Afetzedelere yönelik başta kamu (hükümet kurumları ve belediyeler) olmak üzere sivil toplum kuruluşları (STK), özel sektör ve gönüllü kişiler ile uluslararası kurum ve kuruluşlar destekler sunmaktadır. Desteklerin önceliği arama kurtarma faaliyetleri olsa da destekler bir müddet sonra insani yardımlar olarak devam etmektedir. İşte bu noktada STK’ların işlevleri önem kazanmaktadır.
Türkiye’de STK’ların sayısı 107 bin 417 olmakla beraber sosyal politika alanı ile ilgili olanların oranı derneklerde yüzde 7,84’e, vakıflarda ise yüzde 79’lara tekabül etmektedir. Bunlar içerisinde insani yardım yapabilme gücü fiilen olanların oranı daha da düşük durumdadır. Bununla birlikte afet dönemlerinde gönüllülük hassasiyetinin öne geçmesine bağlı olarak insani yardımda olmayan veya olsa dahi yeterince aktif olmayan STK’ların sahaya dahli ile afetlerde STK yoğunluğu kendini göstermektedir. Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremleri sürecinde de durum böyle olmuş ve resmi açıklamalara göre 2 bine yakın STK sahada insani yardım sürecinin bir parçası halinde hareket etmiştir.
1999 Marmara ve 2011 Van depremleri örneklerinde de STK’ların belirgin şekilde koordinasyon sorunu yaşadığı gözlemlenmiştir. Koordinasyon sorununun sonucu olarak mükerrerlik başta olmak üzere faydaların yanında aksaklıklar ve başka sorunlar çıkmaktadır. Bunları aşma adına otomasyon destekli ortak bir ağ kurulması elzemdir. Bu ortak ağ ise görev/işlev temelli olmalıdır.
Bu analizde afetlerde sivil toplum tecrübesinin önemi, Türkiye’deki insani yardım STK’larının koordinasyonunun gerekliliği ve bunun ise otomasyon destekli ortak bir ağ kurulmasıyla sağlanabileceği konuları incelenmektedir...
Çalışmayı incelemek için burayı tıklayın..