Tüm dünyayı sarsan Korona virüs salgını öyle ya da böyle geçecek. İyimserlere göre birkaç ay içerisinde kötümserlere göre daha uzun sürede… Ama kimse insanlığın bu salgın nedeniyle yok olacağını düşünmüyor. Türkiye'de salgından etkilendi ve etkilenecek. Hastalığın sınırlarımızdan içeri girmesini mümkün olduğunca geciktirsek de şu anda çok başarılı tedbirler alsak da vaka sayıları maalesef artacak.
Peki salgın geçip gittikten sonra nasıl bir dünya olacak? Siyasette, ekonomide, toplumsal ilişkilerde neler değişecek? Sorunun cevabını bugünden yarına kolayca vermek mümkün değil. Üzerine çok daha detaylı düşünmek gerekiyor. Belirsizlik çok fazla. Ancak bildiğimiz bir şey varsa o da dünyanın artık eski dünya olmayacağı.
Bir süredir devletlerin artık daha korumacı, daha kapalı, daha güvenlikçi olacağı söyleniyor. Korona salgını artık bunun bir ihtimal olmadığını, bir gerçek, bir vaka olduğunu gösterdi. Siz bakmayın yapılan açıklamalara, dayanışma mesajlarına. Kendi ülkesinin yaşlı nüfusunu feda etmeye hazır olan Avrupa ülkeleri mi başka ülkelerle virüsle mücadele konusunda dayanışma gösterecek?
Her ülkenin kendi başına olduğu bir savaş bu. Her ülke virüsten kendi imkanlarıyla kurtulmak ve bunu mümkün olduğu kadar az zararla yapmak zorunda. Şimdiden başkentlerde salgın sonrası ortaya çıkacak yeni ekonomik düzenden nasıl maksimum fayda sağlanacağının planı yapılmaya başlandı. Tüm ekonomiler çökecek ancak daha az çöken ekonomiler diğerlerine göre avantajlı hale gelecek.
Bu günlerde sadece salgınla mücadele etmiyoruz. Salgın sonrası dünyada nerede olacağımızın mücadelesini de veriyoruz. Salgınla mücadele konusunda olduğu gibi bu konuda da iyimserim. Geleneksel toplumların daha avantajlı olacağını düşünüyorum. Siyasi liderliğin öneminin daha fazla artacağı da ortada. Salgın sonrası dünyada yüksek refah seviyesine sahip tuzu kurular değil mücadeleci toplumlar ciddi bir avantaja sahip olacak.
[Takvim, 20 Mart 2020]