Koronavirüs sonrası dünyanın ne yöne gideceği merak ediliyor. Sosyal hayattan, siyasete, siyasi liderlikten, ekonomiye ve ülkelerin doğal ya da üretilmiş tehditlerle nasıl mücadele edeceğine kadar birçok başlık şimdiden farklı boyutları ile sorgulanmaya başlandı.
Aslında sadece toplumlar değil, devletler de, ülke yönetimleri de panik hâlinde neyi nasıl yapacağını el yordamı ile bulmaya çalışıyor.
Kimi ülkeler, küresel tehdide çok hazırlıksız yakalandı. Ülke yönetimleri kendi meşrebince tehditle mücadele için farklı yöntemler deniyor.
Şimdilik bazı iyi modeller öne çıksa da hangi uygulamanın daha işlevsel olduğu konusunda hüküm vermek için çok erken.
İtalya’da yeterli olmayan sağlık sistemi erkenden çöktü. 60 milyonluk ülke, polis ve ordu denetiminde evlere kapatıldı.
İtalyan medyası, yaşlı insanların virüse feda edilmesini, “korkunç bir seleksiyon” başlığı ile okuyucularına duyuruyor. Doktorların, kurtarılacak ve kurtarılmayacak hastaların durumunu değerlendirerek, daha az riskli olanını seçip, diğerini doğrudan ölüme terk etmek zorunda kaldığı bir süreç yaşanıyor.
Daha açık bir ifade ile babalar ve evlatları arasında bir seçim yapıp, yaşlılığı bir suç ve yük olarak değerlendirerek nesiller arası bir “seçilim” tercihinde bulunuluyor.
İngiltere’nin koronavirüs stratejisi, “topluma yayarak sürü bağışıklığı kazanmak...” Bu anlamda İngiliz hükûmeti, birçok Avrupa ülkesinden farklı olarak koronavirüse karşı radikal tedbir almamayı seçti. Hayatı kısıtlayan tedbirler almayacağını ve tedbirleri “kişisel sorumluluk ve duyarlı vatandaşlık” temelinde bireysel iradeye bırakacağını duyurdu. Ayrıca, “seçilmiş” ağır vakalar haricinde virüs testinin de yapılmaması uygulamada.
İngilizler, böyle bir yolu tercih etmesinin nedeni, virüsün yayılma hızını ve etkisini hafife almak değil. İngiliz sağlık sisteminin salgınla baş edemeyeceği korkusu ve ekonomik açıdan ortaya çıkabilecek belirsizliği öngöremediği için bu kararın alındığı belirtiliyor.
İngiltere Sağlık Bakanlığı’na bağlı İngiliz Kamu Sağlığı Birimi’nin hazırladığı gizli bir belge gazetelere sızdırıldı.
Belgeye göre, 12 ay içerisinde İngiliz halkının yüzde 80’ine virüsün bulaşması bekleniyor. Virüs bulaşanların yüzde 15’inin (7,9 milyon kişi) hastaneye yatırılacağı öngörülüyor. Ayrıca virüsün yaz aylarında yayılma hızı düşecek olsa da sonbaharla birlikte tekrar artacağı, virüsün halkın yüzde 80’e bulaşması durumunda 500 bine yakın İngiliz halkının ölme ihtimalinden bahsediliyor.
Aynı belgeye göre, sağlık çalışanlarının 1 milyonu ve sosyal hizmetlerde görev alan 1,5 milyon kişinin virüs bulaşması sebebiyle çalışamayacağı tahmin ediliyor.
ABD’de Covid-19 şüpheli hastalar, sağlık hizmetlerinin ve testlerin pahalı olması nedeniyle yeterli hizmeti alamıyor. Piyasadaki test azlığından dolayı eleştirilen Trump, “Ben bu konuda sorumluluk almıyorum” diyerek işin içinden çıkmaya çalışıyor. Trump kamuoyu önünde virüsün büyük risk oluşturmadığını savunsa da, Alman bilim insanlarına çok büyük miktarda para teklif ederek, geliştirilmesi muhtemel aşının münhasır haklarının ABD’nin tekelinde kalmasını istediği ortaya çıktı.
Şansölye Merkel, Almanya nüfusunun yüzde 60 ila 70’inin koronavirüs salgınından etkileneceğinin beklendiğini baştan kabul etti. Almanya diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak virüsten etkilenen insan sayısını açıklamama yolunu tercih ediyor.
Çin’in komşusu olan Güney Kore, dünyada en çok vaka tespit edilen dördüncü ülke. Dünyanın diğer ülkelerinden farklı bir yöntem izliyor. Karantina uygulamasına gitmiyor. Hayatı kısıtlamıyor. Bunun yerine mümkün olduğunca çok insana test yaparak, test sonucu pozitif çıkanlara mali yardım yapıyor. Hastanede tedavi imkânı buluncaya kadar hastaları evlerinde karantinaya alıyor.
Çin ve İran, virüsten en çok etkilenen ilk iki ülkeydi. Yönetim sistemlerinden dolayı, dünya bu iki ülkeyi, zamanında gerekli tedbirleri almamakla ve tehdidin boyutunu şeffaf olarak paylaşmamakla epeyce suçladı. Çin son günlerde, virüsün kontrol altına alındığını söylüyor. Ama inandırıcılığı sorgulanıyor.
İran’da ne olup bittiği ile ilgili herkesin bir tahmini var ama, sorunun büyüklüğü ile ilgili gerçek bilgi yok.
Koronavirüse karşı erken tedbir almada Türkiye başarılı ülkelerden biri olarak öne çıkıyor. Salgına karşı erken alınan tedbirler şimdiye kadar başarılı bir model oluşturdu. Birçok ülke Türkiye’nin aldığı önlemlerden övgüyle söz ediyor.
Kuşkusuz Türkiye’nin son yıllarda krizlerle sınanması, krizlerden başarı ile çıkması siyasal ve toplumsal öğrenme süreçlerine katkı yaptı. Karar almada sistemin getirdiği yetkinlik ve hız, krizlere müdahaleyi kolaylaştırıyor. Sağlık sistemi başta olmak üzere birçok sektörde altyapı yatırımları, kapasite kullanımı konusunda devletin elini güçlendiriyor.
Şimdiye kadar alınan ve bundan sonra alınacak tedbirlerin olumlu sonuç vermesi durumunda, bu küresel krizden güçlenerek çıkacak ülkelerden birisi Türkiye olacaktır.
Ama tüm bunların ötesinde, koronavirüsten sonra dünyada; yerleşik ulusal sistemler, küresel düzenler, karşılıklı bağımlılıklar, sınırlar, uluslarüstü örgütler gibi konuların yeniden tartışılmaya açılması kaçınılmaz. Virüsten geriye kalabilenler yaşayıp görecek...
[Türkiye, 17 Mart 2020]