SETA > Yorum |
3 Kasım 2002'den 1 Kasım 2015'e

3 Kasım 2002'den 1 Kasım 2015'e

3 Kasım 2002'de tek başına iktidar olan AK Parti, 7 Haziran 2015'e kadar geçen süreçte iktidarda kaldı. 7 Haziran seçim sonucunda ise, 13 yıl süren tek başına iktidarda zorunlu bir ara verildi. 2002 Kasım'ında başlayan siyasi istikrardaki 5 aylık duraklama ise, yine Kasım ayında yeniden sağlandı.

3 Kasım 2002'de tek başına iktidar olan AK Parti, 7 Haziran 2015'e kadar geçen süreçte iktidarda kaldı. 7 Haziran seçim sonucunda ise, 13 yıl süren tek başına iktidarda zorunlu bir ara verildi. 2002 Kasım'ında başlayan siyasi istikrardaki 5 aylık duraklama ise, yine Kasım ayında yeniden sağlandı.

Ancak 13 yıl önce, 3 Kasım 2002'de AK Parti yüzde 34 oy oranıyla tek başına iktidar olduğunda Türkiye şartlarıyla, şu anda içinde bulunduğumuz şartlar çok farklı. Hatırlayalım, 3 Kasım'da Acil Eylem Planları konuşuluyordu. Amaç, krizden yeni çıkmış, enflasyon, bütçe açığı, dış borç, faiz gibi makroekonomik göstergeleri umut vermeyen bir ekonomiyi kurtarmaktı.

3 Kasım 2002'den 1 Kasım 2015'e Türkiye'nin verdiği resim ise çok değişti. Hiçbir alanda Türkiye eski Türkiye değil artık. En büyük değişimlerden birisi de ekonomide yaşandı, ekonomi alanında öncelikler tamamen değişti.

1 Kasım 2015 sonrası için yapılacaklar listesine bakmak, değişimi görmek için yeterli olacak.

1 KASIM 2015 SONRASI EKONOMİ

3 Kasım 2002'de Türkiye'nin içinde bulunduğu kötü koşullardan kurtulması için çaba gösteriliyordu, 1 Kasım sonrasında ise Türkiye'nin mevcut durumunu daha iyiye taşımak ve geleceğini hak ettiği yerde kurgulamak için bir süreç yaşanıyor.

Bu yüzden, 3 Kasım'dan sonra başlayan ekonomik görünümü düzeltme süreci, 1 Kasım'dan sonra gerçekleşecek ekonomideki dönüşüm hamleleriyle ülkeyi yüksek gelir grubuna yükseltme amacıyla devam etmeli. Geçmişte yapılanlar ekonominin alt yapısını düzeltme adına ne kadar önemliyse, bundan sonra yapılacaklar da ekonomiyi bir üst gelir grubuna çıkarmak adına bir o kadar önemli.

Yüksek gelirli ekonomiler arasına girmek için katma değeri yüksek ürünlerin üretimi ve ihracatı zorunlu olması nedeniyle, üretim yapısını değiştirecek reformlara ve AR-GE yatırımlarına öncelik verilmesi zorunlu hale gelmiştir.

Diğer yandan, 1 Kasım seçim sonucunda AK Parti'nin yüzde 50'ye yakın bir oy almasının arkasındaki faktörlerden en önemlisi ekonomik ve sosyal kazanımlardı. Ancak bu denli yüksek bir oy oranının gerçekleşmesi, AK Parti'den gelecekle ilgili ekonomik beklentilerin yüksek olduğunu da ortaya koyuyor.

SİYASİ İSTİKRAR, EKONOMİK REFORMLAR VE HAMLELER İÇİN FIRSAT

Diğer yandan, makroekonomik göstergeleri iyileştirmenin yanında uluslararası arenada Türkiye'nin elini rahatlatacak hamlelere ve pazarlara ihtiyaç var.

İhracat artışını sağlamak için yeni pazarlar ve alternatifler geliştirilmeli. Bir de, serbest ticaret anlaşmaları nedeniyle artık Türkiye ekonomisi aleyhine işleyecek Gümrük Birliği Anlaşması'nın yeniden konuşulması gerekiyor. Suriye ve mülteciler konusunda Avrupa'nın Türkiye'nin çözümüne mutlak ihtiyaç duyduğu bu aşamada, Türkiye'nin AB üyelik sürecindeki sorunlarının dile getirilmesi için en uygun zaman şimdi.

Daha rekabetçi üretim ve dolayısıyla yüksek ihracat için çalışırken, enerji bağımlılığı ve yüksek enerji faturası sorununa da çözüm bulunması gerekiyor. Enerji projelerinde, TANAP'da olduğu gibi daha fazla sorumluluk almanın ve enerji denkleminde Türkiye'nin yerini sağlamlaştırmanın tam zamanıdır. Türkiye enerji konusunda coğrafi konumunun sağladığı avantajlarını iyi kullanmalıdır.

Uluslararası kurum ve kuruluşların, derecelendirme kuruluşlarının, IMF ve Dünya Bankası gibi kurumların tek argümanları olan siyasi belirsizlik bahanesinin kalmadığı bir dönem başlıyor Türkiye için. 2019'a kadar siyasi istikrarsızlıktan bahsedilemeyecek.

Dolayısıyla, siyasi istikrar sayesinde oluşan bu ortam, ekonomik reformlar ve hamleler için güçlü bir motivasyon oluşturuyor.

Bu yüzden Türkiye, 3 Kasım 2002'de olduğu gibi, 1 Kasım 2015'de arkasına aldığı “siyasi istikrarı” yeni bir sıçrama için iyi kullanmalı.

[Yeni Şafak, 9 Kasım 2015]