Siyasi partilerimizin gündemleri baş döndürücü bir yoğunluk içerisinde. Özellikle Millet İttifakı son dönemde dikkat çeken krizler ve politika değişimi ile meşgul. CHP'nin Suriye ve Irak'ta asker bulundurma tezkeresine "hayır" diyerek HDP yanında konumlanması yeni bir siyasi tartışma alanı oluşturdu.
AK Parti ve MHP'nin eleştirileri bir yana İP, CHP'nin HDP kararını nasıl hazmedeceği konusunda zorlanıyor. İP yetkililerinden gelen "HDP, PKK'nın yanında" ve "CHP, HDP ile ittifak yaparsa biz orada olmayız" açıklamaları bu zorlanmanın açık belirtileri.
Mesele, Cumhur İttifakı'nın bir hamlesinden değil, CHP'nin milli güvenlik politikasının değişiminden doğdu. Ve 2023 seçimlerinde kampanya tartışmalarını belirleyecek başat bir tema haline geldi. Bu itibarla, İP'in HDP sancısı da Grup Başkanvekili Türkkan'ın şehit yakınına ettiği küfrün travması da uzun süre bu partiyi terk edecek gibi görünmüyor.
Zira Türkkan, Akşener için kolaylıkla kenara koyulabilecek bir siyasetçi değil. Akşener bu travmayla yüzleşirken, Kılıçdaroğlu yeni hamlesini yaptı ve "helalleşme yolculuğuna" çıkacağını açıkladı.
Helalleşme mi Zor, Hesap Sorma mı?
Kılıçdaroğlu bir videoda CHP'nin geçmişte yarattığı derin yaralar olduğunu ve bu yaraları yaratan sistemi değiştirdiğini söyledi. Şimdi dışarı dönerek "geçmişte kırdığımız, korkuttuğumuz toplumlarla, bireylerle, farklı hayat tarzlarının temsilcileriyle buluşmalara" başlayacağını ilan etti.
Bu arada AK Parti ve kendi partisinin dönemi dahil "bir grup insanı zenginleştiren tüm iktidarlardan hesap soracağını" belirtmeyi ihmal etmedi.
Gerçi CHP iktidarı deyince tek parti dönemine mi, 1970'lerin koalisyonlarına mı yoksa 1960 ve 28 Şubat dahil darbe dönemlerindeki CHP politikalarına mı işaret ettiği anlaşılamadı. Kılıçdaroğlu'nun tüm iktidarları kapsayan bu "hesap sorma" ile yine her kesimi içine alan helalleşmesini nasıl yapacağını merak ediyorum. Bu "hesaplaşma ve helalleşme" kavramları AK Parti siyaseti ve söylemlerini çağrıştırsa da veya yeni danışmanların uyarlama sloganları olarak gözükse de önemsenmeli. Kılıçdaroğlu, HDP ile yakınlaşmasını "tüm toplum kesimleri ile helalleşme" diyerek normalleştirmek ve dolayısıyla "terörle mücadeleye ihanet" eleştirilerine cevap vermek mi istiyor? Dindar-muhafazakâr kesimlerdeki CHP'ye yönelik derin endişeleri teskin etme derdinde mi? Bu helalleşme Kürtlere ve Alevilere ne söyleyecek? CHP'nin solculuğu terk ederek sağcılaştığını öne çıkaranları mı yatıştıracak? Gayrimüslüm topluluklara mı açılım sağlayacak? Köklü bir Kemalizm eleştirisine mi hazırlanıyor? Yeni bir sol program ile mi gelecek? Belki de bu kadar çok soru sormaya gerek yok. Kılıçdaroğlu'nun 2023 seçimleri için toparladığı ittifakın parlamenter sisteme dönüşten başka ortak Türkiye vizyonu olamadığı için CHP'nin iddialı bir helalleşme programı getirmesini beklemiyorum. Yine Kılıçdaroğlu, İmamoğlu'nun yerel seçimlerdeki "radikal sevgi dilini" taklit etse de inandırıcı olması çok zor.
CHP, Kendisiyle Hesaplaşabilir mi?
Özcü bir şekilde "CHP dönüşemez" demiyorum. Ancak CHP kendisiyle hesaplaşmasını parti teşkilatı, elit çevreleri ve tabanı olarak tamamlamış bir parti değil. Hatta daha başında bile diyebiliriz.
Ne Kürtlere ne dindarlara yönelik ciddi bir özeleştiriden geçmedi. Kılıçdaroğlu, ulusalcı, solcu ve liberal sol kesimlerin eleştirisinin cenderesinde yol almaya çalışıyor. Danışmanlarına sormak lazım: Emin misiniz CHP'ye, AK Parti'nin kendi geçmişiyle ve Kemalist vesayetle yaptığı hesaplaşmanın bir benzerini önerirken?
Şurayı es geçmeyelim: AK Parti döneminde yapılan (başörtüsü dahil) reformları kabullenmesi CHP'nin Jakoben kültürden arındığı anlamına gelmiyor.
Helalleşme söyleminin Kılıçdaroğlu'nun siyasi taktiği olmaktan öte geçmesi için CHP cenahındaki bir kesimin yoğun şekilde deneyimlediği radikal-seküler öfkenin/nefretin dindirilmesi lazım. Kılıçdaroğlu tek başına söylemler ve ziyaretlerle bu nefretin bittiğini gösteremez. Köklü bir hesaplaşma lazım, makyaj ziyaretler ve muğlak söylemler değil.
[Sabah, 16 Kasım 2021].