Cumhuriyet Halk Partisi'nin 34. Olağan Kurultayı, 17-18 Temmuz'da gerçekleşti. Kemal Kılıçdaroğlu'nun yeniden Genel Başkan seçildiği kurultaya ikinci gün yapılan Parti Meclisi seçimleri damgasını vurdu. Parti içi muhalefetin etkisiz kaldığı süreç, Şubatta yapılan ve CHP'nin zirvesinde yaşanan nihai hesaplaşmayı temsil eden tüzük kurultaylarında ortaya çıkan tabloyu netleştirdi. Böylece Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkan seçilmesinden yaklaşık iki yıl sonra eski kadroların siyasal vesayetini kırmayı başararak, CHP'nin tartışmasız lideri haline geldi. Kurultay, CHP'de süregelen geçiş dönemine son noktayı koyması ve partinin yürümek istediği istikameti işaret etmesi açısından Yeni CHP'nin kısa tarihinde en önemli dönemeci temsil ediyor. Yeni kadroların bundan sonra izleyeceği yol, yalnızca partinin değil, aynı zamanda Türkiye siyasal sisteminin de istikameti üzerinde etkili olacak.
PARTİ MECLİSİ'NİN 'YENİ' KOMPOZİSYONU
Yeni CHP, ilk büyük sınavını parti içi demokrasiyi kuvvetlendirerek verdi. Parti Meclisi seçimlerinde benimsenen çarşaf liste yöntemi, delegelerin desteğini alabilen bazı adayların anahtar listeyi delmelerini olanaklı kıldı. Aynı zamanda tüzük değişikliği ile Parti Meclisi'ne girecek üye sayısının 80'den 60'a indirilmesi, Kılıçdaroğlu'nun desteklediği adayların elini kuvvetlendirdi. Böylece kurultay sandığından sosyal demokrat, değişime açık bir kadro çıkmış oldu. Öte yandan CHP içinde anlam taşıyan bu gelişmeler, Türkiye seçmeninin geneli açısından öncelikli bir gündem maddesi olmaktan çok uzak. Bu çerçevede ana muhalefet partisinin içinde yaşanan süreçler, ancak partinin siyaset üretme kapasitesini artırdığı ölçüde seçim performansına yansıyabilecek ve kalıcı olacaktır.
Bugüne dek Kılıçdaroğlu yönetiminin tasarılarını fiiliyata geçirmekte yaşadığı sıkıntılar kısmen parti içindeki fikir ayrılıklarından kaynaklanıyordu. Parti Meclisi, CHP'nin yeni dönem politikalarına dair ipuçları sunmasının yanı sıra, bugüne kadar Yeni CHP'ye karşı en önemli direnç noktalarından biri olması nedeniyle de önem arz ediyor. Kılıçdaroğlu, parti üzerindeki kontrol eksikliğini eski elitlerle koalisyon yaparak gidermiş; Aralık 2010 olağanüstü kurultayında farklı CHP tahayyüllerini temsil eden karma bir PM listesi belirlemişti. Bu dönemde görev yapan bazı üyelerin Kürt meselesi, asker-sivil ilişkileri ve dini özgürlükler konusunda Yeni CHP ajandası ile yaşadıkları anlaşmazlıklar, partinin bu alanlarda atmaya çalıştığı adımlarının inandırıcılığına gölge düşürmüştü. Aynı zamanda memleket meselelerine temas etmeyi hedefleyen partinin yöneticilerinin Yeni CHP markası ile ters düşen çıkışları, yeni yönetimin ortaya koyduğu değişim iradesinin seçmen nezdinde asgari düzeyde itibar görmesi ile sonuçlanmıştı. Bu çerçevede Yeni CHP vizyonuna yakın isimlerden oluşan yeni yönetimin iç mücadelelerden sıyrılıp, sadece siyaset üretmeye odaklanmaları ile parti, 12 Haziran seçimlerinde yaptığı %6'lık sıçrayışın devamını getirmeye bir adım daha yaklaşmış oldu.
KILIÇDAROĞLU'NUN SINAVI ASIL ŞİMDİ BAŞLIYOR
Kurultay salonunda hazırlanan görseller ve katılımcıların yorumları, CHP seçmenlerinin bu patlamayı mahalli seçimlerde kazanılacak bir zafer ile özdeşleştirdiğini gösteriyor. Bu bağlamda örgüt içi mücadeleden alnının akıyla çıkan Yeni CHP'nin Türkiyeli seçmenleri ikna edebilmesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinden çıkacak sonuca endeksli görünüyor. 2009'da Kemal Kılıçdaroğlu ile %40'a yakın oy toplayan CHP, doğru aday ve doğru strateji ile 2. İstanbul kuşatmasından istediğini alabilirse, performans baskısı hisseden yeni yönetimin daha cesur adımlar atmasının da yolu açılacaktır.
CHP'nin 2010'da beklenmedik bir şekilde başlayan geçiş dönemi, Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkan olduğu 33. Olağan Kurultay ile otoritesini kesinleştirdiği 34. Olağan Kurultay arasında yapılan bir dizi karşılıklı hamleye sahne olduktan sonra sona erdi. Bu döneme partinin müesses nizamı ile koalisyon kurarak giren Kılıçdaroğlu, tedrici olarak müttefiklerini tasfiye ederek mevcut konuma gelmeyi başardı. Bu aşamada her şey CHP'nin geçiş dönemi sırasında ortaya attığı fikirlerini ne ölçüde geliştirebileceğine bağlı: Eğer parti, Türkiyeli seçmenler açısından belirleyici konumda bulunan dini özgürlükler, asker-sivil ilişkileri ve Kürt meselesi konularında sergilediği tavırdan geri adım atmazsa, arkasına aldığı rüzgârı iktidar yolunda kullanabilecektir. Öte yandan Yeni CHP idealinin geçmiş reflekslere kurban edilmesi riski henüz tamamen ortadan kalkmamıştır.