OHAL kapsamında yayınlanan Kanun Hükmündeki Kararname ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yapısında önemli değişiklikler yapıldı. Kuvvet Komutanlıkları’nın Millî Savunma Bakanı’na bağlanması, ordunun personel alım ve yetiştirme sürecinin tamamen siviller tarafından yönetilmesi gibi yıllardır yapılması gereken ancak geç kalınmış reformlar yapıldı.
Siviller kararı verdi, son sözü söyledi ve normal bir ülkede olması gerektiği şekilde diğer herkes gibi askerler de bu karara uyacak. 15 Temmuz darbe girişimi ortadayken zaten aksi beklenemezdi.
Öte yandan konuşması, tartışması ve eleştirilmesi yönünde herhangi kısıtlama olmayan kamuoyu temsilcilerine baktığımızda, onların da bu kararları genel olarak olumlu karşıladığını görüyoruz. Ordunun insan kaynağı, eğitim ve terfi politikalarının siviller tarafından belirlenmesi ve uygulanması evrensel bir norm olduğu için, hemen herkes bu kararı destekliyor. Tabii ki içten içe bundan rahatsız olan ancak 15 Temmuz girişimi sonrası millî iradenin hâkim olduğu hava dolayısı ile "siyaseten" susanlar da var.
Bir televizyon programında izlediğim emekli askerler, tam olarak bu gruba giriyorlar. Söylediklerine bakılırsa Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde yapılan reformları doğru buluyorlarmış. Ancak uyarmayı da ihmal etmiyorlar. Ordu, herhangi bir siyasi grubun hâkimiyetine girmemeliymiş. Liyakat ve ehliyetin yerini, başka bir kriter almamalıymış. Türk ordusuna uzun bir müddet hâkim olan darbeci zihniyet olmasa, ordumuzu yöneten komuta kademeleri uzun müddet vatan savunmasıyla meşgul olmak yerine dindar insanları iç tehdit unsuru olarak görüp onlarla "mücadele" etmiş olmasa, ordumuz maalesef bu ülkedeki kimlik ve yaşam tarzı kaynaklı gerilimlerin bir tarafı olmanın da ötesinde motor gücü olmasa, dediklerinde yerden göğe kadar haklı olduklarını söyleyebiliriz. Yıllarca, askerî liseleri mesleki askerî eğitimin verileceği eğitim kurumları olarak değil, ülkenin bağrından kopup gelmiş vatan evlatlarının, kendi ana babaları dâhil olmak üzere, bu ülkenin dindar insanlarına düşman edildiği bir endoktrinasyon kurumu olarak kullananlar, bugün bizi ehliyet ve liyakat konusunda uyarıyorlar!..
Emekli askerdirler, sivil hayattadırlar onun için bu kararlar hakkında konuşma hakları vardır. Lakin kendileri ile hesaplaşmadan ordunun tam anlamı ile sivil denetime ve yönetime girmeye en çok yaklaştığı bu süreçte, yaptıkları uyarıların bir kıymet-i harbiyesi yoktur. Kaldı ki şu an elimizde, alınan bu kararın ne kadar isabetli olduğunu sıcağı sıcağına test etme imkânı var. Askerî liseler kapatıldıktan sonra, başka okullara nakledilecek olan mevcut askerî lise öğrencileri Tweeter’da "#haketmedik" etiketi altında bir kampanya başlattılar. Okulları kapatılan askerî lise öğrencilerinin attığı tweetler bir anda Türkiye genelinde en çok tweet atılan konular arasında ikinci sıraya yerleşti. Hesaplara baktığımızda ise bir ayrıntı dikkati çekiyor, tweetlerin büyük bir kısmı 3-4 saat önce açılan hesaplardan atılıyor. Öğrenciler bir anda organize şekilde hesap açıyorlar, hemen birbirlerini takip etmeye başlıyorlar ve aynı anda #haketmedik etiketi altında tweet atıp, etiketi ikinci sıraya yerleştiriyorlar. Tam FETÖ tarzı bir operasyon, tıpkı dershanelerin kapatılması ile başlayan ve bugüne kadar gelen süreçte defalarca yaptıkları gibi.
Tweetlerin içeriği ve aktardığı duygular da oldukça dikkat çekici. Okulları kapanan, hayal ettiği askerlik mesleğinden uzaklaşan daha henüz yirmili yaşlarına bile gelmemiş çocukların isyan ve üzüntüsü yok tweetlerde. Kendisi haricindeki herkesi kendisine muhtaç ve borçlu gören bir duygu hâkim. Kimisi bunun bir nankörlük olduğunu söylüyor, kimisi onların sayesinde hayatta olduğumuzu. "Harbiyeli affetmez" deyip tehdit eden de var, ikinci bir dalga ihtimaline karşı kışlaların kapısında bekleyen kamyon ve iş makinelerinin fotoğrafını paylaşıp bunun askere ihanet olduğunu söyleyen de...
Kusura bakmayın, belli ki hak etmişsiniz!
[Türkiye, 02 Ağustos 2016].