Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) 2016'nın son aylarında sistem değişikliğine evet diyerek siyasetin gidişatını tersine çevirdi. MHP'nin sistem değişikliği konusunda benimsediği yeni tutumun sebeplerini 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasındaki süreçte aramak gerekir. Darbe girişiminden sonra Devlet Bahçeli, ülkeyi darbe girişimine sürükleyen şartları ve sonrasında oluşan tehdit ortamını ülkenin bekası açısından değerlendirmiştir. Mevcut sistemde süregiden yürütmede çift başlılık ve cumhurbaşkanının anayasal yetkilerine karşın sorumsuz pozisyonu, iç ve dış tehditlerin arttığı bir dönemde Bahçeli'yi sistem değişikliği için bir adım atmaya teşvik etmiştir. Süreç hızlı işlemiş, anayasa taslağı Meclisten geçmiş ve 16 Nisan'da yapılacak referandum ile halka sorulması kararlaştırılmıştır.
MHP ve Devlet Bahçeli bu süreçte birtakım eleştirilere maruz kalmıştır. 15 Temmuz öncesinde sistem değişikliğine karşı sert bir söylem geliştiren Bahçeli'nin bugün fikrini değiştirmiş olması hem parti dışında hem de parti içerisinde bazı eleştirileri beraberinde getirmiştir. Hayır diyen muhalifler "tek adam karşıtlığı" söylemi üzerinden hareket ederken Genel Merkez "siyaset üstü bir duruş" sergilediğini sık sık vurgulamaktadır. Bahçeli için sorunu "milli", muhalifler için ise "kişisel" kılan sebepler tam da bugün sistemin ve siyasal yaşamın karşı karşıya kaldığı kriz ile bağlantılıdır. Ülkenin içerisindebulunduğu olumsuz durumlar ve krizler devletin işleyişi ile dolayısıyla da Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığı ile doğrudan alakalı iken başka taraflara çekilmesi,kişiselleştirilmesi ve küçümsenmesi siyasetin bugün geldiği noktada yetersiz kalmasına sebep olmaktadır.
Devlet Bahçeli'nin referanduma giden süreçte kullandığı dile ve partiye hakim olan genel söylem ve stratejilere bakıldığında bu gibi yorumlar ile sıkça karşılaşılacaktır. Bahçeli, ülkenin içerisinde bulunduğu durumda henüz tehlikenin geçmediğini, FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerinin tehdit oluşturduğunu, TSK'nın sınır ötesi operasyonda bulunduğu bu dönemde fiili durumun yasal hale getirilmesinin devletin ve Cumhuriyet'in bekası açısından bir zorunluluk olduğunu sürekli dile getirmektedir. Bahçeli için evet-hayırmeselesi ideolojik ya da parti temelli olmaktan ziyade bir milli irade meselesidir. Milletin referandum kararına saygı duyacaklarını ise her fırsatta dile getirmektedir.
Sonuç olarak, milliyetçilik söyleminden beslenen MHP'nin Anayasa değişikliğinde aldığı pozisyonun merkez partisi olma yönündeki bir ileri bir geri ilerleyen adımlarını güçlendirebileceği hususu da göz önünde bulundurulmalıdır. Kucaklayıcı bir milliyetçi tavır ile hareket eden Bahçeli'nin, klasikleşmiş MHP refleksi ile devleti sahiplendiği görülmektedir. Bir yandan "devletin, Cumhuriyet'in, Türkiye'nin bekası için" Anayasa değişikliğine AK Parti ile beraber evet derken öte yandan milliyetçi refleksler ile hareket ederek parti ideolojisine aykırı bulduğu durumları da eleştirebilmektedir.
[Sabah Perspektif, 11 Mart 2017].