SETA > Yorum |
Avrupa Parlamentosu Seçimleri ve AB Politikalarının Geleceği

Avrupa Parlamentosu Seçimleri ve AB Politikalarının Geleceği

Popülist söylemleri seçim kampanyalarında en yaygın şekilde kullanan Avrupa Parlamentosu içindeki iki siyasi grup, Avrupa Muhafazakarlar ve Reformistler (ECR) ve Kimlik ve Demokrasi (ID) oluşturdukları aşırı sağ partilerin yükselişi, bu partilerin politikalarının AB'nin Ortak Dış ve Güvenlik Politikasını, ekonomi ve göç politikalarını şekillendirebileceği anlamına gelmektedir. Enerjiden, tarım politikalarına, AB entegrasyon sürecinden AB genişlemesine pek çok konuda Parlamento'daki dönüşüm etkisini gösterecektir.

Yaklaşık 400 milyon Avrupa vatandaşı 6-9 Haziran tarihleri arasında Avrupa Parlamentosu'nun 720 milletvekilini seçmek üzere sandıklara gidiyor. Avrupa Birliği'nde 5 yıl aradan sonra gerçekleştirilen bu seçimler 1979 yılından beri her 5 yılda bir yapılıyor. Doğrudan Avrupalıların seçtiği milletvekillerinden oluşan Avrupa Parlamentosu, bu özelliğinden dolayı Avrupa Birliği içindeki tek demokratik kurum. Peki Avrupa Parlamentosu'nu bu kadar önemli kılan sadece bu özelliği mi? Cevap elbette hayır. Avrupa Parlamentosu AB Konseyi ile AB'nin pek çok alandaki politikası ile ilgili yasama yetkisini paylaşıyor. Ayrıca, AB bütçesi, AB'nin yaptığı uluslararası anlaşmaları ve AB'nin yeni üyeleri bünyesine katarak genişlemesi gibi önemli konularda onayı gerekiyor.

AB Konseyi ile bu yetkileri paylaşan Avrupa Parlamentosu siyasi gruplardan oluşuyor. Avrupa Parlamentosu içindeki siyasi gruplarda yer alan milletvekilleri (Avrupa Parlamentosu Üyeleri-Member of European Parliament MEP) kendi ülkelerini değil bağlı oldukları siyasi partilerin ideolojilerini ve görüşlerini temsil ediyorlar. Avrupa Parlamentosu'nu oluşturan bu siyasi grupların herbirinin AB içinde tartışılan ve oluşturulan belli başlı konularda farklı duruşları bulunmaktadır. Dolayısı ile Avrupalı seçmen sandığa gittiğinde oy verirken öncelediği mesele yaşamlarını doğrudan etkileyen yaşam maliyeti ve buna etkisi olan AB politikaları üzerinden olacağını söylemek pek de yanlış olmaz.

Covid-19 pandemisi sonrası toparlanmaya çalışan AB ekonomileri, Şubat 2022 itibariyla Ukrayna Savaşı'nın etkileri ile karşı karşıya kaldılar. Ukrayna Savaşı sonrası süreçte AB ülkelerinde enerji fiyatlarının %40 artışı, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aday olan siyasi grupların yeşil dönüşüm ve iklim değişikliği ile mücadele meselelerindeki yaklaşımlarını her zamankinden daha önemli hale getirmiştir. Çünkü bu sefer seçmen bu enerji dönüşümünün kendileri üzerindeki maliyetini sorgulamaya başlamıştır. Seçmenin yaşam maliyetlerini etki edecek bir başka mesele ise Birliğin ticaret ve tarım politikaları. Dolayısıyla Avrupa Parlamentosu seçimlerinde partilerin ticaret anlaşmalarına ve tarım politikalarına bakışı seçmenin oy verme tercihine etki eden bir diğer faktör olacaktır. Seçmen davranışına etki edecek bir başka konu da 2011 Arap Baharı ile etkisini artıran ve Ukrayna Savaşı ile devam eden göç meselesi.

Gelelim bu seneki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde nasıl bir siyasi eğilim göreceğimize. Bu ortaya çıkacak siyasi eğilim aslında AB içinde pek çok alanda nasıl bir AB göreceğimiz hakkında da ışık tutacak. AB üye devletlerinde 2022 ve 2023 yıllarında ulusal düzeyde gerçekleştirilen seçimlerde aşırı sağ partilerin yükselişi 2024 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde de bekleniyor. Avrupa Parlamentosu içindeki en büyük siyasi grup Avrupa Halk Partisi'nin (EPP) az kayıp vereceği ve sandalye sayısını koruyacağı beklentisi bulunurken sol partilerin, Yeşillerin ve Avrupa'yı Yenile (RE) grubunun sandalye kaybedeceği öngörülüyor.

Bu açıdan değerlendirildiğinde enerjide yeşil dönüşüm ve iklim değişikliği ile mücadeleyi önceleyen, daha ılımlı göç politikalarını benimseyen partiler yerine seçmenin daha çok göç karşıtı ve düzensiz göç ile mücadele etme ve daha sıkı sınır kontrolü sözü veren, ticarette daha korumacı neo-merkantalist politikaları benimseyen, yeşil enerji dönüşümünü çiftçi ve diğer Avrupalılar başta olmak üzere daha az maliyetli şekilde ve daha uzun vadede yapacağı sözü veren partilere oylarını vermeye yöneldiğini görüyoruz.

Popülist söylemleri seçim kampanyalarında en yaygın şekilde kullanan Avrupa Parlamentosu içindeki iki siyasi grup, Avrupa Muhafazakarlar ve Reformistler (ECR) ve Kimlik ve Demokrasi (ID) oluşturdukları aşırı sağ partilerin yükselişi, bu partilerin politikalarının AB'nin Ortak Dış ve Güvenlik Politikasını, ekonomi ve göç politikalarını şekillendirebileceği anlamına gelmektedir. Enerjiden, tarım politikalarına, AB entegrasyon sürecinden AB genişlemesine pek çok konuda Parlamento'daki dönüşüm etkisini gösterecektir.

Burada ki sormamız gereken soru yeni Avrupa Parlamentosu'nun bu bahsi geçen konulara yaklaşımı ne olacak? Onların hayal ettikleri AB perspektifinde Türkiye ile ilişkiler nasıl şekillenecek?

AB Yeşil Mutabakatın uygulanmasına destek aşırı sağa kayan bir Avrupa Parlamentosu'nda kısa vadede ve istenilen düzeyde pek de mümkün olmayabilir. Parlamentonun bu yeni şekliyle AB değerlerine özellikle de hukukun üstünlüğü standardlarına uyma ve AB'nin yeni üyelerle genişlemesine destek mevzularında da bir heyecan göremeyebiliriz. Ancak aşırı sağın güçlendiği bir Avrupa Parlamentosu'nda daha sıkı göç politikaları ve daha birbirinden ayrışan ve uyumlu olmayan bir dış ve güvenlik politikası yaklaşımı görme ihtimali yüksek. Göç karşıtı ve AB genişlemesine mesafeli olan bu siyasi grupların Türkiye'nin olası AB üyeliğine bakışları da olumsuz.

Ayrıca bu siyasi partiler, ulusal egemenlik haklarının AB kurumlarına devredilmesi ile ortaya çıkan Brüksel'in daha fazla söz hakkı olan federal yapıda bir AB, yani derinleşen bir AB yerine ulusal düzeyde karar almanın güçlü olduğu bir AB bütünleşmesini tercih etmektedirler. Bu da AB'yi tekrardan bu anlayış çerçevesinde yeniden inşa çabalarını gündeme getirebilir.

Aşırı sağ partiler ayrıca AB içinde ortak pozisyon yerine ulusal çıkarın ön planda olduğu karar alma şekli olan hükümetlerarasıcılık (intergovernmentalist) yaklaşımının dış politika yapımında öncelik veriyorlar. Bu da dış ve güvenlik politikası konusunda AB içinde istenilen uyumun yakalanamayıp "jeopolitik güç" olma hedefi olan AB'nin uluslararası imajı ve güvenilirliğine olumsuz etki edebilir.

Sonuç olarak, ulusal seçimlere kıyasla katılımı az olsa da Avrupa Parlamentosu seçimleri AB'nin tek seçimle üyeleri seçilen demokratik kurumu olması açısından önemli. Türkiye açısından ise Avrupa Parlamentosu seçimleri nasıl bir AB ile karşı karşıya kalacağımızı görmemiz ve Türkiye'nin AB üyelik sürecine etkisinden, Geri Kabul Anlaşması ve vize meselesine, Gümrük Birliği'nin güncellenmesinden daha pek çok konuya AB-Türkiye ilişkilerine etkisi ve süreci nasıl yönetibiliriz hakkında fikir vermesi açısından önemli.

[Sabah, 8 Haziran 2024]