Irak, seçimlerle daha istikrarlı bir dönemin kapısını aralamayı ümid ediyordu. Sadece son otuz yılda, Irak’ta ölen insan sayısı iki milyonun üzerinde ...
Irak, dün yapılan seçimlerle daha istikrarlı bir dönemin kapısını aralamayı ümid ediyordu. 1921’de İngiltere’nin önce Bağdat ve Basra vilayetleriyle, beş yıl sonra da Musul’u katarak ‘kurduğu’ Irak’ın modern tarihi çatışmalar ve savaşlarla dolu. Sadece son otuz yıl içerisinde, Irak’ta Saddam döneminde, savaş ve ambargolar nedeniyle ölen insan sayısının iki milyonun üzerinde olduğu tahmin ediliyor. ABD işgali işte bu feci faturanın üzerine tuz biber ekmiş oldu.
Bush’un 1 Mayıs 2003’te Abraham Lincoln uçak gemisi üzerinde ‘Hedeflere Ulaşıldı’ yazılı pankartın önünde ilan ettiği ‘zaferinin’ de üzerinden neredeyse 7 yıl geçti. İşgalin ortaya çıkardığı fatura çok ağır oldu. Yüzbinlerce insan öldü, bir o kadar da yaralandı. İşgal yönetiminin ‘büyük hedefler, büyük sapmalar’! prensibi gereği attığı sorumsuz adımlar neticesinde Irak’lının günlük yaşantısı adeta cehenneme döndü. Saddam dönemindeki ‘istikrardan’ bile dem vurulmaya başlandı. ‘Irak ekonomik potansiyeline göre derin bir fakirlik içerisinde. Halkın yaşam standardı çok kötü durumda. Kişi başına GSMH 84 dolar civarında. Nüfusun büyük bir kısmı yaygın hastalıklarla boğuşuyor. Konut ve temizlik sıkıntısı had safhada…’ Bu satırlar Dünya Bankası’nın 1950 yılında yayınladığı 430 sayfalık rapordan. 84 dolarlık kişi başı geliri, 60 yıl sonraya, yani 2010 rakamlarına regresyonunu yaptığımızda daha farklı bir tabloya ulaşamıyoruz. Irak bulunduğu jeopolitik yer itibariyle vekalet savaşlarının en yoğun yaşandığı bir ülke. Amerika’nın Afganistan’da Taliban’ı; Irak’ta ise Saddam’ı devirmesiyle vekalet savaşlarının baş aktörü İran’a rahat bir stratejik derinlik imkanı sağlandı. Irak adeta, ABD’nin askeri, İran’ın ise siyasi işgaline maruz kaldı. İran’ın 1979 yılında 444 gün süren krizde elinde tuttuğu ABD’li rehine sayısı 150 civarındaydı. Irak’ın işgalinden bu yana sayının 150,000’e çıktığına müstezhi yorumları yapılır oldu. Diğer taraftan, Körfez Savaşı sonrası Kuzey Irak’ta de facto ortaya çıkan denkleme sadece güvenlik eksenli bakan Türkiye ise, Kuzey Irak ve PKK’nın bütün Irak perspektifini esir almasına müsade etti. 1990’dan 2009’a kadar Irak’la ilişkilerimizi en yoğun ve en fazla katkı veren dönemlerinde bile bir ayağımız, Kuzey Irak hep eksik kaldı. Uzunca yıllar Kuzey Irak’la Washinton üzerinden konuştuk. Sadece son bir haftada Irak’ta yüzlerce insan vekalet savaşlarına kurban gitti. İşgalin icat ettiği etnik-mezhepçi kamplara Irak’lıları hapsetmek isteyen güçler belli ölçüde başarılı oldular. ABD ise 2011 sonu için düşünülen geri çekilme planını gözden geçirmeye başladı. Türkiye, vekaleten savaş verenlere inat bütün bir Irak ve bütün Iraklılar için Irak’ta iç konsolidasyon siyasetine ağırlık vermelidir. Bunun ise ölçücü bellidir: İşgalden hala medet umanlar ile vekaleten Irak’a nizam vermeye çalışanlara karşı Irak’ta merkezi eğilimleri desteklemek. Habertürk - 08.0.2010