleti yada hükümeti Türkiye ile ilgili temel bir karar verdi ve bunun bir sonucu olarak mı bütün bu provokasyon ve hakaret furyası ortalığı kapladı, FETÖ ve PKK'ya kucak açıldı ve nihayetinde Almanya Türk düşmanlığının merkezi haline geldi. Bu sorunun cevabını vermek zor ama olan bitene bakınca görülüyor ki ya Alman hükümeti bu kitlenin inşa ettiği söylemin esiri olmuş durumda ya da bütün bunlar bilinçli bir politikanın ürünü.

İster birinci isterse ikinci senaryo doğru olsun ortada olan bir gerçek varsa o da bu gidişatın hiç de iyi sonuçlar doğurmayacağı gerçeğidir. Türkiye ile olan kültürel, ekonomik ve insani ilişkileri bu kadar derin olan bir ülkenin bu derece Türkiye karşıtlığı yapması ilerde çok daha büyük problemlerin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Neticede Almanya'da yaşayan Türkiye kökenli üç milyona yakın nüfusun yarısından fazlası muhafazakâr ve milliyetçi görüşe sahip insanlardan oluşmaktadır. Artık Alman toplumunun bir parçası olmuş bu insanların değerleri ve onları temsil eden siyasetçiler bu derecede şeytanlaştırılıp diğer taraftan terör destekçisi marjinal kesimlerin meşrulaştırılmasının Almanya'ya yarardan çok zarar vereceği açıktır. Dolayısıyla Almanya'nın aklıselim siyasetçileri ve entelektüelleri ciddi bir muhasebe yaparak bu çılgınlığa bir son vermelidirler.

[Fikriyat, 13 Temmuz 2017]

 .