Uluslararası Para Fonu (IMF) heyeti, Türkiye'ye yaptığı olağan değerlendirme ziyareti sonrasında kapsamlı bir açıklamada bulundu. IMF'nin Türkiye ekonomisi hakkındaki değerlendirmeleri, hem IMF analizlerinin anlık değişiminin kanıtı, hem de Türkiye ekonomisinde son yıllarda gerçekleşen iyileşmelerin IMF tarafından da kabul edilmesidir.
1961 yılında imzalanan ilk stand-by anlaşması ile başlayan IMF-Türkiye ilişkileri, özellikle Türkiye'nin ekonomik güçsüzlüğünden dolayı IMF kontrolündeydi. Ancak, 2002 yılına kadar Türkiye'ye direktiflerle yön veren, acı reçete başlığında birçok yaptırım uygulayan IMF eylemlerinin yerini, tavsiye niteliğindeki değerlendirmeler ve ciddiye alınmayan açıklamaların alması, Türkiye ekonomisinde yaşanan değişimin uluslararası algısını da ortaya koyuyor.
2008'den sonra Türkiye ekonomisinin durağanlaştığını, büyüme rakamlarının illüzyon olduğunu savunanlara inat, Türkiye 2010 yılından sonra ortalama yüzde 6 oranında bir büyüme oranına ve işsizlik oranlarında da son on yılın en düşük rakamına ulaşarak önemli bir performans göstermiştir. Özellikle 2008 küresel ekonomik krizindeki başarılı ekonomi yönetimiyle, krizden en az etkilenen Türkiye yükselen ülkeler açısından örnek teşkil ederken, gelişmiş ülkeler bakımından da ilgiyle takip edilmektedir.
IMF'NİN ÖNGÖRÜLERİ TUTMUYOR
IMF, Türkiye için yaptığı öngörüleri belli periyotlar ile güncelliyor. Ancak zamansız periyodlarla, temelsiz ve muğlak gerekçelerle yapılan güncellemeler hatalı ve tutarsız analizlerin yapılmasına sebep oluyor. Bu da Türkiye penceresinde, IMF açıklamalarına verilen önemi kaybettiriyor. Çünkü sürekli olarak değişen öngörüler, Türkiye ekonomisi hakkında bilgilendirici olmaktan uzaktır.
IMF, öngörülerin tutmadığı ve anlık kararların ekonomik analiz olarak sunulduğu bir yapı görüntüsü veriyor. Örneğin, IMF Nisan ayında Türkiye için 2014 yılı büyüme öngörüsünü yüzde 3,5'ten yüzde 2,3'e indirmiş, şimdi ise yüzde 3 olarak tahmin etmektedir. Üstelik IMF bu konuda yalnız da değil, Dünya Bankası gibi bir kurumun Türkiye'nin 2014 yılı büyüme tahminini sıklıkla değiştirmesi, bu kurumların tutarlılık ve güvenilirlik testini geçemediklerini gösteriyor.
Diğer yandan, bu kurumlar malumun ilamı değerlendirmeleriyle yeni bir öngörü ve değerlendirme yaptığı izlenimini sunmaktadırlar. IMF'nin orta gelir tuzağı konusundaki uyarısı, düşük tasarruf oranının ve enerji bağımlılığının yapısal sorunların en önemlilerinden olduğuna yönelik değerlendirmesi ise, hem 10. Kalkınma Planı'nda hem de hükümet programının 2023 ekonomik hedefleri açısından Türkiye'nin ortaya koyduğu tespitlerdendir.
Yani IMF, Türkiye'de ekonomi yönetiminin tespit ettiği sorunları kendisinin analizi olarak açıklarken, aynı zamanda yine Türkiye'nin önerdiği çözümleri ve uygulamaya çalıştığı reformları tavsiye olarak sunmaktadır.
YENİ EKONOMİK KURUMLARA İHTİYAÇ VAR
Başta IMF olmak üzere, birçok uluslararası kurum ve kuruluşlar dünya ekonomisini 2008 öncesindeki ekonomik bakış açısıyla yorumlamaktadır. Oysa ki, küresel ekonomik kriz gösterdi ki, bu yapılar gelişmiş olan ülkelerin arka bahçesi gibi davranıyorlar. Yükselen ülkelerin dünya ekonomi dengesinde artan ağırlığı, reform ve uygulamalarla gelişmiş olan ülkelere alternatif oluşturmaları, bu ülkelerin hem siyasal hem de ekonomik olarak güçlenmeleri yeni bir dünya düzenine doğru gitti