ABD'nin başkenti Washington'da gerçekleştirilen Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Washington Ofisi'nin (SETA-DC) yıllık konferansında, Türk-Amerikan ilişkileri ele alınırken konuşmacılar, özellikle PYD'nin iki ülke ilişkilerindeki en kritik konu olduğuna dikkati çekti.
SETA-DC'nin bu yıl ikincisini düzenlediği yıllık konferansı, "ABD-Türkiye Ortaklığının Geleceği" temasıyla Washington'daki St. Regis Otel'de gerçekleştirildi.
Türkiye ile ABD'den birçok uzmanın katıldığı ve SETA DC Direktörü Kadir Üstün'ün açılış konuşmasıyla başlayan konferans, Türk-Amerikan ilişkilerinde NATO'nun önemi, Suriye krizi ve iki ülke ilişkilerinin geleceğinin ayrı ayrı tartışıldığı üç oturum halinde yapıldı.
SETA Genel Koordinatörü Burhaneddin Duran, Arap Baharı'nın Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni sorun alanları açtığına dikkati çekerek, iki ülke arasındaki farklılıklarda PYD'nin çok önemli bir yer tuttuğunu anlattı.
Duran, ABD Başkanı Barack Obama'nın Ortadoğu'daki müttefiklerine adeta "hazıra konan" aktörler gibi baktığını ve ne yapacaklarsa kendi başlarına yapmaları gerektiğini düşündüğünü belirtti. "Bölgesel yükleri tek başınıza yükleneceksiniz, beni ilgilendirmez anlamına gelen bir mesajdı." diyen Duran, bunun geleneksel müttefiklik ilişkisine aykırı bir yaklaşım olduğunu kaydetti.
ABD'DE YENİ BAŞKAN, KENDİNDEN ÖNCEKİ İKİ BAŞKANIN DA HATALARINI DÜZELTMELİ
Suriye'de kaos devam ederken konuya ilişkin belli başlı bir strateji geliştirmeyen ABD'nin bu pozisyonunu "seçici müdahalecilik ile müdahalesizlik arasında gidip gelmek" olarak değerlendiren Duran, "Obama, önceki Başkan Bush’un Ortadoğu’daki hatalarını düzeltme söylemiyle geldi. Yeni başkanın, kendinden önceki iki başkanın hatalarını da düzeltmesi gerekecek" şeklinde konuştu.Duran, Suriye’de en az destek gören grubun ılımlı muhalifler olduğuna işaret ederek, "En fazla PYD’ye yatırım yaparak ülkedeki sorunları çözemezsiniz" değerlendirmesinde bulundu.
Ilımlı Suriyeli muhaliflere yeterince destek vermeden ülkedeki kaosun nasıl biteceğinin sorgulanması gerektiğine işaret eden Duran, "PYD meselesi Türk-Amerikan ilişkilerindeki en önemli açmazlardan biri. Dolayısıyla Suriye meselesinde iniş çıkışlar kısa vadede devam edecektir. Temel soru PYD otonom bir yapı kurabilecek mi?" ifadelerini kullandı.
Duran, ABD'de yeni seçilecek başkanın, Türkiye’nin Suriye ile ilgili kaygılarına Obama’dan daha fazla kulak vermesi gerektiğine vurgu yaparak, "Suriye’deki mevcut 'başarısız devlet' durumu devam ettikçe bölgede barış inşa edilemez" dedi.
Ulusal Savunma Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Ulusal Stratejik Çalışmalar Enstitüsü Kıdemli Uzmanı Denise Natalie de PYD'nin Türk-Amerikan ilişkilerinin hem bugününü hem de geleceğini derinden etkileyebilecek önemli bir ayrışma noktası olduğunu kaydetti.
"PYD, Türk-Amerikan ilişkilerinin altını oyuyor" diyen Natalie, "Sırf DAEŞ’le mücadele ediyor diye, Suriye’deki ılımlı muhaliflere daha az destek veriyorken PYD’ye bu kadar destek vermeli miyiz?" sorusunu gündeme getirdi.
"TÜRKİYE ABD'NİN STRATEJİK MÜTTEFİKİ, PYD İSE TAKTİK MÜTTEFİKİDİR"
"Türkiye ABD'nin stratejik müttefiki, PYD ise taktik müttefikidir" yorumunu yapan Natalie, PYD’nin Rakka’yı alamayacağının artık çok belli olduğunu, bu durumda Washington yönetiminin PYD "yatırımını" yeniden sorgulaması gerektiğini dile getirdi.Suriye’deki Kürtlerin istedikleri gibi bağımsız bir devlet kurmalarının mümkün olmadığına vurgu yapan Natalie, "Böyle bir durum olsa kim tanıyacak onları? Türkiye mi, İran mı, Irak mı? Sınırları ne olacak ve kiminle olacak?" şeklinde konuştu.
Natalie, yeni Amerikan başkanın Ortadoğu’ya müdahale anlamında çok fazla bir şey yapacağını düşünmediğini aktararak, ABD kamuoyunun bu tür bir müdahaleye pek sıcak bakmadığını ifade etti.
TÜRKİYE'NİN ÖNÜNDEKİ ÜÇ SENARYO
İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın ise mevcut durumda Türkiye'nin Suriye ile ilgili olarak karşısında üç senaryo olabileceğini anlattı.İlk olarak Türkiye'nin, bugüne kadar genel anlamda olduğu gibi bir şey yapmak için ABD’yi bekleyebileceğini kaydeden Yalçın, "Bu seçenek risksiz ama maliyetli bir seçenek" dedi.
Yalçın, DAEŞ'in son aylarda Türkiye'de birçok noktayı doğrudan hedef aldığını ve bu saldırılarda çok sayıda insanın hayatını kaybettiğini belirterek, ilk seçeneğin ürettiği maliyetin daha fazla taşınmasının zor olduğunu savundu.
İkincisi senaryoda Türkiye'nin bağımsız olarak Suriye’ye belli ölçüde müdahale edebileceğini dile getiren Yalçın, "Bu da maliyeti görece daha az olsa da riski yüksek bir adım olur" ifadesini kullandı.
Üçüncü seçenekte Türkiye'nin Rusya ve İran’a yaklaşabileceğini kaydeden Yalçın, mevcut koşullarda bu ihtimalin neredeyse imkansız olduğunu vurguladı.
Bir soru üzerine Yalçın, "Bu kadar önemli ulusal güvenlik meseleleri ve terör tehdidi varken Türkiye’nin PKK ile tekrar masaya oturmasını yakın zamanda ihtimal dahilinde görmüyorum" şeklinde konuştu.
"PYD, TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİNE EN FAZLA ZARAR VEREN UNSUR"
SETA DC Araştırma Direktörü Kılıç Buğra Kanat da iki ülke ilişkilerindeki en kritik konunun PYD olduğuna işaret ederek, "PYD, Türk-Amerikan ilişkilerine en fazla zarar veren unsur" dedi.ABD’nin Ortadoğu politikasının ne olduğu konusunda bölgedeki müttefiklerinin zihninde ciddi kafa karışıklığı bulunduğunu anlatan Kanat, "(ABD kendini uluslararası arenada nerede görüyor) sorusunun net bir cevabı yok" yorumunu yaptı.
"Yeni başkan kim olursa olsun Ortadoğu anlamında net bir politikası olmalı ve bu politikayı bölgedeki müttefiklerine açıkça anlatmalı" değerlendirmesinde bulunan Kanat'a göre, aksi halde Washington yönetimi bölgesel müttefiklerinde mevcut olan kafa karışıklığını gideremeyecek.
[Anadolu Ajansı, 11 Mayıs 2016].