Cumhurbaşkanlığı sistemi tartışılırken yapılan çok temel bir hata var. Sistemin neler getireceği hesap edilirken bugünkü mantıkla yani parlamenter sistemin parametreleri ile hareket ediliyor. Böyle olunca da 'partisinin de genel başkanı olan başkan meclise de hükmedecek ve kuvvetler ayrılığı ortadan kalkacak' gibi akıl sır ermez argümanlar ileri sürülüyor. Öncelikle şunu kaydetmek lazım; Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ni içeren değişiklik teklifi cumhurbaşkanının partisinin de genel başkanı olmasını zorunlu hale getirmiyor. Sadece Cumhurbaşkanına bir siyasi partiye üye olma imkanı tanıyor. Genel başkan olmak bir yana üye olmayı bile zorunlu kılmıyor. Genel başkanlık şöyle dursun Cumhurbaşkanı isterse herhangi bir partiye üye bile olmayabilir. Bu gerçek ortada iken itiraz ediyorlar; 'Ama uygulamada öyle olmayacak. Cumhurbaşkanı tabii ki partili olacak ve partinin sıradan bir üyesi değil genel başkanı olacak.' Gerçekten uygulama ise derdiniz buyurun muhtemel uygulamalara bakalım. Yalnız önce yapmanız gereken bir şey var. O da Erdoğan takıntısından kurtulmak. Türkiye'yi gelecek yüzyıllara taşıyacak bir yönetim sistemi değişikliğini konuşuyoruz; Erdoğan'ın şahsını değil. Belki 3 yıl belki 10 yıl sonra Erdoğan değil de bir başkasının Cumhurbaşkanı olduğunu düşünelim. Milli İrade'ye saygılı, toplumun dini, değerleri, geleneği ile kavgalı olmayan, vatandaşa hizmet etmek için gece gündüz çalışan Cumhurbaşkanımız genç ve dinamik birisi olsun. Mesela Cumhurbaşkanlığı görevine 50 yaşında seçilmiş olsun. Muhayyel cumhurbaşkanımız aynı zamanda partisinin genel başkanı olsun. 55 yaşında ilk dönemini bitirdiğinde yeniden aday olup seçilsin. 60 yaşında da ikinci dönemini bitsin. Hayali Cumhurbaşkanımız iki dönem sınırlaması olduğu için bir daha seçilemeyecek. 60 yaşında yani siyaset için, devlet yönetimi için olgunluk yaşı sayılabilecek bir yaşta Cumhurbaşkanlığını bırakacak ve partisinin genel başkanı olarak ülkeye hizmet etmeye devam edecek. Öyle ya 60 yaşında Cumhurbaşkanlığı vazifesini tamamladığı diye emekliye ayrılması şart mı? Koalisyon dönemlerinde bir kere başbakanlık yapan liderler partileri hükümetten düşünce genel başkanlığı da bırakıyorlar mıydı? Pekala Cumhurbaşkanlığı süresi dolan bir kişi partisinin genel başkanlığına devam edebilir. Ve belki de kendisinin başarılı mirası sayesinde genel başkanlığını yürüttüğü partinin adayı yeni Cumhurbaşkanı olur. Hatta belli mi olur belki Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçildiği 10 Ağustos 2014 seçimlerinde olduğu gibi 3-4 parti kendi arasında anlaşıp parti lideri olmayan birisini aday gösterirler. Hatta seçim öncesi vatandaşa koalisyon protokolü gibi bir beyanname bile açıklarlar; Biz bir araya geldik ve bu adayı destekliyoruz. Seçilir de yürütmenin başı olursa şu icraatları yapacak. Kabinesine de şu partilerden şu kişileri alacak. Bu senaryoların gerçekleşmesinin önünde bir engel yok. Engel olmamasını bir yana bunlar muhtemel senaryolar. Ama Türkiye'de öyle bir muhalefet bloğu var ki Erdoğan takıntısı gözlerini kör etmiş. Sağlıklı düşünemiyorlar. Meseleleri Erdoğan'a endekslemeden, ülkenin faydasına mıdır, zararına mıdır diye düşünüp karar veremiyorlar. Hani CHP diyor ya 'hayır oyu vermek parti meselesi değildir' diye. Aslında doğru söylüyorlar. CHP için hayrı oyu vermek parti meselesi değil Erdoğan karşıtlığı meselesidir.
[Takvim, 8 Şubat 2017].