SETA > Yorum |
2024 te Ortadoğu da Neler Oldu 2025 te Bizi Neler

2024’te Ortadoğu’da Neler Oldu? 2025’te Bizi Neler Bekliyor?

2024 yılı Ortadoğu için modern zamanların en kritik yıllarından biri olarak kayıtlara geçti. Çatışmalar, savaşlar, insani krizler, toplu katliamlar, bütün dünya tarafından canlı olarak seyredilen soykırım, siyasi yıkım ve ekonomik krizlerle doluydu. Bölge bütün yıl boyunca büyük ölçüde İsrail'in Gazze'deki soykırımının ve diğer bölge devletlerine yönelik yayılmacı ve saldırgan politikalarının etkisi altındaydı.

2024 yılı Ortadoğu için modern zamanların en kritik yıllarından biri olarak kayıtlara geçti. Çatışmalar, savaşlar, insani krizler, toplu katliamlar, bütün dünya tarafından canlı olarak seyredilen soykırım, siyasi yıkım ve ekonomik krizlerle doluydu. Bölge bütün yıl boyunca büyük ölçüde İsrail'in Gazze'deki soykırımının ve diğer bölge devletlerine yönelik yayılmacı ve saldırgan politikalarının etkisi altındaydı.

2024 yılında Ortadoğu'daki en önemli gelişme, İsrail'in Gazze'deki soykırımının derinleşerek devam etmesiydi. Batılı ülkelerin bu saldırıya tam destek vermesiyle İsrail'in Aksa Tufanına verdiği yıkıcı tepki bütün bölge devletlerinin bölgesel politikalarını şekillendirdi. İsrail, İsmail Haniye ve Yahya Sinvar da dahil olmak üzere Hamas'ın en önemli isimlerini şehit etti ve Batı Şeria'ya yönelik baskıcı ve saldırgan politikalarını arttırdı, ancak yine de Hamas ve diğer Filistinli grupların yürüttüğü direnişi susturamadı.

İsrail, 2024 yılında uluslararası hukukun bütün temel kurallarını, normlarını ve ilkelerini ihlal etmeye ve savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım işlemeye devam etti. Lübnan, Suriye, Yemen ve İran gibi birçok bölge ülkesinin ulusal egemenliğini ısrarla ihlal etti. Bu vahşete karşı dünya kamuoyu ciddi bir tepki vermeye başladı. İlk defa İsrail'in vahşeti Batılı halklar tarafından görüldü. Ancak bütün bu tepkilere rağmen Batılı ülkelerin büyük çoğunluğu bu vahşeti sadece teşvik etmekle kalmadı, aynı zamanda katkıda bulundu ve dolayısıyla İsrail uluslararası sistemin tüm kırmızı çizgileri aşmaya devam etti.

2024'teki ikinci en önemli gelişme İsrail-İran çatışmasıydı. İsrail, İran ve bölgedeki vekillerinden oluşan İran liderliğindeki "direniş eksenini" yok etti veya en azından büyük ölçüde zayıflattı. İsrail 2024 yılında sadece İran'ın bölgesel vekillerini değil, aynı zamanda İran devletinin kendisini doğrudan hedef aldı.

İsrail'in en çok zarar verdiği siyasi aktör Hizbullah oldu. Hizbullah'ın üst düzey liderliğinin neredeyse tamamını ortadan kaldırdı, binlerce üyesini etkisiz hale getirdi. Bu saldırılarda Hizbullah lideri karizmatik lideri Hasan Nasrallah'ı ve örgütün tüm üst düzey personelini doğrudan hedef alarak öldürdü. İsrail Lübnan genelinde daha da öteye giderek BM barış gücü birlikleri ve Lübnan'daki BM yetkilileri de dâhil olmak üzere binlerce masum sivili öldürdü. Benzer şekilde, "önleyici tedbirler" bahanesiyle Suriye'deki belirli askeri ve siyasi hedeflere de defalarca saldırı düzenledi.

Buna mukabil, İran tarafı ciddi bir hasar almış ve zayıflamış olsa da Hizbullah ve Ensarullah gibi İran ve vekil aktörlerinin verdiği etkili karşılıklarla İsrail'e ciddi bir zarar vermeyi başardı ve caydırıcılık gücünü gösterdi. En azından İsrail'e büyük darbe vurabileceğini ve büyük zarar verebileceğini gösterdi. Bu nedenle, çatışan taraflar olan İsrail ile İran, aralarındaki gerginliği tırmandırmamaya özen göstermekteler. Bunun sonucu olarak, Gazze'yi yıkmaya ve Batı Şeria'daki yıkıcı politikalarını sürdürmeye devam eden İsrail, kendisine etkili bir şekilde mukabelede bulunan Hizbullah ile ateşkes ilan etmek zorunda kaldı.

Ortadoğu bölgesinde 2024 yılında meydana gelen en önemli gelişmelerden bir diğeri de Suriye devriminin başarıyla tamamlanması ve modern dünyanın en acımasız rejimlerinden biri olan 61 yıllık despotik Baas rejiminin devrilmesiydi. Beşar Esed ve ailesi, kendilerine sığınma hakkı veren Rusya'ya kaçtı. Esed rejiminin düşmesinden hemen sonra rejimin iki ana destekçisi olan İran ve Rusya büyük ölçüde Suriye'den çekildi. Ayrıca, Esed rejiminin düşmesiyle birlikte İran, bölgedeki en önemli müttefiklerinden birini kaybetti ve son zamanlarda inşa etmeye çalıştığı bölgesel "Şii Hilali projesi" büyük ölçüde başarısız oldu. Böylece Ortadoğu'daki en uzun süreli siyasi ittifaklardan biri de sona ermiş oldu.

Öte yandan Batılı ülkeler de dahil olmak üzere birçok devlet, devrimcilerin kurduğu yeni hükümeti tanımaya başladı. Büyükelçiliğini yeniden açan ilk ülke olan Türkiye, diğer devletlerin yeni rejimi tanıması yönünde etkili bir siyaset izledi. Şam'da birçok devlet büyükelçiliklerini yeniden açmaya başladı. ABD de dahil olmak üzere birçok bölgesel ve küresel aktör aynı yolu izledi ve yeni hükümetle siyasi diyaloğa girdi.

2025'ten Ne Bekliyoruz?

Ortadoğu'daki mevcut siyasi istikrarsızlığın 2025'te de devam edeceği anlaşılıyor. Bölgedeki kartlar büyük ölçüde yeniden karılacaktır. Suriye'deki devrimi oturtma ve devleti yeniden yapılandırma süreci devam edecektir. Yeni Suriye hükümeti devlet kurumlarını yeniden yapılandırmak ve ulusu yeniden inşa etmek için ciddi bir mücadele vermek zorunda kalacaktır. Orta Doğu'daki en muhtemel gelişmelerden bazılarını aşağıda sıralayacağım.

Öncelikle, dünya kamuoyu Gazze'de devam eden soykırımı maalesef izlemeye devam edecektir. Tüm insanlık büyük bir vicdan ve merhamet sınavına tabi tutulmaya devam edecektir. İsrail, uluslararası kurumların aldığı kararları baltalamaya devam edecektir. Batılı devletlerin desteğiyle İsrail; Birleşmiş Milletler, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi uluslararası kurumların çabaları boşa çıkaracak ve neticede bu evrensel uluslararası örgütlerin aldığı kararlar ve tedbirler İsrail'i durduramayacaktır. Ayrıca, hiçbir küresel güç İsrail'i vahşetlerinden caydırmayı amaçlamamaktadır.

İkincisi, bazı gözlemciler ABD'de yeniden göreve gelen Trump yönetiminin bölgede önemli değişiklikler yapmasını beklemekteler. Trump'ın koyu bir Siyonist olduğu düşünüldüğünde, yeni ABD hükümeti, aşırı sağcı ve ırkçı Netanyahu hükümetine tam destek vermeye devam edecektir. Ulus-aşırı evrensel ölçekli Siyonist lobinin etkisiyle ABD hükümeti İsrail hükümetini desteklemeye devam edecektir.

Ancak, Başkan Trump'ın bir tüccar zihniyetine sahip olduğu düşünüldüğünde, göreve gelen yeni ABD hükümeti savaşın artan maliyeti nedeniyle pozisyonunu değiştirebilir de. Bunun temel nedeni de ABD'nin bölgesel çatışmalardan müttefiklerine verdiği desteğin ekonomik, askeri ve siyasi maliyetinin giderek artması ve katlanılmaz bir noktaya evrilmesidir. Çok yakın zamana kadar, ABD bölgesel çatışmalara ve savaşlara müdahalesinden genel olarak kazanç sağlıyorken, bugün tam aksine İsrail'in yayılmacı politikalarına ve Ukrayna'nın Rus işgaline karşı direnişine verdiği büyük yardım nedeniyle ekonomik olarak kaybetmeye başlamıştır.

Üçüncüsü, Filistin direnişinin İsrail'deki ırkçı rejime karşı savaşmaya devam edeceği açıktır. Başka bir deyişle, Filistin halkının çektiği acılar ve devam eden soykırım, Filistin direnişini bitiremeyecektir. Ayrıca bölgede Arap rejimleri ile İsrail arasında daha önce başlatılan normalleşme sürecindeki tıkanıklık devam edecek gibi durmaktadır. Kısacası, İsrail sorumsuz ve saldırgan politikalarını sürdürdüğü sürece, bölgesel siyasi atmosfer normalleşmeyecektir.

Dördüncüsü, Suriye'deki yeniden yapılanma çabaları devam edecektir. Yeni Suriye hükümeti iç ve dış ortamlardan kaynaklanan birçok zorlukla karşı karşıya kalacaktır. Yeni hükümetin tüm bölgeleri kontrol altına alması epey bir zaman alacaktır. Ayrıca, İsrail tarafından yeni işgal edilen topraklar ile YPG/SDG kontrolündeki bölgeler, yeni yönetimin kontrolü dışında olan bölgesel olarak kaldı. Yakın gelecekte, yeni siyasi liderlik YPG'den silahsızlanmasını ve ülkenin yeniden yapılanma sürecine katılmasını isteyecektir. Öte yandan, maalesef İran ve ABD gibi bazı bölgesel ve/veya küresel güçler Suriye'nin iç işlerine müdahale edebilir ve ülkede yeni bir şiddet dalgası yaratabilirler.

Beşincisi, Türkiye, bölgedeki siyasi ağırlığını ciddi bir şekilde artırdı. Türkiye önümüzdeki dönemde de Ortadoğulu komşuları olan Suriye ve Irak'ın siyasi istikrarı için mücadele etmeye devam edecek. Türkiye, Suriye devletinin siyasi istikrarına ve toprak bütünlüğüne büyük önem veriyor. Suriye muhalefetine on yıldan fazla süredir destek vermeye devam eden Ankara, ülkenin tüm bölgelerini kontrol altına almak ve yeni devlet kurumlarını yeniden inşa etmek için yeni rejime sarsılmaz desteğini sağlamaya devam edecektir. Ankara, yeni Suriye hükümeti ile dünya arasında bir kolaylaştırıcı olarak hareket etmeye kararlıdır.

Altıncısı, Esed rejiminin devrilmesi bölgede, özellikle Arap dünyasında yeni bir protesto dalgasını tetikleyebilir ve bazı rejim/yönetim değişikliklerine neden olabilir. Despotik Baas rejiminin düşüşü Arap halkının tarihinde bir dönüm noktası olarak hatırlanacaktır. Doğal olarak, diğer Arap halklarına "içsel ve dışsal kendi kaderlerini tayin etme hakkının sağlanması" konusunda ilham verecektir. Dolayısıyla, yeni süreç Arap Dünyası için de yeni bir döneme yol açabilir.

Temennimiz 2025 yılının Ortadoğu bölgesi için vahşetin ve şiddetin azaldığı ve bir toparlanma döneminin başladığı bir dönemin başlangıcı olmasıdır.

[Sabah, 28 Aralık 2024]

 
Etiketler »