Öyle görünüyor ki bu seçimin en önemli unsuru vaatler.
CHP, HDP ve MHP bütün tepkisel siyasetlerine, aksi ve huysuz söylemlerine rağmen seçmenin önüne vaatler koyuyorlar.
AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da dün partisinin seçim beyannamesini açıkladı. Onun merkezinde de vaatler var.
Seçmen, bu kadar vaat karşısında ne yapsın?
Öncelikle şunu söyleyelim. AK Parti'nin vaatleriyle diğer partilerin vaatleri arasında muhteva, yani içerik açısından benzeşen unsurlar olabilir.
Bütün partiler, 2002'den bu yana yaşanan ekonomik büyümeden daha az yarar sağlayan toplum kesimlerinin yaşam koşullarını iyileştireceklerini söylüyorlar. Pek çok vaatte bulunuyorlar. Fakat AK Parti'nin 1 Kasım vaatleriyle, CHP, HDP ve MHP'nin seçim vaatleri arasında çok bariz bir mahiyet farkı var.
Muhteva benzese de, mahiyet benzemiyor.
AK Parti, her şeyden önce, gerçekçi vaatler ortaya koyuyor. Bu ne demek?
AK Parti, neyin ne kadar hayata geçirilebileceğini bilerek vaatlerini formüle ediyor. Yani atmıyor, kafadan sallamıyor.
AK Parti, 13 yıldır kamu otoritesini temsil eden bir parti olarak ekonomi, toplum, kültür ve siyaset alanlarında seçmenin önüne vaatler koyarken, onların gerçekleştirilebilir olmasını esas alıyor. Eldeki imkânları, ülke kaynaklarını biliyor.
Ve herhangi bir alanda yapacağı bir iyileştirmenin bir başka alanda kayıplar yaratmamasına dikkat ediyor.
Buradaki rasyonalite son derece önemli.
Bu rasyonalite gerek verilen sözlerin karşılanabilmesi açısından gerekse de yürürlüğe konacak politikanın sürdürülebilirliği açısından mühim.
Ne CHP, ne HDP, ne de MHP herhangi bir vaatte bulunurken böylesi bir rasyonelite ile hareket etmiyor.
Herhangi bir alanda yapılacak bir iyileştirmenin kaynaklarını gerçekçi biçimde hesaplayamıyor, dolayısıyla başka alanlarda nasıl maliyetler üreteceğini öngöremiyor.
AK Parti'nin seçim vaatlerinin muhalefet partilerinin seçim vaatlerinden ikinci bir mahiyet farkı daha var. O da AK Parti'nin bu vaatleri yerine getirebilme imkânını haiz tek parti olması.
AK Parti dışındaki partilerin hiçbirinin tek başına iktidar olmak gibi bir şansları yok. Bir araya gelip koalisyon kurabilme imkânlarının olmadığını da gördük.
Olmaz ya, hadi diyelim koalisyon kuruldu.
O takdirde benim adına "koalisyonun konfor yasası" dediğim şey devreye girer. Kimse seçim öncesinde verdiği vaatleri hatırlamaz.
Koalisyonda yer alan aktörlerin her biri, partnerinin "elini tuttuğu"nu, "bu şartlarda daha fazlasının yapılamayacağı"nı savunur.
Tek başına iktidar olan bir parti ise böylesi bir "bahane"nin arkasına sığınamaz.
Sözün özü, tek başına iktidar imkânına sahip bir partiyle, böylesi bir imkân ve ihtimalden yoksun partilerin seçim vaatleri birbirinden çok ama çok farklıdır.
Tek başına iktidar ihtimali olan bir parti, diğerlerinin yaptığı gibi palavra atamaz.
AK Parti, seçim beyannamesinde yer alan bütün vaatlerini bu farkındalık ve sorumlulukla ortaya koymuş.
O yüzden onlara vaat yerine taahhüt demek daha doğru. Ne diyelim, sonu güzel olsun.
Hayırlar feth, şerler def olsun.
Ha bir de, münafıklar berbat olsun...
[Sabah, 5 Ekim 2015]