SETA > Yorum |
Türkiye İçin Doğru Formülü Bulma Vakti

Türkiye İçin, Doğru Formülü Bulma Vakti

Türkiye'yi bugünkü refahına taşımış isimler, bundan sonrası için de istikrarın direklerinden olacaktır.

Türkiye seçimini yaptı.

Sandıktan, hem demokrasi hem istikrarsızlık çıktı.

Seçim öncesinde sizlerle paylaştığım senaryolar ile bunlara ilişkin politik ve ekonomik sonuçlar, şimdi gerçeğe dökülecek. Çeşitli tahminler var ancak siyasi aktörler de dâhil olmak üzere, kimse ne olacağını bilmiyor.

EKONOMİ, İSTİKRAR İSTER

Dün sabah pek de yeni diyemeyeceğimiz Türkiye'ye, önceki gece beklediğimiz gibi, piyasaların tepkisiyle uyandık. Global risklerin bitmek bilmediği şu ortamda dengeleri ne zamandır yerinde tutmaya gayret ederken, onca yabancı yatırımcının imzasını beklerken, istikrarsızlık olacak iş miydi?

Bu bağlamda son aylarda yazdıklarımı bir terim taramasına tabi tutsak, sanırım “istikrar" sözcüğü açık ara 1. olurdu. Bir de onunla yarışan, kardeşi “güven" vardır. Her vesileyle onca tekrarımın sebebini ise, artık hep birlikte görecek ve yaşayacağız.

Yine de, çok kısa özetleyecek olursam, arz etmeye çalıştığım dert şuydu: Bu kritik seçim, X ya da Y partisinin meselesi değildi, partiler üstü bir memleket meselesiydi. Şu karmaşık küresel konjonktürde, Türkiye'nin mümkün olduğunca birlik ve güç içinde ilerleyebilmesi mevzusuydu. Siyasi istikrar, ekonomik istikrarın temel taşıydı. Gerek makroekonomik dengeler gerekse reformlar açısından…

Zira partiler, milli amacın gerçekleşmesi için sadece araçtır. Araçlara yön veren milletimiz ise, bu ülkede 12,5 yıldır süren kesintisiz istikrarı, ne yazık ki kesme kararı almıştır. Saygı duyduğumuz bu sonuçtan çıkarılacak, hem dertler hem de dersler vardır.

HERKES DÜŞÜNMELİ

Evet, AK Parti bu seçimde yine ezici çoğunluğun desteğini aldı. Kendisini takip eden CHP'nin neredeyse 2 katı milletvekili çıkararak, kitle partisi olduğunu ispatladı. %40 üzeri bir oran ve yurt sathındaki hâkimiyetiyle tek başına iktidara gelememesi ise, sistemin cilvesi ancak bu konuya girmenin şu anda bir faydası yok.

Öte yandan, AK Parti'nin bir destek kaybettiği de açık. Asıl üzerinde durulması gereken meselelerden biri de, bu. Burada pek tabii, çeşitli faktörler devreye girdi ve bunların içinde, upuzun bir iktidar tecrübesinin getirdiği yıpranmışlıklar da haliyle var.

Bununla birlikte, oy kayıplarındaki belirleyici unsurlardan birinin, Çözüm Süreci olduğunu görüyoruz. Rakamlar gösteriyor ki; AK Parti, Türkiye'nin bekası için cüret ettiği bu icraattan, gerek MHP'ye gerekse HDP'ye kayan oylar nedeniyle, büyük bir fedakârlıkla çıktı. İşte bu da, AK Parti'nin bu seçimde yaşadığı bir başka büyük cilvedir. Tabii bu noktada, partinin bazı stratejik öneme sahip hatalarla da, Kürt seçmende kayıp yaşadığının altını çizelim.

Bu noktada, HDP'nin yükselişini, bir yandan demokrasimizin yükselişi olarak, diğer yandan da, S. Süreyya Önder'in belirttiği gibi “emanet oylarla" açıklamak mümkün. Birbirine zıt bu etkenler hasebiyle gelinen durum düşündürücü olsa da, HDP'nin vefalı ve makul davranma yükümlülüğü tuhaf bir zeminde iyiden iyiye artmıştır. Zira söz konusu emanet oylarla, Türkiye uzun zamandır unuttuğu bir belirsizliğe emanet edilmiştir.

RASYONEL OLMAK

Ne oluruna olmazına ise, bugün girmeyeceğim. Seçim öncesindeki yazımda detaylarıyla ele almıştım. Bu konuyu şimdilik yeniden oraya adresliyorum ancak özet olarak ortaya çıkan görüntü, koalisyon oluşturmanın çetin olabileceği ve seçime gidildiği takdirde de istikrarın ne derece kazanılacağının meçhul oluşu.

Oysa dedim ya, mesele parti meselesi değil, memleket meselesidir. O halde, bundan böyle herkes bunun farkına varmalı ve ülkeyi, istikrarsızlığın en düşük olacağı formüle kavuşturmaya çalışmalıdır. Başbakan Davutoğlu'nun belirttiği gibi, milletin huzuru için gerekli adımlar atılmalıdır.

Bu anlamda, mümkün olan en güçlü hükümeti kurmak için, önce tüm partilere ve gerekirse yeniden millete, tarihi sorumluluk düşüyor. Eskisi kadar olamasa da, ehven-i şer bir istikrar seviyesini acilen tesis edip yola devam etmemiz şart. Bu nedenle umuyorum ki, hem “rasyonel" hem de “milli duygularla dolu" bir sürece hep birlikte girebiliriz.

KARGA İLE HÜDHÜD

Öte yandan, kim ne derse desin, Türkiye'yi bugünkü refahına taşımış isimler, bundan sonrası için de istikrarın direklerinden olacaktır. Ancak direklerin sağlam kalması için farkına varılması gereken iki büyük mesaj var ki; aslında her devrin kitaplarında saklı ve aşikârdır.

Bunlardan ilki, işleri istişare ile olanlardan olmaktır. İstişarenin özü ise, bir ikinci mesaj olan liyakati beraberinde getirir. Bu bağlamda, asırların Karga ile Hüdhüd kavgası, bugün en çok açıp okunması gereken hikâyelerdendir. Bu yazımda en çok altını çizmek istediğim husus da budur.

Zira biliyorum ki; en baştan beri peşine düşülen, hiçbir şahıs ve kurumun değil, aksine, Türkiye davasının mücadelesidir.

Daha da ötesinde; kazanılan güçle, dünyanın güçsüzüne el uzatma mücadelesidir.

Derdine ne zamandır düşülen; aslına bakarsanız, bir insanlık mücadelesidir.

Kutsaldır. Korunmalıdır. Üzerine konan tozlardan arındırılmalıdır.

Bu vesileyle, yeni dönem Türkiye'miz için hayırlı olsun.

[Yeni Şafak, 9 Haziran 2015]