Azerbaycan, 44 gün süren İkinci Karabağ Savaşı'nda yaklaşık 30 yıldır Ermenistan işgali altında olan topraklarını özgürlüğe kavuşturduğu için 10 Aralık'ta zafer töreni düzenledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geniş katılımlı bir heyetle katıldığı bu törenin onur konuğuydu. Tören düzeni ve başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere Türkiye'ye yönelik Azerbaycan devleti ve halkı nezdindeki ilgi ve alaka, Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin ete kemiğe bürünmüş en canlı örneklerinden biriydi.
Azerbaycan'ın haklı savaşı sırasında Türkiye'nin siyasi, askeri, diplomatik, istihbari vb. verdiği her türlü desteğin görünürlüğü, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zafer kutlamalarına katılımıyla perçinlendi. Psikolojik açıdan bakıldığında, kazanılan zafer Azerbaycan'ın yanı sıra Türkiye'de de aynı duygularla ve gururla sahiplenildi. Benzeri bir psikolojik etkinin iki ülkenin yanı sıra devlet sahibi olsun olmasın bütün Türk dünyasında ve İslam aleminde de karşılık bulduğu söylenebilir. Dolayısıyla zafer kutlamalarının ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katılımının olumlu anlamdaki psikolojik etkileri Karabağ, Azerbaycan ve Kafkasya'yla sınırlı değil. Benzeri bir durum, olumsuz anlamdaki psikolojik etkiler için de geçerlidir. 27 Eylül sonrasındaki süreç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaretiyle birlikte düşünüldüğünde sadece Ermenistan'ın değil, bu saldırgan politikalara zımni ve sarih destek veren bütün aktörlerin psikolojilerinde tahribat oluşturmuştur.
Jeopolitik açıdan gerek Türkiye'nin İkinci Karabağ Savaşı'ndaki desteği gerekse Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zafer törenine katılımı, Türkiye'nin Kafkasya denkleminde giderek artan rolünün önemli bir işareti. Başta Karabağ olmak üzere Azerbaycan'ın yanında yer alan Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kafkasya'daki güç dengelerinde göz ardı edilmeyecek bir aktör olduğunu etkili bir şekilde gösterdi. Jeopolitik açıdan bu durumun Türkiye'nin diğer cephelerindeki mücadelelerine de olumlu etki yaptığı bir gerçektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tören esnasında ve basın toplantısında yaptığı konuşmalar, yeni dönemde Türkiye'nin bölgeye yönelik yaklaşımına ilişkin önemli mesajlar içermekte. Bu mesajlar Azerbaycan'a, Ermenistan'a, bölgeye ve üçüncü aktörlere yönelik olmak üzere dört boyutta ele alınabilir. Azerbaycan açısından bakıldığında, Türkiye'nin yeni dönemde Azerbaycan'a desteğinin artarak devam edeceği görülmekte. İlişkilerin derinleşeceğinin ve genişleyeceğinin önemli bir göstergesi olarak beş anlaşma imzalandı. Bu sayede örneğin yakın zamanda pasaport yerine kimlikle karşılıklı ziyaretleri mümkün hale gelecek ve iletişim-medya alanında stratejik işbirliği yapılacak. Ayrıca özgürleştirilen bölgelerin yeniden inşasında Türkiye'nin etkili bir rol oynayacağı görülmekte.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmalarında Ermenistan'a yönelik iki mesajın öne çıktığı görülmekte. Birincisi, Ermenistan'ın işgal süresince ve savaş esnasında işlemiş olduğu suçların hesabının sorulmasında Azerbaycan'a destek verilecektir. İkincisi, Ermenistan'ın saldırgan politikalarından vaz geçmesi halinde ikili ve üçlü ilişkilerin normalleşeceğine yönelik mesajdır.
Bölgesel düzeyde Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni bir işbirliği mekanizmasına atıfta bulunmuştur. Bölgesel barış ve istikrarı sağlamaya yönelik Altılı platform olarak ifade edilen mekanizma Türkiye, Azerbaycan, Rusya, İran ve Gürcistan'ın yanı sıra (agresif politikalardan vazgeçerse) Ermenistan'ı da içerecek bir şekilde planlanmış. Erdoğan'ın konuşmasından bu platformun Rusya lideri Putin ile de müzakere edildiği ve olumlu bakıldığı görülmekte. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın üçüncü aktörlere yönelik mesajlarında ise Minsk Üçlüsü ve özellikle Fransa ön plana çıkmakta. Bu bağlamda Minsk Üçlüsünün başarısız kriz yönetimi ve özellikle Fransa'nın süreçteki yapıcı olmayan rolüne vurgu yaptığı görülmekte.
Sonuçta Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde tarihi bir dönüm noktasından daha geçilmektedir. Tarih bir anlamda 102 yıl sonra farklı bir karakterde şekilde tekerrür etmiştir. Enver Paşa'nın kardeşi Nuri Paşa öncülüğündeki Kafkas İslam Ordusu 1918'de Bakü'yü Ermeni çetecilerinden ve Bolşevik birliklerinden kurtarmıştı. Ancak bu durum, Mondros Ateşkes Antlaşması nedeniyle uzun sürememişti.
Günümüzde ise farklı bir durum söz konusu. Zafer kutlamalarına Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katılımı ve mesajlarının yanı sıra geçit törenindeki Türk askerinin ve Bayraktar SİHA'larının da işaret ettiği gibi, ne Türkiye eski Türkiye ne Azerbaycan eski Azerbaycan. İki ülkenin liderler, kurumlar ve halklar nezdindeki sarsılmaz birlikteliği ivmesini her geçen gün artırarak devam ettiriyor.
[Sabah, 12 Aralık 2020].