Gazze'ye düşen bombalar, çocukların cesetleri zihin dünyamızı ve duygularımızı sarsmaya devam ediyor. Birçoğumuzun uyku düzeni bozuldu.
Kendimizi yoğun duygular içinde ve öfkeli hissediyoruz.
Bir taraftan, İsrail savaş makinesinin gücüne ve acımasızlığına bir kez daha şahit oluyoruz. Uluslararası sisteme inancımız iyice kayboluyor. Öte taraftan, direnişin gücünü görüyoruz. İsrail'in yüz yüze savaşta aciz olduğunu anlıyoruz. Yalnız İslam dünyasının değil, tüm dünya halklarının İsrail'e karşı itiraz ve öfkesine şahit oluyoruz.
Toplam resme dinamik ve derinlikli bakarsak sorumuz şu: "İsrail sorunu" nereye doğru evriliyor? Süreç kimlerin lehine, kimlerin aleyhine gelişiyor?
Benim kanaatim şöyle: İsrail kaybediyor. Zaman İsrail'e karşı akıyor.
Bu kanaatimin dört gerekçesi var: İsrail'e karşı Filistin direnişi kalıcı ve güçleniyor. Dünya çapında İsrail karşıtı halklar, sivil toplum örgütleri ve devletler itiraza devam ediyor. İsrail "devlet aklını" kaybederken, toplum radikallere teslim olmuş durumda. Dünyadaki güç dengeleri değiştikçe, İsrail'in gücü azalacak. Şimdi bu dört gerekçeyi açayım.
İlk gerekçe İsrail'in kalıcı ve kendi içinde evrilen Filistin direnişini kıramaması. Önce Filistin Kurtuluş Örgütü vardı. Sonra üzerine Hamas eklendi. Ayrıca onlarca farklı örgütlenme var. Sonuçta, İsrail Filistin halkını toptan yok etmedikçe, bu devam edecek. Filistin davasını devam ettirecek ve kalıcı kılacak yeterince Filistinli insan gücü var. İsrail kendi eliyle, şiddet uygulayarak birkaç nesil Filistinliyi travmatize etti. Bu travma nesiller boyu aktarıldı ve Filistin'in mücadelesini kalıcı kılacak, dirençli ve dayanıklı nesiller yetişmesine neden oldu. Filistinliler, özellikle de Gazzeliler birkaç yılda bir tekrarlanan bombardımanın altında, direnç güçlerini bir adım daha öteye götürmeyi başardı. İsrail'in kara harekâtına karşı gösterdikleri mücadele ve savaşma becerisi, bu yeni safhanın göstergesi. Ayrıca, Gazze halkı Hamas olmadığında İsrail'in kendilerini ezeceğini biliyor.
Halkla iç içe geçmiş ve bütünleşmiş bir direnişi ortadan kaldırmak olası değildir.
İkinci olarak, İsrail dünya halklarını da ikna edemedi. Dünya halklarındaki en yaygın yaklaşım "Filistinlilere sempati, İsrail devletine öfke." Bu durumun göstergesi tüm dünyadaki protesto gösterileri. İsrail devleti yalnız İslam dünyasında değil, tüm dünyada zulmeden bir güç olarak algılanıyor. İsrail'in dünya kamuoyunda, ABD dışında, meşruiyeti yok. Bu hal İsrail'e kalıcı maliyet üretmeye devam ediyor.
İsrail meşruiyetini ve psikolojik üstünlüğünü Yahudi Soykırımı üzerinden devşirmişti. Aradan geçen elliyi aşkın yıldan sonra bu psikolojik üstünlüğünü kaybetti. İsrail'in artık kendisi bir halkı acımasızca katleden ve ırkçılığın yaygın olduğu bir devlet olarak algılanıyor.
Bu algı artık yerleşik bir kanaat ve İsrail'in geleceğine yönelik önemli bir tehdit.
İslam dünyasında İsrail karşıtı bilinç yeni nesiller üzerinden de yaşanmaya devam ediyor. Bu karşıtlık kalıcı. İsrail gelecek on yıllar içinde de dünya nüfusunun dörtte biri tarafından aktif düşman olarak bilinecek. Altı milyonluk İsrail 1.6 milyar Müslümanla hep mücadele etmek zorunda kalacak. İsrail şu anda bu mücadeleyi sürdürse bile gelecekte de aynı beceriyi sürdürebileceği kuşkulu. Tarihe uzun dilimler halinde baktığımızda bir kesitte güç sahibi olup kazananın, diğer bir kesitte zayıflayıp k