SETA > Yorum |
Ayasofya nın Dirilişi

Ayasofya’nın Dirilişi

1950 sonrası demokrasiye geçilmesinden bugüne, geniş toplum kesimleri oy verdikleri sağ iktidarlardan ve liderlerden Ayasofya’nın ibadete açılmasını talep etmişlerdir. Menderes, Erbakan, Özal, Türkeş, Yazıcıoğlu gibi liderlerin, ulu mabedin ibadete açılması yönünde hayallerinin olduğu bilinen bir gerçektir. Bu liderler, seçim mitinglerinin birçoğunda, Ayasofya’nın bir gün zincirlerinin kırılarak özgürlüğüne kavuşacağını söylemişlerdir. Merhum Erbakan’ın siyasi mücadelesinde, Ayasofya’nın ibadete açılması gündeminin hep ön sırasındaydı.

Ayasofya, 481 yıl kesintisiz cami idi. Sadece 86 yıl müze olarak kullanıldı. 1453’ten bu yana, 567 senedir de Türk egemenliğinde ve fethin bir sembolü olarak eşsiz bir mabet… Yani kiliseden camiye yeni çevrilmedi. Alınan karar, müze yapılan bir caminin tekrar asli vazifesine dönüştürülmesi ile ilgilidir.

86 yılın ardından 481 yıl cami olarak işlev gören bu tarihî yapının tekrar ibadete açılması, tüm Müslümanları hatta bu topraklarda yaşayan herkesi memnun etmesi gerekir.

Böyle olduğu için hem Türkiye’de hem de dünyada Müslümanlar, verilen kararı sevinçle ve heyecanla karşıladılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür ve dualarını gönderdiler.

Ayasofya’nın tekrar ibadete açılması, Türklerin ve Müslümanların çok uzun süredir hayalini kurdukları bir Kızılelma’ydı. Özellikle, 1950 sonrası demokrasiye geçilmesinden bugüne, geniş toplum kesimleri oy verdikleri sağ iktidarlardan ve liderlerden Ayasofya’nın ibadete açılmasını talep etmişlerdir. Menderes, Erbakan, Özal, Türkeş, Yazıcıoğlu gibi liderlerin, ulu mabedin ibadete açılması yönünde hayallerinin olduğu bilinen bir gerçektir. Bu liderler, seçim mitinglerinin birçoğunda, Ayasofya’nın bir gün zincirlerinin kırılarak özgürlüğüne kavuşacağını söylemişlerdir. Merhum Erbakan’ın siyasi mücadelesinde, Ayasofya’nın ibadete açılması gündeminin hep ön sırasındaydı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gençlik yıllarından bugüne siyasi mücadelesinde, Ayasofya önemli bir yer tutar. Nisan 1994’te belediye başkanıyken verdiği mülakatlarda “Ayasofya’nın Müslümanlar için bir gün mutlaka yeniden cami olacağını” söylemiştir. Erdoğan’ın, Ulusa Sesleniş konuşmasında yıllarca verdiği mücadelenin sonucunun alınmasının izlerini bu bağlamda görmek mümkündü. Konuşmasını, “hamdolsun” diye bitirmesi anlayanlar için çok şey ifade etmekteydi.

MHP lideri Devlet Bahçeli, Ayasofya’nın tekrar ibadete açılması için çok güçlü bir destek verdi. Konuşmalarında, Ayasofya’nın Türk ve Müslümanlar için ifade ettiği anlamı sürekli vurguladı.

Toplumsal desteğin çok yüksek olmasından dolayı, muhalefet partileri karşı çıkmayan bir tutum sergilemeye çalıştılar. Bir hafta önce “göreceksiniz Erdoğan açamayacak” gibi iddialı sözler söyleyen parti liderleri, şimdilik olup biten karşısında sessizliklerini koruyorlar.

Muhalefetin, uluslararası çevrelerden yüksek düzeyde bir tepki gelseydi bunu sahiplenerek içeride Cumhur İttifakına karşı kullanması muhtemeldi. Hatta Erdoğan’ın uluslararası aktörler tarafından yeniden hedef hâline getirilme ihtimaline yatırım yapmışlardı. Ancak, bekledikleri gerçekleşmedi.

          ***

Ayasofya’nın 1934’te müzeye döndürülmesi “siyasi” bir karardı. Kararın, uluslararası hukuku ilgilendiren bir yönü yoktu. Bakanlar kurulunun imzası ile iç hukuk mevzuatı üzerinden bir tasarrufta bulunulmuştu. Söz konusu kararı veren yönetici kadronun, dönemin iç ve dış konjonktürünü dikkate alarak böyle bir tasarrufta bulunduğu biliniyor. Ancak, o dönemde uluslararası çevrelerin Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesi ile ilgili açıktan bir baskısının olmadığı da bir gerçektir.

Demokrasilerde, halkın seçtiği siyasi liderler ülkelerinin mevcut hukuk kuralları içinde toplumlarının beklenti ve ihtiyaçlarına göre karar alırlar. Alınan kararların doğal olarak “siyasi” bir yönü vardır. Demokrasilerin zaten gereği budur. Toplumlar oy verdikleri liderlerden, sadece sıradan sorunlarla ilgili karar vermesini beklemezler. Hayati derece önemli olan sorunları çözebilen, önemli kararları alabilen liderler uzun süre kendi toplumunun teveccühüne mazhar olurlar.

Ayasofya’nın tekrar ibadete açılmasını geçmişte birçok siyasetçi istemesine rağmen gerçekleştirememiştir. Erdoğan, bu tip tarihî kararları alabildiği için büyük bir liderdir...

Kendisini dindar, muhafazakâr, "İslamcı" ya da milliyetçi çizgide konumlandırmış -dolayısıyla geçmişte Ayasofya’nın ibadete açılmasını savunmuş- ancak bugün Erdoğan siyasetinin karşısında hizalanan bir kısım çevrelerin Ayasofya’nın tekrar ibadete açılmasını “siyasi bir karar” olarak nitelendirerek değersizleştirmeye çalışmaları en hafif tabirle kendi acziyetlerinin bir göstergesidir.

Sembolik önemi bu kadar yüksek olan bir sorunu, ancak Erdoğan gibi bir lider çözebilirdi. Türkiye’nin yıllarca birikmiş sorunları çözüle çözüle sıra Ayasofya’ya gelmişti. Sonuçta, Fatih’in vasiyetine uygun ve milletin yüksek beklentisine göre bir karar alındı. Ayasofya yeniden asli unsuruna kavuşturuldu. Bize, alınan bu karardan büyük bir memnuniyet duymak ve kararı alanları da hayırla anmak düşer. Hayırlı olsun...

[Türkiye 14 Temmuz 2020].