Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı ekonomik reform paketinin ilk bölümü Başbakan Davutoğlu tarafından açıklandı. Böylelikle daha önceki kalkınma planlarından farklı olarak Onuncu Kalkınma Planı'nda (2014-2018) yer alan 25 maddelik 'Öncelikli Dönüşüm Programları'nın hayata geçirilmesi için ilk somut adım atılmış oldu.
Türkiye'nin 2023 ekonomik vizyonu için risk olan başlıca sorunlara köklü çözümler getirmeyi hedefleyen bu programların ilk 9 konu başlığında 'Öncelikli Dönüşüm Programları' ayrıntılı bir şekilde açıklanmış kısmı, ekonomik yapıda önemli bir dönüşümün başladığının bir göstergesidir.
Jeopolitik riskin arttığı, ekonomik ve siyasi istikrarsızlık oluşturmak isteyenlerin fırsat kolladığı bir dönemde, 10.Kalkınma Planı'na uygun olarak yapısal reformların ilk bölümünün açıklanması Türkiye'nin güçlü ekonomi olma yolunda, iç ve dış kırılganlıklardan etkilenmeden hızla ilerlediğinin en somut göstergesidir.
Türkiye, ilk kez, IMF, Dünya Bankası gibi herhangi bir kurumun dayatmasıyla değil, kendi iradesiyle köklü bir reform programı açıklıyor. Üstelik, ekonomik istikrarı hedef alan girişimlerin iç ve dış etkilerine rağmen, siyasi irade risk alarak kronikleşmiş sorunlara müdahale etme kararlılığını ortaya koyuyor. Ekonomideki öncelikli sorun alanlarının tespit edilerek bu alanda yapılacakları kapsayan Eylem Planı'nın açıklanması, siyasi iradenin bu konudaki kararlılığını da gösteriyor.
YAPISAL REFORMLARIN GEREKLİLİĞİ
Yapısal reformlar, Türkiye'de son 12 yılda elde edilen kazanımların devamı için, hedeflenen makro ekonomik hedeflere ulaşmak için gerekli bir değişimi de ifade etmektedir.
Yıllarca enerjide dışa bağımlılık, düşük tasarruflar ve ithalatta dışa bağımlılık nedeniyle İMF ile 19. Stand by anlaşması ve 15 borç ötelemesi yapan Türkiye geçmişten aldığı çok ders var. Bu nedenle Türkiye, ekonomide Dejavu yaşamamak, üretim ekonomisine geçmek, yüksek gelirli ekonomiler içinde yer almak ve Dünya ekonomisinde Güçlü Aktör olmak için gerekli olan yapısal reformları gerçekleştirmelidir.
İç ve dış şoklar ve müdahalelerin ekonomiye etkisi geçmişe nazaran azaltılmışken ve nasıl yapılması gerektiği konusunda siyasi irade varsa, bu problemleri çözmenin tam zamanıdır.
Aslında 'Öncellikli Dönüşüm Programları' Eylem Planlarının bazı çevrelerde rahatsızlık oluşturmasının sebebi de budur. Çünkü yıllarca dışarıya bağımlı ve dışarıdan dayatmalı reçetelerin yön verdiği ekonomiye alışkanlıktan dolayı, yeni dönemin gerçekleriyle yüzleşebilmek zorlaşıyor. Özellikle yapısal reformların gerçekçi olmadığını öne sürerek hayalcilikle suçlamak ve bahaneler öne sürerek reformları tam anlamıyla görmezlikten gelmek sığ bir bakış açısını temsil etmektedir.
EKONOMİDE DÖNÜŞÜM BAŞLADI
Öncellikli Dönüşüm Programları'ndan 9 konu başlığında yapılacaklar, ilk Eylem Planı'nı oluşturuyor. İthalata olan bağımlılığın azaltılması, teknoloji geliştirme ve ticarileşme, enerji üretimi ve enerji verimliliği, sağlık endüstrisi ve sağlık turizmi, taşımacılık-lojistik ve tarım, seçilen konular.
Eylem Planı'nda her madde için gerekli olan uygulamalar ayrıntısıyla açıklanmıştır. Mikro düzeyde reel sektörle ilgili konularda öne çıkan eylemler dönüşümle beraber etkisini makro düzeyde de gösterecektir.
Her Eylem Planı bile ekonomide devrim sayılabilecek statüde olduğunu ifade etmek gerekiyor. Çünkü biliyoruz ki, herhangi bir alanda yapılacak değişiklik doğrudan veya dolaylı olarak ekonomik yapıyı değiştirecektir.
Dolayısıyla, Öncellikli Dönüşüm Programların ikinci kısmı olan 'Temel Makro Hedefler' ve son kısmı olan 'Nitelikli İşgücü' ile ilgili kısımların açıklanmasıyla toplam 25 maddenin her birinde gerçekleştirilecek uygulamalar, birbirini tetikleyecek ve ekonomiyi harekete geçirecek domino taşları olacaktır.
BU REFORMLAR İLE NE DEĞİŞECEK?
Açıklanan, 9 dönüşüm programı birbirinden bağımsız değil. Enerjinin yerli kaynaklarla karşılanması ve enerji verimliliğinin sağlanması, son noktada ithalatın azalması hem yüksek GSYH'ye ulaşılması hem de cari açığın düşmesi anlamını taşımaktadır.
Diğer yandan, bu reformlar ile ülke ekonomisi iç ve dış şoklara karşı dayanıklı olacak, yatırım ortamı iyileşecek, üretim artacak ve ülke kredi notu yükselirken risk primi düşecektir.
Yapısal reformlar ile siyasete müdahalenin ortadan kalkacağı, ekonominin şokları daha rahat absorbe edileceği bir ortamda, ülke ekonomisinin yanı sıra hayatımızda da olumlu bir çok somut değişiklikler olacaktır. Tüm programları uygulayacak siyasi irade ise, Yeni Ekonomiye giden yolda Türkiye'nin hızını artıracaktır.
[Yeni Şafak, 10 Kasım 2014]