SETA > Yorum |

Yükselen Ekonomiler ve Kırılgan Türkiye

KÜ­RE­SEL ka­pi­ta­list sis­te­min “gö­rü­nen den­ge­le­ri” sa­na­yi dev­ri­min­den be­ri ya­şan­ma­mış ye­ni bir dö­nü­şü­mün işa­ret­le­ri­ni ve­ri­yor. Son bir­kaç yıl­dır Ku­zey’in he­ge­mo­nik gü­cü­ne ka­fa tu­ta­cak ye­ni bir ik­ti­sa­di gü­cün yük­se­liş­te ol­du­ğu ger­çe­ği net bir şe­kil­de gö­rü­lü­yor. Bu gü­cün ad­re­si özel­lik­le As­ya. Yük­se­len eko­no­mi­ler şek­lin­de isim­len­di­ri­len bu ül­ke­ler ne­re­dey­se dün­ya nü­fu­su­nun %80’ine sa­hip­ler. 1970’te dün­ya ih­ra­ca­tı­nın sa­de­ce %20’si­ni ya­pa­bi­len bu eko­no­mi­ler, bu­gün kü­re­sel ih­ra­ca­tın %45’e ya­kı­nı­nı ger­çek­leş­ti­ri­yor­lar.

KÜ­RE­SEL ka­pi­ta­list sis­te­min “gö­rü­nen den­ge­le­ri” sa­na­yi dev­ri­min­den be­ri ya­şan­ma­mış ye­ni bir dö­nü­şü­mün işa­ret­le­ri­ni ve­ri­yor. Son bir­kaç yıl­dır Ku­zey’in he­ge­mo­nik gü­cü­ne ka­fa tu­ta­cak ye­ni bir ik­ti­sa­di gü­cün yük­se­liş­te ol­du­ğu ger­çe­ği net bir şe­kil­de gö­rü­lü­yor. Bu gü­cün ad­re­si özel­lik­le As­ya. Yük­se­len eko­no­mi­ler şek­lin­de isim­len­di­ri­len bu ül­ke­ler ne­re­dey­se dün­ya nü­fu­su­nun %80’ine sa­hip­ler. 1970’te dün­ya ih­ra­ca­tı­nın sa­de­ce %20’si­ni ya­pa­bi­len bu eko­no­mi­ler, bu­gün kü­re­sel ih­ra­ca­tın %45’e ya­kı­nı­nı ger­çek­leş­ti­ri­yor­lar.

 

19. yüz­yı­la ka­dar dün­ya eko­no­mi­si­nin dev­le­ri olan Çin ve Hin­dis­tan, iki yüz­yı­lı aş­kın bir mo­la­nın ar­dın­dan din­len­miş ve dinç bir şe­kil­de dün­ya sis­te­mi­ne ge­ri dön­dü­ler. Mi­len­yum­da yük­se­len eko­no­mi­le­rin bü­yü­me hı­zı or­ta­la­ma %7 ci­va­rın­da ger­çek­le­şi­yor. Ay­nı dö­nem­de Ku­zey’in bü­yü­me oran­la­rı or­ta­la­ma­sı %2 se­vi­ye­le­rin­de. İMF tah­min­le­ri­ne gö­re yük­se­len ül­ke­le­rin bü­yü­me hı­zı önü­müz­de­ki beş yıl­da da hız kes­me­ye­rek or­ta­la­ma %6,8 ci­va­rın­da sey­re­de­cek. Ku­zey’in bü­yü­me hı­zı­nın ise ay­nı dö­nem­de %2,7 dü­ze­yin­de ol­ma­sı bek­le­ni­yor. Kü­re­sel ka­pi­ta­list sis­tem ay­nı ri­tim­le de­vam et­ti­ği tak­dir­de, yir­mi yıl son­ra­ki re­sim­de, yük­se­len eko­no­mi­ler kü­re­sel üre­ti­min üç­te bi­ri­ni ya­pı­yor ola­cak­lar. Bü­tün bu ve­ri­ler­den son­ra önü­müz­de du­ran ha­ya­ti so­ru şu­dur: Ku­zey’in dı­şın­da ‘şah­la­nan’ yük­se­len eko­no­mi­ler bü­yü­me­le­ri­ni ve kal­kın­ma­la­rı­nı ne öl­çü­de ken­di di­na­mik­le­riy­le ger­çek­leş­ti­ri­yor­lar ve trend aca­ba ken­di kon­trol­le­ri al­tın­da mı?

Yük­se­len eko­no­mi­ler­le il­gi­li ben­zer bir dal­ga 1990’la­rın he­men baş­la­rın­da da ya­şan­mış­tı. O yıl­la­rı ye­ni­den ha­tır­la­ya­cak olur­sak, ak­lı­mı­za ge­len ilk trend “yük­se­len eko­no­mi­le­rin” zen­gin ül­ke­ler­den or­ta­la­ma iki kat da­ha hız­lı bü­yü­me­siy­di. Bu par­lak yıl­la­rı 1994’te Mek­si­ka, 1997’de Gü­ney­do­ğu As­ya, 1998’de Rus­ya, 1999’da Bre­zil­ya, 2000-2001’de Tür­ki­ye ve Ar­jan­tin, 2002’de Ve­ne­zü­el­la kriz­le­ri ta­kip et­ti. Bu kriz dö­nem­le­ri son­ra­sın­da yük­se­len pi­ya­sa­la­rın his­se se­net­le­ri­nin or­ta­la­ma fi­yat en­dek­si 1994’e gö­re %60 ora­nın­da kay­ba uğ­ra­dı. Ge­çen se­ne içe­ri­sin­de Tür­ki­ye’nin de dar­be al­dı­ğı Ma­yıs dal­ga­lan­ma­sı sı­ra­sın­da ay­nı en­deks %25 de­ğer kay­bet­ti. Fa­kat son beş yıl içe­ri­sin­de ge­liş­miş ül­ke­ler­de yal­nız­ca or­ta­la­ma %1,9 olan ki­şi ba­şı­na ge­lir ar­tı­şı­nın, yük­se­len eko­no­mi­ler­de %5,6’ya ulaş­ma­sı ve dört yıl­dır de­vam eden kü­re­sel li­ki­di­te bol­lu­ğu son dal­ga­lan­ma­dan ağır ya­ra­lar alın­ma­sı­nı en­gel­le­di.

1970’ten be­ri her se­ne en az bir yük­se­len eko­no­mi­nin kriz, en az bir ta­ne­si­nin de dur­gun­luk ya­şa­dı­ğı­nı unut­ma­mak la­zım. Bu ül­ke­ler­den Tür­ki­ye’nin, ma­ale­sef, kı­rıl­gan­lı­ğı­nı ko­ru­du­ğu­nu söy­le­mek ge­re­kir. Yük­se­len eko­no­mi­ler için­de Ma­yıs kri­zin­den en faz­la et­ki­le­nen­ler ara­sın­da Tür­ki­ye de bu­lun­mak­tay­dı. Ge­rek bu­lun­du­ğu coğ­raf­ya­nın si­ya­si kı­rıl­gan­lı­ğın­dan, ge­rek­se de ca­ri açık ve sı­cak pa­ra bağ­lan­tı­lı za­yıf di­na­mik­ler­den do­la­yı Tür­ki­ye ken­di­ne öz­gü risk­le­ri­ni ta­şı­ma­ya de­vam edi­yor. Ye­ni kü­re­sel den­ge­nin yük­se­len eko­no­mi­ler için olum­suz işa­ret­le­ri­ne ba­ka­cak olur­sak şöy­le bir tab­lo or­ta­ya çı­kı­yor: Ser­ma­ye pi­ya­sa­la­rı fi­nan­sal kriz­le­re açık du­rum­da, ge­lir da­ğı­lı­mın­da­ki ada­let­siz­lik­ler ar­ta­rak de­vam edi­yor, sek­tö­rel ter­cih­ler ken­di di­na­mik­le­rin­den kay­nak­lan­mı­yor ve bel­ki de en önem­li­si ih­ra­cat­ta so­run­lar ya­şan­ma­sı kor­ku­su öne­mi­ni ko­ru­yor. İh­ra­cat so­run­la­rın­dan kas­tı­mız, en ge­niş an­la­mıy­la dış ta­lep­te olu­şa­cak bir kü­çül­me ve fi­yat­lar­da ya­şa­na­cak dü­şüş­ler­dir. Bu­nun ise en do­ğal ad­re­si Ame­ri­ka ve Çin eko­no­mi­le­ri­nin ta­lep dal­ga­sın­da ya­şa­na­bi­le­cek de­ği­şim­ler­dir. Bu tür­den risk­le­rin her za­man mev­cut ol­du­ğu 1970’ten be­ri de­ğiş­me­yen kriz ve dur­gun­luk dön­gü­sü ne­de­niy­le ye­te­rin­ce tec­rü­be edil­miş­tir.

Salt üre­tim ve bü­yü­me ve­ri­le­ri­ni is­tik­rar­lı bir dü­zey­de tut­mak, yük­se­len eko­no­mi­le­ri ben­zer bir kriz dal­ga­sı­na ka­pıl­mak­tan alı­koy­ma­ya­cak­tır. Asıl olan, üre­ti­min sa­ca­yak­la­rı­nı oluş­tu­ran bü­tün et­ken­le­rin bir in­si­cam ve key­fi­yet içe­ri­sin­de bü­yü­me­le­ri­dir. Bu­ra­da­ki in­si­cam ise an­cak ser­ma­ye ve emek di­na­mik­le­ri­nin uyu­muy­la müm­kün­dür. Tür­ki­ye bu den­ge­siz­li­ğin ya­şan­dı­ğı ör­nek­le­rin ba­şın­da ge­li­yor. Son dört yıl bo­yun­ca bü­yü­me hı­zıy­la is­tih­dam ara­sın­da, en önem­li­si de ka­li­fi­ye is­tih­dam bü­yü­me­si ara­sın­da bir si­met­ri bu­lun­mu­yor. Ken­di is­tih­da­mı­nın ka­li­te­si­ne mü­da­hil ol­mak açı­sın­dan Koç’un “mes­lek li­se­si mem­le­ket me­se­le­si” kam­pan­ya­sı bo­şu­na de­ğil­dir. Eko­no­mik yön­süz­lü­ğü­nün ve sek­tö­rel ter­cih­le­ri­ni plan­la­ya­ma­ma­sı­nın be­de­li­ni uzun va­de­de ağır öde­mek is­te­mi­yor­sa, Tür­ki­ye’nin in­san ser­ma­ye­si­ne ya­tı­rım yap­mak­tan baş­ka çı­kar yo­lu yok­tur.

Ser­ma­ye ya­tı­rım­la­rı, yük­se­len eko­no­mi­ler­de im­kan­la­rın açıl­ma­sı ve bü­yü­me­nin hız­lan­ma­sı­na bel­li bir sü­re­li­ği­ne kat­kı­da bu­lu­na­bi­lir. La­kin or­ta ve uzun va­de­de bü­tün ser­ma­ye ya­tı­rım­la­rı­nı var eden tek şey ha­re­ket ha­lin­de ol­ma­la­rı­dır. Do­la­yı­sıy­la yük­se­len bir eko­no­mi­ye ge­len sı­cak ser­ma­ye ya­tı­rım­la­rı o eko­no­mi­yi an­cak bir du­rak ola­rak gö­rür. 1990’la­rın or­ta­sın­dan iti­ba­ren Ku­zey’in bir­çok ül­ke­yi “ser­ma­ye du­rak­la­rı çöp­lü­ğü”ne dön­dür­dü­ğü ger­çe­ği unu­tul­ma­ma­lı­dır. Yük­se­len eko­no­mi­le­rin en baş­ta ge­len­le­ri Çin, Hin­dis­tan, Rus­ya ve Bre­zil­ya’dır. Bu eko­no­mi­ler içe­ri­sin­de Çin, bel­ki de, “du­rak ger­çe­ği­ni” en faz­la id­rak et­miş olan ül­ke­dir. Çin, kü­re­sel ka­pi­ta­liz­min ser­ma­ye si­la­hı­na kar­şı ucuz iş­gü­cü si­la­hı­nı en ve­rim­li şe­kil­de kul­lan­ma­ya ça­lı­şı­yor. Bu uğ­ra­şı ve­rir­ken AR-GE har­ca­ma­la­rı­na ayır­dı­ğı as­tro­no­mik ra­kam­lar­la 2004 iti­ba­riy­le Ame­ri­ka’yı bi­le sol­la­mış ol­ma­sı bo­şu­na de­ğil. Tür­ki­ye’nin ta­lih­siz­li­ği yük­sek öğ­re­nim sis­te­mi­nin ne­re­dey­se ta­ma­men tı­kan­mış ol­ma­sı­dır. Tür­ki­ye’nin tüm den­ge­le­ri de­ği­şir­ken, eko­no­mi­si bü­yür­ken eği­tim ka­li­te­si is­tik­rar­lı bir şe­kil­de ge­ri­ye git­mek­te­dir ve bu da di­na­mik uzun va­de­de te­dir­gin edi­ci­dir. Tür­ki­ye’nin, eği­tim so­ru­nu­nu çöz­me­den in­san ser­ma­ye­si so­ru­nu­nu çöz­me­si müm­kün de­ğil­dir. İn­san ser­ma­ye­si­nin so­run­lu ol­du­ğu bir eko­no­mi­de, di­ğer üre­tim araç­la­rıy­la yü­rü­me­ye ça­lış­mak ka­ran­lık­ta yü­rü­mek­ten fark­sız­dır. Bu ise eko­no­mik yön­süz­lü­ğün ana kay­na­ğı­dır.

Dün­ya Ban­ka­sı tah­min­le­ri­ne gö­re kü­re­sel eko­no­mi 2005’te­ki 35 tril­yon do­lar dü­ze­yin­den 2030’da sa­bit fi­yat­lar­la 72 tril­yon do­la­ra ula­şa­cak. Bu ise kü­re­sel eko­no­mi­nin yıl­lık %3 ci­va­rın­da bü­yü­me­si an­la­mı­na ge­li­yor. Bü­yü­me zen­gin ül­ke­ler ara­sın­da %2,5, kal­kın­mak­ta olan ül­ke­ler ara­sın­da ise %4,2 ci­va­rın­da ger­çek­le­şe­cek. Tür­ki­ye’nin ben­zer bir or­ta­la­ma­yı tut­tu­ra­bil­me­si önü­müz­de­ki yıl­la­rın is­tik­rar or­ta­mıy­la doğ­ru­dan ala­ka­lı. An­cak si­ya­si is­tik­ra­rın da öte­sin­de, %5 ci­va­rı is­tik­rar­lı bir bü­yü­me sa­de­ce sek­tö­rel ter­cih­le­rin tüm ku­rum­lar ve pi­ya­sa ta­ra­fın­dan be­ra­ber­ce vu­zu­ha ka­vuş­tu­rul­du­ğu bir se­nar­yo­da (ya­ni tüm üre­tim fak­tör­le­ri­nin en ve­rim­li şe­kil­de kul­la­nıl­dı­ğı du­rum­da) müm­kün. Tür­ki­ye kü­re­sel ser­ma­ye için “bir du­rak eko­no­mi­si” olup ol­ma­ma ka­ra­rı­nı aci­len ver­mek zo­run­da. Ak­si tak­dir­de, ge­çen Ma­yıs ayın­da ya­şa­nan dal­ga­lan­ma­nın ar­dın­dan ken­di­mi­ze sor­du­ğu­muz “ni­çin yük­se­len pi­ya­sa­lar­da en faz­la et­ki­le­nen ül­ke­ler­den bi­ri olu­yo­ruz?” su­ali­ni sor­ma­ya de­vam ede­riz.