PKK'nın Türkiye'den fiili olarak çekilme süreci, Murat Karayılan tarafından da ilan edilerek sürecin ismi konulmuş oldu. Karayılan'ın çekilme kararını açıkladığı mesajı dikkatle incelenirse, çözüm sürecin selameti adına ilk aşamaya dair ön hazırlığın muhkem olduğu hissedilmektedir. PKK'nın çözüm sürecinin ilk aşaması olarak kabul edilen çekilmeyi hayata geçiriyor olması çok büyük bir adım. Daha düne kadar elini tetikten çek(e)meyen bir örgüt son aşamasında silahsızlanma olan bir süreç için ülkeyi terk ediyor. Bu ilk kez yaşanan bir olgu. İlk kez PKK, belli bir mutabakat çerçevesinde, geleceği olan bir süreçte aktör olma potansiyeli yakaladı.
Bu meyanda, 1999 çekilme süreci ile bugün yaşananların mukayesesi mümkün değildir. 1999'da yaşananları uyarıcı mahiyette hatırlatmanın faydaları olmakla birlikte, 2013 sürecini 1999'u kullanarak makasa almaya çalışmanın anlamı bulunmamaktadır. Sırf diğer aşamalara dair önümüzde somut bir tablo olmaması da bugün yaşananların değerini küçültmez. Aksine ilk aşama için ortaya saçılan komplo teorilerinin büyük ölçüde havada kaldığını hatırlayacak olursak; bundan sonraki aşamalara dair daha soğukkanlı analizler de yapabilir. Özellikle son bir aydır, yoğun bir şekilde, çözüm sürecinin doğrudan PKK'yı ilgilendiren silahlı başlıklarına dair 'her ihtimali soruya dönüştürmeyi analiz' zanneden yaklaşım tarzının çıkarması gereken dersler bulunmaktadır. Ortaya çıkan açıklamadan her ihtimalin hesaplandığını veya üzerinde mutabakat sağlandığını söyleyebilir miyiz? Elbette bu mümkün değil.
Ama daha önemlisi gerekli de değil. Bu süreç riskleri, hataları ve iniş-çıkışlarıyla yürüyecek. Çözüm sürecinin en güçlü teminatı millette oluşan enerjidir. PKK ve sürece dâhil olan aktörler artık kendi özel gündemleriyle baş başa değiller. Milletin sürece dair ortaya koyduğu enerjinin baskısını üzerlerinde çok yoğun bir şekilde hissetmeye başladılar.
PKK otuz yıldır sadece bir tek gündeme boğulmuş, bütün enerjisini bir tek soruna odaklamış silahlı bir örgüt. Bu yönüyle PKK, tarihinde ilk kez, kendi dar gündeminin dışına çıkarak ütopyasına bakmak durumunda kalıyor. Bu süreçte, PKK açısından, silah bırakmaktan daha zorlu olan kendi icat ettiği mitolojisini normalleştirmek olacak. Öcalan, mesajıyla ütopyanın hızlı bir şekilde normalleşmesi için PKK'ya altın tepside bir fırsat sundu. Karayılan'ın açıklaması en azından bu aşamada PKK'nın bu fırsatı heba etmek istemeyeceğini gösteriyor. Elbette PKK'nın hali hazırdaki rasyonel tutumunu sonuna kadar sürdürebileceğinin teminatı yok.
SİLAHLI MÜCADELE Mİ DEMOKRATİK MÜCADELE Mİ?
PKK açısından varoluşsal soru şudur: Türkiye'den dışarı çıkma süreci tamamlandıktan sonra ne olacak?
Bu sualin cevabı, sadece yol haritaları, mutabakatlar veya çatışma çözümü süreçleriyle verilemez. PKK, Öcalan'ın 'silahlı mücadele devri bitmiştir' yaklaşımının stratejik bir karar olduğunu fark ettiği oranda, sürecin ikinci ve son aşaması hayata geçme imkânı bulabilir. Kaldı ki, sürecin son aşaması ile ikinci ayağının da doğrudan bir bağlantısı bulunmamaktadır. Bu ünsiyeti PKK kendi dünyasında kurmaktadır. Oysa bu büyük bir tuzaktır aslında. Sürecin ikinci aşaması olan demokrasinin derinleşmesinin PKK ile bugüne kadar tek alakası, örgütün bu süreci kan dökerek yıllardır geciktirmiş olmasıydı. PKK'dan bağımsız olarak, Türkiye, demokratikleşme adımlarını, Türkiye'nin normalleşmesini hitama erdirecek bir anayasa ile muhakkak taçlandırmalıdır.
PKK önümüzdeki dönemde demokratik siyasetin zorluklarının ve sınırlarının sancısı ile muhatap olduğunda asıl imtihandan geçecek. Önünde iki yol bulunuyor. Ya demokratik siyasetin sabır ve basiret gerektiren zorlu yolunda sebat edecek ya da yıllardır en iyi bildiği sıradan ve tahrikçi yolu tercih ederek silahlarına geri dönecek. Demokratik mücadeleyi tercih edebilmenin tek yolu ise 'reformlar yapılırsa silahsızlanırız' yaklaşımından 'silahlara ne kadar hızlı veda edersek reformlar o kadar hızlı yapılabilir' siyasal düzeyine ulaşmaktan geçiyor. Elbette, otuz yıldır silahla yaşayan bir örgütün fiili silahsızlanmasını birkaç ayda tamamlanmasını beklemiyoruz.
Burada konuştuğumuz PKK'nın 'silahlara tamamen veda yaklaşımını' varoluşsal bir karara dönüştürmesidir. Bu ise PKK'nın nereye çekildiğine karar vermesiyle mümkündür ancak.
PKK nereye çekiliyor? Eğer PKK, Türkiye'den Kandil'e çekildiğini düşünüyorsa sürecin diğer aşamaları oldukça zahmetli bir şekilde hayata geçebilir.
PKK, 2013 çözüm süreci ile hem Türkiye'nin hem de Ortadoğu'nun kaçınılmaz kaderi olan değişim safına çekilmek zorunda olduğunu anlamalıdır. Kandil'e çekilen PKK'nın millette karşılığı, yeni Mezopotamya düzeninde anlamı, yeni Türkiye'de ise yeri olması mümkün değildir.