A Haber ekranlarında yayınlanan Toplumsal Hafıza programına konuk olan SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, ‘ittihatçılık’ anlayışı çerçevesinde geçmişten günümüze aydın-toplum ve aydın-siyaset ilişkisini yorumladı. Duran, İttihatçı motiflere sahip hareketlerin “kendilerini çok net bir şekilde haklı hissetmenin getirdiği şekilde” halkı istedikleri gibi şekillendirme gücünü kendilerinde gördüklerini ve “buna karşı bir duruş gördüklerinde; bununla mücadeleye giren başka aktörler gördüklerinde huysuzlaştıklarını” belirti.
Değerlendirmesinde, “Türkiye’deki elit kavgasının Türkiye’nin dönüşümü ile ilgili” olduğunu vurgulayan Duran, konuşmasında şu önemli noktalara da değindi: “Cumhurbaşkanıyla; başbakanla, gazetecilerin veya diğer parti liderlerinin vs. tartışmasında bir sorun yok. Fakat bunların dile gelişi; ifade edilişi ve kullanılan cümleler öylesine bir siyaset algısı ortaya çıkartıyor ki; kendi meşruiyetini halktan almayan, bununla kendisini yola koymayan aktörler karşı tarafı çok sert bir şekilde mahkûm etme haklarını elde tuttuklarını zannediyorlar ve bu gittikçe bir öfkeye ve nefrete dönüyor… İç ve dış saldırıların olduğu böyle bir ortamda ‘gerçekten siyaset nedir ve nasıl yapılmalıdır’ ile ilgili olarak aydınların çok zihni bir savruluş yaşadıklarını düşünüyorum. Dolayısıyla da bu iktidar kavgası sırasında ittihatçı yanları da ortaya çıkıyor, Kemalist yanları da ortaya çıkıyor ‘liberal görünür’ adı altında ‘faşist’ yanları da ortaya çıkıyor. Ve bir bakıyorsunuz literatür, diktatörden; kan dökücüden başka yerlere gitmeye başlıyor ve biz siyaseti konuşamaz hale geliyoruz. Yani aydınlar eliyle; elitler eliyle siyasetin boğulmaya çalışıldığını görüyoruz. Burada tabi yapılması gereken bu kutuplaşmayı artırmak değil, bu yapılan siyaseti boğma hareketinin kendisinin ortaya çıkartılmasıdır.”