Davutoğlu'nun başbakan ve AK Parti genel başkanı adayı olarak belirlenmesi doğru bir strateji oldu. Erdoğan istişare sürecini işletti, Davutoğlu isminin belirlenmesine liderlik etti. Doğrusunu söylemek gerekirse, Erdoğan cesur ve davasını önceleyen bir adım attı. Zayıf ve tamamen kendi kontrolünde bir aday belirlemek yerine, güçlü yönleri olan bir adayı kendisinin boşalttığı yere taşıyor. Bu süreç Erdoğan'ın siyasal öyküsüne pozitif bir şekilde yazılmalıdır.
Yeni başbakanın ve AK Parti genel başkan adayının kim olacağı oldukça önemliydi. Çünkü yeni başbakanı bekleyen ve başarılması gereken üç zorlu sorumluluk vardı. Bunlar; Erdoğan'la uyumlu çalışmak ama emanetçi olmamak, AK Parti'yi güçlü bir şekilde yarınlara taşımak ve Türkiye'nin sıcak sorunlarını yönetebilme becerisine sahip olmak şeklindedir.
Davutoğlu bu üç fonksiyonu da gösterebilecek nadir kişilerden biriydi. Üstelik Davutoğlu bu üç düzlemde fonksiyon göstermeyi becerebileceği gibi, ek katkılar da sağlayabilir. Davutoğlu, akademisyen ve entelektüel kimliği sayesinde, 'Yeni Türkiye'nin inşa dilinin ve vizyonunun hem halk kitlelerinde hem de elitlerde karşılık bulmasına sebep olabilir.
Davutoğlu'nun ilk başarması gereken şey, Erdoğan ile uyumlu çalışmak ama emanetçi görünümü vermemektir. Erdoğan, Türkiye siyasetinin en önemli aktörüdür ve gelecek on yılda da olmaya devam edecektir. Bu sebeple yeni başbakan Erdoğan'a alternatif değil, Erdoğan'la güç birliği içinde olacak kişi demektir.
Erdoğan sonrası başbakan olacak kişi için en önemli gerilim "sahici başbakan" ile "emanetçi başbakan" ikilemiydi. Davutoğlu hem emanetçi değil, hem de emanetçi olarak algılanamaz. Emanetçilik iki şeyi ima eder. İlk olarak, bulunduğu koltuğu hak edecek özelliklere sahip olmamayı, ikinci olarak da bizatihi kendisinin aktörlüğünün olmamasını, bir başkası adına vekaleten orada olmayı ima eder. Davutoğlu bulunduğu makamları hak eden, oraya yetenek ve özellikleri ile gelen birisi olup, bizatihi kendi başına da aktör olabilecek özelliklere sahiptir.
Yeni başbakan ve AK Parti genel başkanından beklenecek ikinci fonksiyon AK Parti'nin iç bütünlüğünü, gücünü ve oy oranını en azından korumak, mümkünse bir adım ileri taşımaktır. AK Parti, Türkiye siyaseti için merkezi öneme sahip olup, Erdoğan'ın genel başkanlıktan ayrılması sonrasında partinin gücünün korunması gereklidir. AK Parti'yi geleceğe taşımak üç boyutlu bir başarıyı gerektirir.
İlk olarak, partinin üst yönetiminin Davutoğlu'nu zihnen kabullenmesi gereklidir. Erdoğan, partinin kurucu başkanı ve doğal lideriydi. Davutoğlu ise benzer konumdaki kişiler içinden başbakanlık ve genel başkanlık koltuğuna oturuyor. Bu sebeple hem Davutoğlu'nun hem de AK Parti üst yönetiminin ilk sınavı yeni başbakanı ve genel başkanı kabullenmek olacak.
AK Parti'nin gücünü koruyarak, geleceğe taşıyabilmenin ikinci boyutu ise, Davutoğlu'nun parti teşkilatı tarafından kabul görmesi, benimsenmesi ve içselleştirilmesidir.
Erdoğan ile AK Parti teşkilatı arasında duygusal bir bağlanma vardı. Parti teşkilatı Erdoğan ile nerdeyse bütünleşmişti. Bu hal Erdoğan'ın elini siyaseten çok güçlendiriyordu. Davutoğlu'nun da teşkilatla hem yapısal hem de gönül ilişkisi içinde olması gerekli.
Davutoğlu, temas halinde olduğu kişilerde duygusal iz bırakabilen, muhataplarını anlamlı bir hikayenin parçası haline getirebilen bir insan. Eğer Davutoğlu AK Parti teşkilatıyla bir dava ve gönül birlikteliği kurabilirse, siyaseten oldukça güçlü ve fonksiyonel hale gelecektir.
Davutoğlu'nun AK Parti'nin gücünü koruyarak onu geleceğe taşıyabilmesi için başarması gereken üçüncü şey ise, AK Parti'ye oy veren kitlelerin oy vermeye devam etmesini sağlamaktır. Davutoğlu geniş kitlelerin teveccühünü kazanmak zorunda. Erdoğan seçmeniyle iyi ve güçlü bir iletişime sahipti. Türkiye'nin yarısı ona gönülden bağlanmıştı. Aynı şeyi Davutoğlu'nun da başarması gerekecek. Geniş halk kitleleri ile karşılıklı zihinsel ve duygusal bir bağ kurmadan lider olmak mümkün olmuyor.
Davutoğlu'nun başarılı olması gereken üçüncü düzlem ise Türkiye'nin sıcak sorunlarını yönetebilme becerisi göstermesidir. Türkiye'nin sıcak sorunları; Kürt sorununun ve Alevi sorununun çözülmesi, paralel yapıyla ve Ergenekon vb. demokrasi dışı güçlerle mücadele, yeni anayasanın yazılabilmesi, ekonomik büyüme, kalkınma ve hizmet siyasetinin devam ettirilmesi şeklindedir. Davutoğlu'nun dış politikadaki hem teorik hem de uygulamadaki birikimine son on yılda şahit olduk. Başbakanlık ile birlikte iç politika ve ekonomide de iyi performans göstermesi gerekecek. Özellikle, ekonomi, kalkınma ve hizmet alanını yönetme becerisi önem kazanacak.
Davutoğlu, akademisyen ve entelektüel kimliğinden dolayı, "Yeni Türkiye"nin inşa dilinin ve vizyonunun geniş kitleler ve elitler tarafından kabulünü sağlayabilir. Davutoğlu, söylem kurma ve kavramsallaştırma becerisine sahip. Bir yandan devlet, millet, tarih bilinci, coğrafi derinlik, aidiyet gibi yerli ve milli bir zihniyete sahip iken, öbür taraftan "medeniyet dili" sayesinde farklı kültürel ve etnik kimlikleri kolaylıkla "biz" içinde görebiliyor. Davutoğlu'nun "ben idraki" oldukça geniş. Türkiye'deki ve Osmanlı hinterlandındaki tüm etnik kökenlere kuşatıcı ve içerleyici bir dil ile ilişki kurabilme imkanına sahip. Davutoğlu'nun bu doğal hali, hem iç siyasette hem de dış siyasette önemli imkanlar oluşturabilir.
Sonuç olarak, Davutoğlu'nu seçmek iyi bir siyaset örneği oldu. Erdoğan-Davutoğlu ikilisi, tam da Erdoğan'ın dediği gibi, ülkeyi uçuracak bir yönetim yetkinliğine ulaşabilir.
[Sabah Perspektif, 23 Ağustos 2014]