Dünya siyasetindeki güç geçiş dönemleri incelendiğinde yükselen gücün öncelikle ekonomik olarak güçlendiği ve ardından diğer stratejik alanlarda gücünü genişleterek uluslararası sisteme hakim durumdaki aktöre rekabetini hissettirmeye başladığı görülmektedir. Söz konusu Çin olduğunda da bu süreç değişmemiştir. 2001’de Dünya Ticaret Örgütü üyeliğiyle ivmelenen küresel ticaret ağlarına katılım ve ekonomik yükseliş, 2007’de Çin’in askeri harcamalarını dikkat çekici düzeyde artırmasını sağlamıştır. Bir taraftan askeri modernizasyonunu ilerleten Çin, diğer taraftan 2008’de ABD’nin en büyük dış alacaklısı olmuş ve 2010’da ise Japonya’yı geçerek dünyanın en büyük ikinci ekonomisi koltuğuna oturmuştur.
21. yüzyıla hızlı giriş yapan Çin’in yükselişinin ABD tarafından fark edilmesi ise uzun sürmemiş ve 2011’de açıklanan “Asya’ya Dönüş” (Pivot to Asia) politikasıyla Washington bir taraftan Asya Pasifik’in potansiyelinden faydalanmayı amaçlarken diğer taraftan Pekin’in seri adımlarını yavaşlatmayı hedeflemiştir. 2012’de Şi Jinping’in devlet başkanı oluşu ise Çin’i bambaşka bir evreye taşımıştır. Bugün geldiğimiz noktada kendin…
Çalışmayı incelemek için burayı tıklayın..